Bitlis'in Ahlat ilçesinden olan Fetullah Gülen, anılarında dedesine 'Kürt', denildiğini söyler. Gazeteci Oral Çalışlar'ın kendisine sormuş olduğu soruya verdiği cevapta; 'Dedesinin 'Kürt lakabı' ile bilinmesini Bitlis-Ahlat yöresinde adet olan bir 'yakıştırma' olarak tanımlar. Bitlis'te, özellikle de, Ahlat ilçesinde Kürt-olmayana 'Kürt' lakabı takılmaz; kürtlerle türklerin etnik olarak birbirinden ciddi bir şekilde farkedildiği Ahlat ve köylerinde; türke kürt denilmeyeceği gibi, Kürde de Türk denilmez.
Fetullah Gülen ayrıca, Bitlis'in Hizan ilçesinden olan hemşerisi Said-i Kurdi'nin (Nursi'nin) kürtlüğünden dolayı sarfetmiş olduğu rencide edici; Said-i Nursi'nin kürt olduğunu öğrendiğinde elini öpmemiş ve ondan uzaklaşmış olduğuna dair dediklerini de doğrular mahiyette şunları söylemektedir; 'Bu subjektif bir meseledir. Her Erzurumlu gibi bende de milliyetçiliğin tesiri olmuştur.'
Bidlisname'nin sorunu Gülen ya da başka bir kişinin secaresi meselesi değildir ve hatta Kürt kökenli olduğu halde kendisini 'Türk' görmesi de bizim sorunumuz değildir. Herkesin kendisini istediği şekilde görme hakkı ve özgürlüğü vardır.
Sorun sosyolojik olarak son derece ilginç bir sorundur. Bitlis'in Ahlat ilçesinden olan biri kalkıp Bitlis'in Hizan ilçesinden olan başka bir alimin öğretisi üzerinde 'ameliyat yaparak' Onun öğretisine 'sahip çıkıyor', ancak aynı zamanda da o zatı etnik kimliğinden dolayı rencide etmeyi 'Erzurum türkçüküğü' adına ahlaki ve hak olarak kendinde görüyor, bu hakkı kendisinde görenin kökeni de öğretisi üzerinde yükseldiği üstad'ının etnik kökeninden farklı değil. İşte bu sosyo-psikolojik vakıayı bizler merak ediyoruz, bu konun üzerinde durulması gerektiğine inanıyoruz.
