Ahlat

AHLAT TARİHİ VE YEREL BİLGİLERİ

BİTLİS -Ahlat Doğu Anadolu Bölgesinin, Yukarı Murat –Van Bölümü’nde, Süphan ve Nemrut dağları arasında bulunan plato üzerinde kurulmuş, Bitlis İli’ne bağlı, 34.000 nüfuslu bir ilçe merkezidir.

Asya’dan Anadolu’ya (Dolayısı ile Avrupa’ya) uzanan yolların üzerinde bulunması, Doğu Anadolu’ya göre ılıman iklimi, bereketli toprakları, bina yapımına elverişli yapı malzemesi olan Ahlat taşı ve su kaynakları ile tarihin her döneminde bölgedeki büyük güçlerin dikkatini çekmiştir. Bu nedenle tarihi süreç içindeki işgaller ve yağmalamalar, daima önemli yerleşim yeri olan Ahlat toprakları üzerinde kurulan ileri medeniyetlere ait tarihi eserlerin, her el değiştirmede tahrip olmasına neden olmuştur.

Ahlat’ta, M.Ö. 900 yılında doğudan gelerek Ahlat’a hakim olduklarını yazar. Urartular Tuşba(Van) şehrini kendilerine başkent yapmışlardır. Ancak; Anadolu’da Urartular’ın hakimiyeti Asurlular’dan aldıklarını biliyoruz. Bu nedenle Ahlat’ta, Urartu öncesi Asur egemenliğinin bulunması gerekir.Urartu Devleti Anadolu’daki hakimiyet mücadelesinde zayıf düşünce hakimiyeti altındaki yerlerin bir bölümü M.Ö. 6.yüzyıldan itibaren Medler’in eline geçer Ahlat’ta M.Ö. 6.yüz yıldan itibaren önce Med, sonra da Persler’in hakimiyeti altına geçer.

AHLAT ESKİ TARİHİ

Ahlat, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Bitlis iline bağlı bir ilçedir. İlçenin coğrafi konumu, Van Gölü'nün kuzeybatısında yer almaktadır. İlçe, tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşımaktadır ve çeşitli etimolojik adlandırmalara sahiptir.

İşte Ahlat İlçesi'nin tarihçesi:

M.Ö. 1700'lerde Hurriler-Mitanni uygarlığı

M.Ö. 1000'de Asurlular

M.Ö. 900-600'de Urartular

M.Ö. 600'de Med İmparatorluğu

M.Ö. 545-330'da Pers İmparatorluğu

M.Ö. 330'da Makedonya (Helenistik Seleukoslar)

M.Ö. 200'de Part İmparatorluğu

M.Ö. 150'de Bağımsızlık dönemi

M.Ö. 30 - M.S. 395'te Roma İmparatorluğu

M.S. 395 - 641'de Bizans İmparatorluğu

M.S. 641'de İslam İmparatorluğu Egemenliği

M.S. 800'de Abbasiler

M.S. 850'de Emeviler

M.S. 850 - 992'de Bizans İmparatorluğu

M.S. 992'de Mervanoğulları Beyliği

1054 Yılında Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyce Anadolu’da Türklerce ele geçirilen ilk yerdir.

1085-1090'da Dilmaçoğulları

1100-1207'de Ahlat Şahlar (Sökmenler)

1207-1229'da Eyyubiler

1229-1231'de Moğollar (Celalettin Harzemşah)

1231-1243'te Anadolu Selçukluları

1243-1335'te İlhanlı İmparatorluğu

1396-1462'de Karakoyunlu İmparatorluğu

1472-1488'de Akkoyunlu İmparatorluğu

1509-1535'te Safevi İmparatorluğu

1535'te Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altına girmiştir.

Ahlat İlçesinde, tarihi kalıntılar arasında 14 adet Kümbet (türbe), 2 adet kale (Osmanlı, Roma-Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait), 5 adet tarihi mezarlık (Selçuklu ve Beylikler dönemine ait), 2 adet cami, 1 adet hamam ve Akkoyunlu dönemine ait bir köprü bulunmaktadır. Ahlat Müze Müdürlüğü'nde ise Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı dönemine ait sikkeler, M.Ö. 2000 ile M.Ö. 1200 yılları arasına ait çanak-çömlekler, Urartu dönemine ait bronz eşyalar, Selçuklu dönemine ait sıraltı ve lüster denilen seramikler, Osmanlı dönemine ait etnografik kapkacaklar sergilenmektedir.

SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİNDE MEYDAN MEZARLIĞI

Ahlat'ın taşınmaz kültür varlıklarından en önemlilerinden biri, Selçuklu ve Beylikler döneminde kullanılan yaklaşık 200 dönümlük bir alanı kaplayan Meydanlık Mezarlığı'dır. Mezarlıkta şahideli, şahidesiz ve sanduka mezarların yanı sıra orta Asya Türk mezar tipleri olan oda tarzı yeraltı mezarları görülmektedir.

Kümbetler, Ahlat'ın önemli diğer eserlerinden biridir. İslami etkinin etkisiyle gelişen kümbetler, bey ve yöneticilere ait anıtsal mezarlar olarak kullanılmıştır.

Bitlis’in Ahlat'ın Sahil Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu dönemine aittir ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde genişletilmiştir. Eski Ahlat Kalesi ise Roma döneminden Osmanlı İmparatorluğu'nun 1552 yılına kadar kullanıldığı bir kale olarak bilinmektedir.

AHLAT BİTLİS ARASI 65 KM

Ahlat İlçesi, Bitlis'in il merkezine 65 km mesafededir. Tarihi zenginliği ve kültürel eserleriyle turistik bir öneme sahiptir.

Tarihsel süreçte Ahlat, çeşitli siyasi değişikliklere uğramıştır. 1 Haziran 1929 tarihinde kabul edilen bir kanunla Bitlis ilçe statüsünden çıkarak, Muş'a bağlı bir ilçe olarak il merkezi durumuna getirilmiş ve Van iline bağlanmıştır. Ancak 25 Aralık 1935 tarihinde kabul edilen bir başka kanunla Muş ve Van ilçeleriyle beraber Bitlis ilinin yeniden tesis edilmesine karar verilmiştir.

Ahlat'ın coğrafi yapısı oldukça zengindir ve farklı yüzey şekillerine sahiptir. Nemrut Dağı ilçenin batısında, Süphan Dağı ise doğusunda yer almaktadır. Kuzeyde Bulanık ve Malazgirt ilçeleri, batıda Muş ili, güneyde Van Gölü, güneybatıda Tatvan ve Bitlis, doğuda ise yine Van Gölü ve Adilcevaz ilçesiyle sınırlıdır.

İlçe Van Gölü'nün kıyısında yer almasından dolayı iklimi genellikle kara iklimi özelliklerini taşır. Kışlar erken başlar ve uzun sürerken, havaların ısınması Nisan ayının ortalarında başlar. Yaz mevsimi ise Ağustos ayının sonuna kadar devam eder ve baz

AHLAT DOĞU ROMA İLE İSLAM İMPARATORLU ARASINDA HEP EL DEĞİŞTİRDİ.

Doğu Roma ile İslam İmparatorluğu arasında zaman zaman el değiştiren Ahlat, bir arada Güney Doğu Anadolu’da bir beylik kurmuş olan Mervanilerin eline geçerse de 1061 yılından itibaren Asya’dan Anadolu’ya göç eden ve kendilerine yeni bir yurt edinmek isteyen Türkler tarafından ele geçirilir.

Doğu Roma İmparatorluğu’nu rahatsız etmiş ve Anadolu’da hakimiyet mücadelesi içindeki bu iki büyük güç 1071’de savaşmışlardır. Alp Arslan Halep’i feth edip Mısır Fatimileri üzerine yürürken Bizans’tan gelen elçi Ahlat, Erciş ve Menbiç şehirlerinin derhal teslimini istemiş. İsteği reddeden Alp Arslan Ahlat’ta bulunan Afşin Bey’den Bizans orduları hakkında bilgi istemiştir. Sultanın henüz gelmediğini sanan İmparator durumu öğrenmek için ermeni kumandanı Basil’i(Basileuks) gönderdi. Fakat Ahlat Garnizonu bu kuvvetleri esir ve katletmek sureti ile öyle bir yok eyledi ki; İmparatora haber verecek bir kimse kalmamıştı. 1071 yılında yapılan bu savaşta Ahlat’ın ve Ahlat’taki garnizonun önemi çok büyüktür. Sonuçta savaşı kazanan Alparslan savaşta yararlık gösteren Ahlatlıların büyük ganimet elde etmesini sağladı. Ardından Ahlat, Selçuklular’a bağlı Diyarbakır emirlerine bağlandı.

1100 – 1207 yılları arasında devam eden Ahlat Şahlar süresince Ahlat’a hakim olanların listesi

Sokman El Kutbi 1100 - 1112

Zahireddin İbrahim 1112 - 1127

Ahmed 1127 - 1128

Nureddin 2.Sokman 1128 - 1183

Seyfeddin Bek Timur 1183 - 1193

Bedreddin Ak Sungur Hezar Dinari 1193 - 1198

Şucaeddin Kutluğ 1198 - 1198

Melik’ül Mansur Mehmed 1198 - 1206

İzzeddin Balaban 1206 - 1207

MALAZGİRT ZAFERİ AHLAT’IN ALTIN ÇAĞI YAŞAR

Malazgirt zaferi ve kısa süre sonra kurulan Ahlat Şahlar dönemi Ahlat’ın “altın çağ”ını yaşatır. Bu dönemde Ahlat batıda Diyarbakır’a, Doğu’da Erzurum’a kadar uzanan geniş bir alana hükmeder. Şehir Türk Kültürünün nadide eserleri ile bezenir. Bu gün Bulanık İlçesi’ne bağlı Abri köyü Ahlat’ın ilim yuvasıdır. Abri ve Ahlat içindeki ilim yuvalarında yetişen bilim adamları Ahlat adını bütün dünyaya tanıtırlar. Ahlat, Belh ve Buhara(bazı kaynaklarda Merv)ile birlikte Kubbet’ül İslam (İslamın Kubbesi) olarak anılır.O zaman nüfus 300.000 civarındaydı.

Orta Çağın büyük şehirleri olan Bağdat, Halep, Şam, Kahire, Musul ne idiyse Ahlat’ta oydu. Çünkü bu şehirlerin müstakil tarihleri yazıldığı gibi Ahlat’ın da tarihi vardır. İbni Ebilmutahhari Ensari’ tarafından yazılıp, Ebilfeda tarafından kaynak alınan “Ahlat Tarihi” kitabı ne yazık ki şu anda nerede olduğu bilinmemektedir. Ahlat Şahlar’dan sonra şehir Eyyubiler’in eline geçer. Bu sırada Doğu’dan Batı’ya doğru bir büyük akın başlar. Moğollar önlerine çıkan bütün kuvvetleri dağıtarak Anadolu’ya doğru ilerlemektedirler. Onların önünden kaçan Harzem Şah Celaleddin Mengübirti Ahlat önüne gelerek şehri kuşatır.

Kanuni’de Ahlat Kalesi’nin güçlendirilmesini ve bir iç kale yapılması emrini vermiştir.1635 yılnda Revan Seferi’ne çıkan Sultan 4. Murat Ahlat’a uğramış Karmuç(Yeniköprü)da konaklayarak Ahlat’taki ecdat mezarlarını ziyaret etmiştir. 1639 yılında İran’la yapılan Kasr-ı Şirin antlaşması’ndan sonra artık doğu sınırları çok uzun zaman değişmemiş ve Ahlat tarihteki ihtişamından uzak olmasına karşın daima Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. 1914 yılında uğradığı Rus işgalinden 21 Şubat 1916 yılında kurtulmuştur.

Cumhuriyet Devri İdari Taksimi esnasında 1929 yılında Van Vilayeti’ne bağlanmış, 1936 yılından itibaren Bitlis Vilayeti’ne bağlı bir ilçe merkezi olmuştur.

İSLAM FETHİ ÖNCESİ AHLAT

Ahlat Adının Menşei

Ahlat’ın adının menşei hakkında halk arasında hala süregelen bir efsane vardır . Bu efsane şöyledir; “ Van Gölü’nün bu müstesna kıyısında hüküm süren Urartu Kıralı “Lat” Med’lerin saldırısına dayanamayınca şehir düşe ve hükümdar da ağır yaralar alır. Babasının başını dizine koyan hükümdarın kızı “Ah!” çekerek ince ince göz yaşları dökmektedir. Kızın “Ah! Lat , Ah! Lat” diye yükselen feryadı, Med’lerin şehre girmesine kadar devam eder . Urartu Kıralı hayata gözlerini yummuş ancak bilmeyerek çok sevdiği bu şehre ismini vermiştir.”

Şüphesiz bir efsane ama doğrusu hoş yakıştırılmış. Bunun yanı sıra ilçenin ismi islami literatürde “Hilat” olarak geçer .

2-Ahlat’ta Çeşitli Hakimiyetler

Türkiye’de belki de tarihi eserleri açsından eşi benzeri olmayan bir belde konumundaki Ahlat’ın varlığı MÖ. 1500 yılına kadar uzanmaktadır. Asurlular’ın bir uç beyliği olan şehir daha sonra Urartular’a geçiyor. İsmini de bu dönemde alıyor. Şehrin en eski sakinleri olan Urartular buraya “Halads” , Ermeniler “Şaleat” , Süryaniler “Kelath” , Araplar “Hil’at” , İranlılar ve Türkler ise “Ahlat” demişlerdir.

Ahlat’ta paleolotik döneme Tunç Devri’ne tarihlendirilen münferit eserler mevcuttur. Bu dönem esaslı olarak ilmi şekilde araştırılmamıştır . Şehir MÖ.9.yy.’da Asur hakimiyetine son veren Urartuların egemenliğine girmiş ve Urartuların şehirdeki bu hakimiyetleri MÖ.6.yy.’a kadar devam etmiştir. Bu dönem hakkında pek bilgi yoktur.

MÖ.600 yıllarında Medlilerin ve Perslilerin egemenliğine giren şehir daha sonra Anadolu’daki Pers hakimiyetine son veren İskender’in yani Greklilerin hakimiyetine geçmiş , bundan sonra Port hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde ayrıca Roma’nın ve Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra da Bizans’ın egemenliğine giren şehir miladi 641 yılında burayı islam ordularının fethetmesine kadar Bizans egemenliğinde kaldı.

3-İslam Dönemi

Şehir Hz. Ömer döneminde Cezire fatihi Iyaz bin Ganem tarafından fethedilerek İslam Devletinin egemenliğine girmiştir (641). Ahlat Beyi yapılan antlaşma gereği vergi vermeyi kabul etmiş ve bu antlaşma Hz. Osman döneminde Doğu Anadolu’da harekatta bulunan Habib b. Mesleme tarafından tasdik edilmiştir. Hz. Osman’ın öldürülmesi , Hz. Ali döneminin de karışık geçmesi ve nihayet Hz. Muaviye’nin ölümüyle başlayan iç karışıklıklar sırasında Ahlat halkı da isyan etmiş ancak Emeviler’in Cezire valisi Muhammed b. Mervan tarafından şiddetle cezalandırılmışlardır. Böylece bölge Cezire valiliğine bağlanmıştır. Azerbaycan valisi Cerrah b. Abdullah’ın Erdebil’de Hazarlara yenilip şehit düşmesi üzerine halife , Hişam b. Abdülmelik Said el Haraşi’yi Hazarlarla mücadeleye memur etti (730-31). Ahlat’a gelen Haraşi şehir kapıları kendine açılmayınca şehri şiddetli bir muhasaradan sonra almıştır.

B- SELÇUKLU FETHİNDEN SONRA AHLAT

1-Selçuklular dönemi

Türkler Anadolu’ya geldiklerinde Ahlat dışındaki Van , Erciş, Malazgirt, Bargiri gibi bölgedeki şehirlerin hepsi Bizanslıların hakimiyetinde idi. Ahlat ise Hz. Ömer döneminden beri zaman zaman el değiştirse de Müslümanların hakimiyetinde idi. Bu dönemde buraya hakim olan güç Bizans idi ve bu bölgelere keşif hareketleri düzenleniyordu. Bizans ile askeri mücadele bölgesi uçlar itibariyle Suriye, El-Cezire e Doğu Anadolu ucu idi. Doğu Anadolu ucunda Ahlat ve Erzurum iki önemli şehirdir.

2-Ahlatşahlar Dönemi (1100-1208)

Artukoğulları , Danişmendoğulları, Mengücekoğulları ve Saltukoğulları gibi Ahlatşahlar da Anadolu’da kurulmuş ilk Türk-İslam beyliğidir. Kurucusu Melikşah'ın amcası Yakuti’nin oğlu Kutbeddin’in Türk ırkından bir kölesi olan ve bu nedenle kendisine “Sökmen-el Kutbi” denilen Sökmendir. Kurucusundan dolayı bu beyliğe Sökmenliler dendiği gibi kurulduğu coğrafi yer itibariyle Ermanşahlar veya Ahlatşahlar da denilmektedir. Ahlatşahlar, Ahlat merkez olmak üzere Erciş, Adilcevaz, Silvan,Malazgirt, Muş, Van, Muradiye, Gevaş, Eleşgirt, Tatvan, Hani, Erzen ve Tebriz şehirlerine hükmediyorlardı.

2-Karakoyunlular ve Akkoyunlular Dönemi

İlhanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra valiler ve emirler arasında el değiştiren Ahlat 1451-1462 yılları arasında Karakoyunluların yağma ve tahriplerine ma’ruz kalmıştır.

3-Osmanlılar Dönemi

Yavuz Sultan Selim Han döneminde Şah İsmail ile yapılan Çaldıran savaşı sonucunda Ahlat Osmanlıların hakimiyetine girdi (1514). Bu tarihten sonra Ahlat için yeni bir dönem başladı. Yavuz burayı fethinden sonra göl kenarına bir kale yaptırmıştır. Bu kale Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Irak seferleri sırasında büyütülmüştür.

Şehrin kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmesi Kanuni’nin Irakeyn Seferi sonunda gerçekleşir. Bu sefer sonunda Ahlat, Adilcevaz ve Erciş Osmanlı idaresine girer.

Ahlat Tanzimattan sonra Van eyaletinin Van sancağına, II. Abdülhamid devrinde ise Bitlis vilayetine bağlanmıştır (1892-93).

I. Dünya Savaşı dönemine ait bilgilerimiz ise çok kısıtlı. Bu dönemle ilgili bilgilerimizi yaşayan kişilerin hatıralarından öğrenmekteyiz. Mesela I. Cihan Harbinde Ahlat’ın 2000’den fazla şehit verdiği yine hatıralarda zikredilmektedir. Savaş sırasında ve sonrasında bir taraftan Rusların bir taraftan Ermenilerin hücumuna ve katliamına uğrayan yöre halkı binbir güçlükle bu zulümden kaçarak başka illere göç eder. Hatta Ahlat’tan çıkarak Urfa’ya göç eden 93 kişilik bir kafilenin binbir zorlukla Urfa’ya vardığında 13-14 kişiye düştüğü yine hatıralarda zikredilir .

1916 yılında I. Cihan Harbinin bütün hızıyla devam ettiği bir dönemde Ruslar geçtikleri yerleri talan ederek Ahlat’a varır. Akşam saatlerine doğru şehre yaklaşan Rus birlikleri kısa süre sonra asıl birliklerle birleşerek Ahlat’ın girişinde mevzilenirler. Akşamın alaca karanlığında karşıda görülen manzara müthiştir. Dev bir ordu kendini gizleme ihtiyacı bile duymadan Ruslar’ın tam önünde dimdik durmaktadır.

Rus komutanının emriyle yoğun bir yaylım ateşi başlar. Fakat beyhude karşı tarafta hiçbir hareket yoktur. Ne kaçarlar ne de gizlenirler. Onca kurşuna rağmen yerlerinden bile kıpırdamazlar. Ateş emri tekrarlanır ancak karşıdaki manzara değişmez. Rus Ordusu karanlığın koyulaşmasıyla ateşi keser ve sabahı beklemeye başlar.

Günün ilk ışıklarıyla gördükleri manzara karşısında adeta şok geçirirler. Koca Rus Ordusunu durduranlar her biri insan boyundan uzun mezar taşlarıdır.

Bu bir hikaye değil I. Cihan harbinde Ahlat’ta meydana gelmiş ve hala anlatılan yaşanmış bir gerçektir. Şahitleri ise her biri birer sanat şaheseri olan mezar taşlarındaki kurşun izleridir. Düştükleri bu gülünç durum, Rusların duygularını mezar taşlarına karşı kine dönüştürür ve o güzelim abideleri açtıkları yolların menfezlerinde kullanırlar. Bu mezarlarda çok büyük tahribatlar yaparlar ancak işgal fazla sürmez yaklaşık bir yıl sonra mezarlıklarına bile yenildikleri bu toprakları terk edip giderler.

3-İzzet Bey İsyanı;

Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Ahlat tekrar ilçe olmuştur. Bu dönemin en kayda değer hadisesi İzzet Bey isyanıdır. Bir kürt beyi olan İzzet Bey bu bölgedeki karışıklıkları fırsat bilmiş ve Muştan gelerek Ahlat’ı almayı tasarlamıştır. Bu maksatla gelen İzzet Bey’in dört adamı kaymakam konağına girerek kaymakamı koltuğundan kaldırır ve yerine otururlar, ardından da kaymakama hakaretler ederler. Bunu duyan 7’den 70’e tüm Ahlatlı kaymakam konağının avlusuna toplanır. Bu esnada halkın büyük sevgisini kazanmış bir çavuş olan Hamza Çavuş içeri girer ve bunları kovar.

Ahlat mezar taşlarındaki kitabelerde isimleri geçen sanatkarların Abdurrahim Şerif Beygu ve Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı hocalarımız yaptıkları araştırmalar neticesinde tespit etmişlerdir. Bu bilim adamlarımızın tespit ettikleri sanatkar isimlerini buraya aynen alıyoruz.

1-Ahmed El Müzeyyin

Bu sanatkarın eserlerine Ahlat Meydanlık Kabristanında ve Reşadiye’de Çerkgilan Mezarlığında rastlamaktayız. Bu sanatkar yeni bir lahid formu , yeni kompozisyon ve motifler getirerek bir hamle yapmıştır.

2-Üveys b. Ahmed

Ahmed El-Müzeyyin’in oğludur. Eserleri Meydanlık Kabristanının Kuzey-Doğu kısımlarıyla “Kadılar Mezarlığı” denilen kısmında bulunmaktadır. Bu sanatkar da babası gibi yeni bir takım şekil, motif ve kompozisyonları denemiştir. Muhammed ve Asil isimli iki oğlu devrin en önemli ustalarındandır.

3-Asil b. Üveys

Üveys b.Ahmed’in oğlu, Esed b. Eyyub’un da talebesi olan bu büyük sanatkar XIII. asrın sonu ve XIV. asrın ilk yarısında eserler vermiştir. Eserleri Meydanlık Kabristanı ve Taht-ı Süleyman Mahallesi mezarlığında çok sayıda bulunmaktadır.

4-Muhammed b. Üveys

Üveys b. Ahmed’in oğlu olup eserlerine sadece Meydanlık Kabristanında rastlanmaktadır.

5-Esed b. Havend

Devrinin en büyük taş ustalarından biri olan sanatkar, Havend b. Bergi’nin oğludur. Eserlerine Meydanlık Kabristanı ve Taht-ı Süleyman Mahallesi mezarlığında rastlamaktayız.

6-Hacı Miran b. Yusuf

Sanatkarın Meydanlık Kabristanı ve Taht-ı Süleyman Mahallesi mezarlığındaki eserlerinden başka Norşin (Güroymak)’de de iki eseri bulunmaktadır. Babası Yusuf b. Miran , amcası büyük üstadlardan Mirçe b. Miran olan sanatkarın Muhammed b. Miran ismindeki sanatkar da oğludur.

7-Muhammed b. Miran

Meydanlık Kabristanında iki eseri bulunan bu sanatkar eserlerini XIV. asrın son çeyreğinde vermiştir.

8-Ahmed

Meydanlık Kabristanında tek eseri bulunan bu sanatkar “Erzen Hatun Kümbeti”nin mimarı Kasım b. Üstad Ali’nin talebesidir.

9-Kasım b. Muhammed

Bir Akkoyunlu sanatkarı olduğu tahmin edilen bu sanatkarın eserlerine Meydanlık Kabristanında Kadılar Kabristanı mevkiinde rastlamaktayız. Bütün bunların dışında Kayseri-Nevşehir yolu üzerindeki “Alay Hanı”’nı yapan sanatkar da yine Ahlatlı bir sanatkardır.

AHLATLI BİLİM ADAMLARI

a-Muhezibiddin b. Hübel

1-Ahlat Şahı İbrahim’in değer verdiği bu ilim adamı tıp ve edebiyatta meşhur idi. Aynı zamanda bu alim , Bağdat’ta devrin meşhur tabibi yahudi asıllı Ebul Berekat’ın talebesi idi.

2-Ebu Ali el-Ahlati

Felsefenin esasları ve şerhinde üstad sayılırdı. Onun “Adaletin hakemi insaftır.” sözü meşhurdur.

3-İbrahim b. Abdullah

Kimya biliminde ve lacivert boyası imalinde şöhret bulmuştur. Tıpta da mahir olan bu zat Memlük sarayında saygı görmüş, Halep Emiri’nin oğlunu tedavi ederek kendisine bolca para verilmiştir.

1322’de Halep’te öldüğü zaman kendisine büyük cenaze töreni tertip edilmiş ve eşyaları arasında çıkan kimya aletlerini kimse kullanamamıştır.

4-Muhammed b. İbad b. Davud-ul Hilati

Alim olan bu zat Kahire’de Medrese-i Seyfiye’de müderrislik yapmış , 1254’te ölmüştür.

5-Mehmed b. Ahmed

Vaiz ve hatib olan bu zat sohbetleriyle ünlü idi.

6-Şeyh Seyyid Hüseyin-i Ahlati

Şeyh Bedreddin’in hocasıdır. Şeyh Bedreddin hocasından aldığı dersler ile Timur’un ulemaya sorduğu sorulara cevap vermiş, Timur’da onu ulemanın büyüğü addetmiştir. Ahlatlı Hüseyin, devrinde Mısır ve diğer büyük şehirlerde ulemanın en ileri gelen ismidir.

7-Fahreddin Ahlati

XIII. asırda Meraga’da meşhur astronomi alimi Nasireddin Tusi ile birlikte çalışan islam alimlerinden biridir.

8-Vahideddin Ebu Hamidül Hilati

1339’da doğmuştur. Kuran’ın kıraat ilmine vakıf olup bu konuda birçok alime ders vermiştir.

9-Ahmed b. Yusuf-ul Hilati

Muhibüddin lakablı bu zat İbni Kulhi ve Dimyati gibi alimlerden hadis rivayet etmiş meşhur ulemadandır. 1395’de vefat etmiştir.

10-Takuyiddin Osman b. Siyavuş

Yazı sanatı ve fıkıhta önemli bir üne sahip olup Kuran’ın kıraat ilminde yedi tul’a sahip idi. 1336’da ölmüştür.

11-Dede Maksut

XV. asır ulemasından olup, Evliya Çelebi “Menakıb-i Evliya” adında bir eseri olduğunu yazmaktadır.

12-Ali b. Ömer’ül Hilati

Ahlat’tan Mısır’a gitmiş, İbni Revah, Ebu’l Hüseyni b. Abik gibi asrın ulemasından ders okumuş ve Mısır uleması arasına girmiştir.

13-Ahlatlı Şair Herai

1780 tarihinde yaşadığı bırakmış olduğu şiirlerinden anlaşılmaktadır.Şairin hayatı hakkında pek bilgi yoktur.

14-İzzeddin Hubel

Tıp alanında ün salmıştır. Sultan Alaaddin Keykubat’ın tedavisi için Malatya’ya gelmiştir.

15-Hüseyin El-Ahlati

Kimyagerlikteki mahareti dolayısıyla “Laciverdi”lakabıyla tanınırdı. Kimya ve tıp ilimlerinde esrarlı bir kudrete sahip olduğuna inanılırdı. Hatta bu yüzden halk arasında veli olduğu kanaati vardı.

AHLAT’TA HALK ARASINDA BİLİNEN VE KAYNAKLARDA RASTLADIĞIMIZ EVLİYALAR

Yukarıda saydığımız ilim adamları dışında Ahlat’ta, XIII. ve XIV. asırlarda yaşamış ve burada hala türbeleri bulunan evliyalarla ilgili bilgilere A. Ş. Beygu hocamızın “Ahlat Kitabeleri” isimli eserinde rastlamaktayız. Bu bilgileri hocamızın eserinden aynen aktarıyoruz.

-Uludere Köyünde; brBörklü baba ve Abdullah-ül Ensari .

-Tunus Mahallesinde;

Sarı Baba, Kara Üryan Baba, Baba Mahmud, Hızır Baba, Kerami Baba.

-Ergezen Mahallesinde;

Baba Mecid, Koç Baba, Pehlivan Ali, Latif Baba, Mehmet Can Baba,Sultan Emir.

-Azat Kavak Mevkiinde;

Karakol Baba, Ak Mahmut, Çıplak Baba, Saçlı Baba.

-İki Kubbe Mahallesi Meydanlık Mezarlığında;

Şeyh Abdurrahman Molla Müstecab.

-Taht-ı Süleyman Mahallesinde;

Kudusi Baba, İpek Baba, Seyyid Hüseyin,Kul Hamza, Postlu Baba.

-Taht-ı Süleyman Mahallesi Aldeste Mevkiinde;

Sultan Seyyid ve Arkadaşları.

-Kırklar Mahallesinde ;

Eş-Şeyh Molla Ahmed Baba, İbrahim Baba Şeyh

Halk arasında hala mümtaz bir yere sahip olan bu zatlar hakkında efsanelere rastlayabilirsiniz. Bu zatlar hicretin VI. ve VII. asırları arasında yaşamış halk mürşidi “Türk Alperenleri” dir.