Başkanlık Sistemi İçin Son Viraj ve Bundan Sonra Vedat Demiröz’ün Rolü

Önceki yıllarda defalarca Başkanlık sistemini kaleme aldım. Elimden geldikçe çok basit ve yalın bir dil kullanmaya çalıştım. Başkanlık sisteminin ne olduğunu, ülkemiz için neden önem arz ettiğini, ülkemize katacaklarını bir yazı dizisi şeklinde daha önce sizlerle paylaştım.



Neyse tabi konumuzu dağıtmayalım, sistemin en güzel şekilde uygulandığı ülke Amerika'dır. Bu sistem aynı zamanda Latin Amerikan ülkelerinin çoğunda da başarıyla uygulanmaktadır. Mesela Şili'de, Brezilya'da, Arjantin'de, Paraguay'da ve diğer birçoğunda da böyle bir sistem var. Dünya'nın değişik birçok ülkesinde de başarıyla uygulandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Amerika'da ki sistemde yasama organı, iki meclisli kongredir. Amerika'da bu hem Senato, hem Temsilciler Meclisidir, onların başkana göndermiş olduğu yasaları, başkanın veto etme yetkisi vardır. Fakat başkan, yasama organını feshetme yetkisine sahip değildir. Yasama organının da, başkanı azletme yetkisi yoktur. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, karşılıklı ve aslında güzel bir denge vardır. Başkanın azledilmesi ya da görevini bırakması çok istisnai kurallara bağlıdır. Mesela eski ABD Başkanlarından Bill Clinton, Monica Lewinsky olayında, yüksek mahkeme 'de yargılandı. O yargılamada verilen bir karar sonucunda Başkan'a görevi bıraktırılması söz konusu olabilirdi. Ancak yüksek mahkeme Bill Clinton'un yalan konuşmadığını tespit edip görevini bıraktırmadı.

Bazıları yoğun bir şekilde şunu diyor; Başkanlık sistemi Amerika'dan ithal edilen bir sistemdir. Bu tamamen cahilane bir söylemdir. Azıcık zekasını kullanan hiç kimse bunu söylemez. Amerika'nın ilk başkanı George Washington, Amerika'nın 3. Başkanı Thomas Jefferson, Amerikalı senarist, yazar, siyasi aktivist Gore Vidal, diyorlar ki; biz Amerika'yı Osmanlı'dan öğrenerek kurduk. Dikkat edin ithal değil, öğrenerek kurduk demişlerdir. Bizde de bazı lavuklar laf atıp duruyorlar. Tabi bunu idrak edecek mental kapasitede olmadıkları için, çokta kınamamak lazım.

Amerika'da ilk başkanlık seçimi 1789 yılında yapılmış olup, ilk Başkan'da George Washington'dur. Amerika'nın 45. Başkanı ise Donald Trump oldu. Birinci Dünya harbide buna dahil olmak üzere hiçbir vakit Amerika ile aramızda bir savaş söz konusu olmamıştır. Ancak, ülkeler arası diplomasi de şöyle bir kaide var; kalıcı dostluk olmadığı gibi, kalıcı düşmanlıkta yoktur. Amerika'nın son yıllardaki Orta Doğu politikalarına, taktiksel stratejilerine karşı, AK Parti Hükumeti müthiş taktikler geliştirdi. Amerika Orta Doğu'da hedeflediği dizaynı AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'ın sayesinde hep ertelemek zorunda kaldı. Hatta hedef küçültmek zorunda kaldı diyebiliriz. Orta Doğu'nun siyasi tarihi incelendiği vakit, bu coğrafyada siyaset yapmanın riskini, zorluğunu ve çapını, 'Bir bayramlık, birde idamlık giysim var' diyen başbakanların söylemlerinden rahatlıkla anlayabiliriz.

Türkiye'de, 1960 yılından bu yana altı 6 kez referandum yapıldı. Bu referandumların 5'inden 'Evet' oyu çıkarken, yalnızca birinde vatandaşlar 'hayır' oyu kullandı. 16 Nisan Pazar günü 7'inci defa halk oylaması yapılacak.

İsterseniz referandumlar tarihimize şöyle bir göz atalım;

Referandumlar tarihimize baktığımız vakit insanımız genelde Evet'i tercih etmişlerdir. Sadece 1988'de yapılmış olan referandumda insanlar hayır oyu kullanmışlardır. 88'de ki referandum yerel seçimlerin 1 yıl öne alınması ile ilgili idi. Seçmenlerin yüzde 65'i 'hayır', yüzde 35'i 'evet' oyu kullandı. Yani millet dedi ki seçimleri zamanında yapın.

9 Temmuz 1960: Türkiye'de yapılan ilk referandumdur. 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra hazırlanan 1961 Anayasası için yapılmıştır. Referanduma katılan seçmenlerin yüzde 62'si 'evet', yüzde 38'i 'hayır' oyu kullandı. Bu oylama sonucunda Kurucu Meclis'in hazırladığı 1961 Anayasası da kabul edilmiş oldu.

7 Kasım 1982: Türkiye'de ikinci kez referanduma gidildi. 1982 Anayasası için yapıldı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra oluşturulan Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, bu referandumda yüzde 91.37 oyla kabul edildi.

6 Eylül 1987: Türkiye'de üçüncü referandum, 1982 Anayasasının siyasi parti liderleri ve yöneticilerine getirilen 10 yıllık siyasi yasakların kaldırılması için yapıldı. Bu referandumda da yasaklar çok az farkla kaldırıldı. Referanduma katılan vatandaşların yüzde 50.1'i yasakların kaldırılması yönünde 'Evet', yüzde 49.9'u ise yasakların devam etmesi yönünde 'hayır' oyu kullandı.

25 Eylül 1988: Türkiye'de dördüncü kez yapılan referandum ise yerel seçimlerin 1 yıl öne alınıp alınmaması yönünde oldu. Bu referandumda seçmenlerin yüzde 65 'hayır', yüzde 35 'evet' oyu kullandı. Böylece yerel seçimlerin bir yıl öne alınmasına ilişkin Anayasa değişikliği reddedilmiş oldu. Vatandaş zırt pırt seçim yapmayın. Seçimi zamanında yapın. Demiş oldu.

21 Ekim 2007: Türkiye'nin sandık başına gittiği beşinci referandum 2007 yılında yapıldı. AK Parti döneminde yapılan ilk referandumdur. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilip seçilmemesi yönünde yapılan referandumda, anayasa değişikliği yüzde 69 ile kabul edildi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karşı çıkanların oranı ise 31'de kaldı. Böylece, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin anayasa değişikliği kabul edilmiş oldu.

12 Eylül 2010: 12 Eylül 2010'da 12 Eylül rejimi ve anayasası oylandı, diyebiliriz. İroniye bakın, 30 yıl sonra, aynı gün insanlar darbeye hayır demek için ve yeni bir anayasa için Evet dediler. % 57.88 Evet, % 42. 12 hayır oyu çıktı ve yeni Anayasa değişiklikleri kabul edilmiş oldu.

16 Nisan 2017: AK Parti Hükumeti döneminde yapılacak olan bu 3'üncü referandum olacaktır. AK Parti'nin her defasında talebini TBMM'de çözmek isteyişine karşı gelenlerin, karşılarında halkı görmeleri ilk olmayacak. Yenilen pehlivan güreşe doymaz misali.

Özelikle kuvvetler ayrılığının kesin çizgilerle birbirinden ayrılacak olması bu sistemin en güzel tarafıdır. Hem Milletvekili, hem de Bakanlık yok artık. Ya Milletvekili yada Bakan olacak. Mesela Bitlis Milletvekilimiz Vedat Demiröz sistemin tesisi ile birlikte ilk seçimde Başkanın danışmanlığına getirilecek ve kurulan ilk kabine de Bakan olacak. Muhtemelen Bitlis'in, ilk seçimde vekil sayısı 4 olacak. Yeni sistemde Vedat Demiröz artık milletvekili adayı olmayacak. Yada şöyle diyelim Başkanın danışmanı olunca, otomatikman Bakan olacak. Bakan olunca inanıyorum ki, Bitlis'i unutmayacak ve bu kentin kangrenleşmiş sorunlarını da çözecektir. Bitlis halkının bu oylamada çok uyanık olup, çok politik hareket edip, bir Bakan çıkarma ihtimalini göz ardı etmemesi gerekir. Vedat Demiröz tanışmadığım ve hiç diyaloğum da olmayan biri, fakat Naif bir o kadar da Münevver kişiliğini Serdar ve Mehmet Sait Abimden çok duydum. Bir daha diyorum; bu oylamada Bitlis halkının çok uyanık olup, çok politik hareket edip, bir Bakan çıkarma ihtimalini göz ardı etmemesi gerekir.

Hayırcıların en çok komiğime giden söylemlerinden biri, Türkiye tek adam rejimine doğru gidiyor. Şeklinde ifadeleridir. Yıllardır bunlar, Tayyip Erdoğan'a tek adam demiyorlar mıydı? Son günlerde karikatüristlere en çok malzeme verdikleri konulardan biri de sanırım budur. Cehalet ile kurnazlık ikiz kardeştir. Bu cahillere söyleyecek söz bulamıyorum.

Maalesef ülkemizde, daha güçlü bir Türkiye için muhalefet üretmek yerine, sürekli daha güçlenecek duruma gelen ülkemizin önünde takoz olan muhalefet partileri var. Sırf siyaset, siyasi ihtiras ve menfaat uğruna Devlet'e zarar verdiklerini görüyoruz. Bizans'ın Ankara'da temsilciliğini yapmaktan vazgeçmediklerini de net bir şekilde görüyoruz.

Hem dışarıda, hem de içeride ülkemizin ciddi manada aleyhinde olan çeşitli güç odakları bu sistemle birlikte, bir daha, yeniden toparlanmak için yerin dibine gireceklerdir. Temennimiz bir daha girdikleri yerden çıkamamalarıdır.

Milletlerin hayatı siyasi mücadele ile doludur. Bu mücadelenin kısmen kazanıldığı toplumlar az, kaybedildiği yada sınırlı kaldığı haller çoktur. Bu uğur da çok kurbanlarda verilmiştir. Fizan, Magosa, Gulag'ların kötü şöhreti sebepsiz ve boşuna değildir. 16 Nisan'da ki oylamaya, haç ile Hilal'in seçimi diye boşuna söylenmemiştir.

Başkanlık sistemi ülkemiz için inanıyorum ki hayırlı olacaktır. İnanıyorum ki ülkemiz de Başkanlık sistemi ile birlikte birçok atılım gerçekleşecek, daha mutlu bir ülkenin bireyleri olmamız sağlanacaktır. İnanıyorum ki, artık ehliyet ve ihtisas sahipleri, hak ettikleri makamlara gelecek. İnanıyorum ki resmi kamudaki bu israfa son verilecek. İnanıyorum ki, yapılan yanlış projeler cezasız bırakılmayacak. İnanıyorum ki artık devlet denetleme mekanizmasını gerçekten sağlam bir zemine oturtacak. İnanıyorum ki, halkların arasına ekilen bu nifak tohumları sökülüp atılacak ve akan bu kardeş kanı durdurulacak. Hepsini tek tek ifade etmeme gerek yok. Bu sistemle birlikte beklentilerimiz çok, umarım yanılmayız.