Tevhit – Şirk mücadelesine Adalet – Zülüm, Hak – Batıl mücadelesi de diyebiliriz. Tevhidi savunanlar aslında Adaleti, Hakkı şirki savunanlar da Zulmü, Batılı savunmuyor mu sonuç itibarı ile.
Çağdaş Firavunlar ve Musalar yine karşı karşıya tüm evrende ve Mısırda, amansız bir savaş içindeler. Firavunlar kurdukları sömürü ve köle düzenlerini devam ettirmek için tüm şeytani hile ve desiselerini sergiliyor. Her yol ve yönteme başvurmak suretiyle, hiçbir ölçü tanımadan düzenlerini devam ettirmek, yaptıkları 'batı medeniyeti putu 'nu ayakta tutmak için çırpınıp duruyorlar.
Musalar ise hak ve hukuku tesis etmek, Zulmü ortadan kaldırıp adaleti hakim kılmak, zihinleri kirletilmiş, akideleri bozulmuş, aldatılmış insanlara doğruyu, adaleti, hakkı anlatmak üzere çırpınıp duruyorlar.
Son yaşanan olaylar bu bağlamda değerlendirildiği zaman roller yerli yerine oturuyor. Diktatör Mübarek rejimine karşı Mısır halkının gösterdiği muhteşem direniş sonuç vermiş, bu direniş karşısında fazla dayanamayan çağdaş Firavun ABD- İsrail kuklası Hüsnü Mübarek rejimi yıkılmış ve yerine halkın özgür seçimiyle % 52 gibi bir oyla İhvan-i Müslimin adayı Muhammet Mursi Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Ancak çağdaş Firavunlar bu direnişi içine sindirememiş, Mısır halkının özgür iradesine saygı duymamıştır. Muhammet Mursi Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, seçildiği günden beri, Eski rejim kalıntısı olan bürokrasi, askeriye ve yargının direnişi ile karşılaşmış ve 3 temmuz günü de mısır genel kurmay başkanı general Sisi'nin yaptığı askeri darbeyle devrilmiş ve hapse atılmıştır.
Başta çağdaş Firavun ABD ve Şımarık çocuğu İşgalci Siyonist İsrail olmak üzere diğer müşrik emperyalist güçlerin yapılan askeri darbeye destek olmaları yaptıkları ve üzerine titredikleri 'çağdaş medeniyet putunun' bile insan hakları ve demokrasi söylemine aykırı düşmeleri tarihten beri var olagelen ikiyüzlülüğün devam ettiğini göstermektedir.
Mısırda yaşananlar İslam coğrafyasında 'örgütlü İslami hareketlerin' zayıflatılması, itibarsızlaştırılması, marjinal hale getirilmesi ve bu sayede söz dinleyen kukla yönetimlerin önünün açılması projesinin bir parçasıdır. Bangladeş'te Cemaati İslami yönetici ve mensuplarına yönelik yargı darbesi ile General Sisi darbesi aynı amaca hizmet etmektedir. Bangladeş'te Cemaati İslami'nin kapatılması kararı da İslam dünyasının en köklü siyasi hareketi olan İhvan'ın Mısır'da kapatılması kararı ile aynı hedefi gözetmiştir.
Mısır'ın 'İstiklal Mahkemeleri' 'şiddete teşvik ve karakollara saldırı suçlamasıyla' darbeye ve darbecilere direnen 529 kişiyi 25 Mart tarihi itibariyle idama mahkûm etmiştir.
Bu kararlar hukuk normlarıyla hiçbir şekilde örtüşmediği gibi tamamıyla siyasi kararlardır. Evrensel hukuk ölçütlerine göre gayri meşru hükmünde olan kararların uygulanması halinde insanlık tarihine yeni bir leke eklenecektir.
Mısır darbe yönetimine destek veren başta çağdaş Firavun ABD ve Şımarık çocuğu İşgalci Siyonist İsrail ve batılı ülkeler olmak üzere bütün ülkeler, bu idamların gerçekleşmesi durumunda cinayetlerin ortağıdırlar.
Bütün kışkırtma ve provokasyonlara rağmen şiddeti reddederek sivil direnişini sürdüren ve katliamlara rağmen şiddete yönelmeyeceğini açıklayan İhvanı Müslimin Hareketi bütün dünyaya bir ahlak ve direniş dersi vermektedir. Bu davranışlarıyla Vahyi geleneğe sahip olduklarını, Tevhit çizgisini temsil ettiklerini göstermişlerdir.
Çağdaş Firavunların şeytani düzenlerine karşı ancak 'örgütlü İslami hareketler' direnebilir. Bunu iyi bildikleri için dünyanın neresinde böyle bir yapı varsa onu hedefe oturtup yok etmek için çalışmaktadırlar. Bu mücadele Sünnetullah gereği devam edecektir. Sonuçta dünyada galip ve mağlup görünmek çok önemli değil, Allah'a ve ahirete inanalar galip geleceklerinden emindir. Her fert burada duracağı yeri iyi seçmeli Hakkın tarafında mı? Batılın tarafında mı olduğunu iyice ölçüp biçmelidir.
Vesselam.