Bombalar patlar, bizde birbirimize

Ülkemizde ki dar kalıplı faydacı siyasi aklın, kime ne fayda sağladığı ile alakalı olarak sürdürülerek daha çok kutuplaşmanın oluşmasına zemin hazırlanmakta.

Aslında bir olay ya da durum meydana geldiğinde kimin işine yarar mantığını bırakıp daha çok, kimin işine yaramaz mantığıda sağlanmalı ve karşımıza çıkan cevabın: Hiç kimsenin işine yaramaz olarak karşımızda durmakta. ANKARA ' da nasıl ki bir vahşet meydana geldiği gibi kısa ve küçük mantıkla işin içinden çıkamayız ve bir birimizi suçlayarak bir yere varamayız. Ancak bu vahşetin, uzun vadeli etkileri çok daha fazla olacak.

Biz daha çok olayın arka yüzünü ve bütün bilimum noktalarını ele alarak bakmamız gerektiğinin kanısındayız. Olay genel çerçevede ve kısa, uzun vadeleri ile şunlara hitab etmekte:' Kürt meselesini daimi bir çatışma platformunda tutmak, 1 Kasım seçimlerini manipüle etmek ve Türkiye'yi Suriye'de hizaya sokmak. Aslında genel resim ile birlikte Türkiye'yi yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkarmaktır. İstikrarın dibini oymak, güvensizlik duygusunun dalga dalga yayılmasını sağlamak, her tarafa devletin/hükümetin hadiseleri kontrol edemediği düşüncesinin sinmesini sağlamaktır.' Diyebiliriz.

Bombalarla masumların canına alet olanlara, cana kıyanlara, katledenler, aslında başka mantık ise korkuya kapılan devlet/hükümet daha güvenlikçi bir noktaya savrulacak. Buda daha çok güvenlikçi bir ülkeye sahip olunması mantığı oluşturacak. Toplumdaki AYRILIK siyasetçileri birbiriyle konuşamaz ve birlikte iş yapamaz bir hale getirecek ki zaten yan yana pek geldikleri de yok. Yani bütün her kesimin siyasetten umut keserek daha çok başka kuvvetin istendiği bir mekanizma istendiği algısı oluşturulacak.


Her terör eylemi aslında başka bir niyet taşır. Şöyle ki: eylem toplumu etkilemek için yapılır. Kitlelere dönük eylemlerde hedef, öldürülen insanların şahsı değildir. Eyleme karar verenler, canına kast ettikleri insanları tanımazlar bile. Onların mesajı farklıdır. Elden geldiğince çok sayıda insanın kanına girmek isterler; zira bu, mesajlarının tesirini de artıracaktır.

Maalesef bizim ülkede çok farklı ve kin ile hareket edilen bir süreç vardır. Herkes ölümlerin sorumlusu olarak karşıt gördüklerini ilan ediyor. Eylemi ve yapanın üzerine odaklanmak yerine kendisine karşıt gördüğü ve pusuda bekleyen biri olarak, onu yıpratmaya mesai harcar. Ağızlardan en ağır sözler çıkar. Karşılıklı suçlamalar en üst perdeden yapılır. Kimse bir diğerini duymak istemez. Böylelikle toplumsal kutuplaşma yayılır ve kökleşir.

İnanılmaz bir nefret ve kutuplaşma ile birlikte, ülkemizde, Öyle bir zemin oluştu ki, hangi olay olursa olsun, kimin kime ne diyeceğini, kimin kimi nasıl ve ne şekilde suçlayacağını öngörmek zor değil artık. Herkesin favori bir katili var. Yeter ki bir olay olsun ve karşıt tarafı hemen suçlamalarla yıkayım mantığı var. Buda katillerin işini kolaylaştırıyor.

Peki , ne olacak halimiz, ölenler hepimiz, olanlar hepimize, yakılan biz, yıkılan biz ne yapacağız? Birbirimizi mi suçlayacağız hep? Biz kendimizi değiştirmedikçe halimiz değişmez, herkes kendinden başlamalı ve hakikatin eline adil düzenin avucuna girmeli…