HDP Hakkari milletvekili Adil Zozanî'nin de belirttiği gibi ''Kürt siyaseti, 2010 anayasa referandumu ile Türkiye toplumunun tercihlerini gördü. Bana göre yeniden bir refleks okumaya gerek yok. Kürtler, demokratik çözümden yana olanlarla yürüyecektir. 2010'dan bugüne kadar yaşananlar gösteriyor ki ürkek davranmamak gerekiyor. Kürtler ancak Türkiye'de değişimi arayan dinamiklerle yürüyebilir. Bunu salt Erdoğan olarak ifade etmemek gerekiyor. Erdoğan'ın becerisi bu değişim arzusunu tahlil edebilmedir. AK Parti hükümeti kendi varlığını yeni Türkiye'de konumlandırıyor. CHP ve MHP'den farkı budur.'' Bu bağlamda Adil Zozanî Ak Parti'yi CHP ve MHP ile özdeşlemiyor, fakat demokratik dönüşümün ana aktörü olarak kabul ediyor. Dolayısıyla tekrar belirtmekte yarar var. Anadolu'daki Kürt sorunu bir hükümet sorunu değildir. Ortak bir vatanda bölünmeden yaşamak isteyenler bu sorunu anayasal, kurum kuruluş ve yasalarıyla açık ifade ve tanımlamalarıyla Kürtlerin, Arapların ve diğer azınlıkların haklarını güvenceye alarak çözebilirler. Bu ise bir siyasal sistem ve devletin yeniden organizesini gerektirir.
CHP ve MHP 'Kürdistan' konusunda geçmişte olduğu gibi sert çıkışlar yapmıyorlar. Kemalist devlet inkar ve asimilasyon üzerine kuruluydu ve bu nedenle sorunun adına 'Kürt sorunu' diyemedi. Fakat Başbakan Erdoğan çıktı 'Bu sorun Kürt sorunudur ve bu benim sorunumdur. Büyük devletler hatalarıyla yüzleşebilen devletlerdir. Bununla yüzleşmeden yarınlara çıkamayız. Kürt sorunu inkar, asimilasyon ve imha ile çözülemez! Daha çok özgürlük gereklidir. Bu da anayasal vatandaşlıkla olur' dedi. Bu bağlamda Erdoğan'ın 10 Ağustos 2014'te yine Kürt seçmenden büyük oranda destek alacağı açık, çünkü zatî alileri Kürt sorununu hal yoluna koyan ve çerçeve yasa ile de çözüme yasal zemin kazandıran bir devlet adamı. Kendilerini destekliyor ve kutluyorum. Geçmiş seçimlerde Ak Parti'nin Türkiye genelinde biz Kürtlerden en çok oy alan parti olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor.
CHP'nin genel müdürü Kılıçdaroğlu Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı göstererek siyasi intihar yaptı, çünkü CHP içinden büyük tepkiler alıyor. CHP Parti Meclisi üyesi ve siyaset uzmanı Sayın Birgül Ayman Güler, 'Bu aday herkesi kucaklamıyor. Atatürk Cumhuriyetine gönül vermiş olanları, sol ve sosyal demokrat kesimleri, cumhuriyetçiliğe gönülden inanıp da merkez sağda görev yapanları dışarıda bırakıyor... Kaldı ki hiçbir seçim yalnızca rakipten kurtulmak için yapılmaz. Kendi ilkelerinden vazgeçmek siyasal intihardır, siyasetsizliktir, a-politizimdir' diyerek, itirazlarını yetkinlikle dile getirmiştir. Ekmeleddin İhsanoğlu isminden dolayı CHP seçmeninin önemli bir kısmının sandığa gitmeyeceği malum, çünkü CHP'nin gösterdiği aday, CHP seçmenini tatilden sandığa çekebilecek bir aday değil.
Diğer taraftan MHP'nin lideri Doç Dr. Devlet Bahçeli dün yapmış olduğu bir basın açıklamasında, Başbakan' 'Recep Tayyip Erdoğan'ın ve HDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı olması şöyle dursun adaylıklarının bile gayri meşru, gayri hukuki ve gayri ahlaki olduğunu belirtiyor. Bu açıklamaları ben Doç Dr. Devlet Bahçeliye yakıştıramıyorum ve doğru bulmuyorum. TC Anayasası'nın 101. maddesine göre bir kimsenin Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için 40 yaşını doldurmuş bir Türk vatandaşı olması ve yine Anayasanın 67. Maddesi ile 2839 Sayılı yasada belirtilen milletvekili seçilme yeterliğine ve niteliklerine de sahip bulunması gerekmektedir. Sayın Başbakan ve Demirtaş'ın bu konuda bir problemleri yok, çünkü ikisi 'de yasal ve mukaddes bir bağ olan 'yurttaş' kavramı ile aynı vatan üzerinde hayat sürdüren ve aynı devlete bağlı olan, tasada ve kıvançta aynı duyguları paylaşan bireylerdir. İkisinin 'de hak ve sorumlulukları devletin yasalarında belirtilmiştir. Ama Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun 1943 Kahire doğumlu olduğu ve 1971 yılında Mısır'dan Türkiye'ye geldiği, 1974-1976 yılları arasında da askerliğini yaptığı bilindiği gibi, kendilerinin çifte vatandaşlığı konusundaki tartışmalar ise devam etmektedir. Münhasıran Ekmeleddin İhsanoğlu'nun 28 yaşına kadar yaşadığı Mısır devletinin 'de vatandaşı olduğunun MHP ve CHP tarafından bilinmesi nedeniyle Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi hukuken doğru ve meşru değildi.
Şimdi HDP ve AK Parti hukukçularına önemli bir görev düşmektedir. Şöyle ki; iki ayrı devletin vatandaşı olan bir kişinin tek bir devlete hukuksal bağlılığından söz edilemeyeceği için Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığının YSK tarafından reddedilmesi gerekir. Zira ne MHP ve nede CHP'nin yasanın tanımadığı bir hakkı, başka birine bahşetmesi hukuken mümkün değildir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı seçimin 'den önce bu durumun YSK 'uluna bildirilerek sorgulanması gerektiği kanısındayım. Çünkü çifte vatandaşlığı olanların Cumhurbaşkanı seçilebileceğine dair TC Anayasasında değişik bir hüküm bulunmadığı için, 6271 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanununda ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda da özel bir hüküm konuyla ilgili mevcut değildir. Çifte vatandaşlığı olan bireylerin, hukuksal durumlarının yasada ayrıca düzenlenmesi; özel hukuk dışında kalan kamusal hak ve sorumluluklarının da açıkça belirtilmesi gerekir düşüncesindeyim.
Her ne kadar Hukuk derslerinde, 27.01.2007 tarih ve 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun'un 4/1. maddesine dayanarak, çifte vatandaşlı kişilerin de Cumhurbaşkanı olabileceği bazı hukukçular tarafından söylenmekte ise de, bu düşünceye YSK tarafından bu ana kadar bağlayıcı ve gerekçeli bir karar getirilmemiştir.Dolayısıyla HDP ve AK Parti'nin Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına YSK nezdinde itiraz etmesi zaruri hale gelmiştir, kanaatindeyim.