Özellikle bu hafta HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş partisinin grup toplantısında kürsüye 'En kısa konuşmamı yapacağım' diyerek çıktı.
Adresi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olan söylemi şöyle:
'Halklarımıza verdiğimiz demokrasi, barış ve özgürlük ilkelerinden vazgeçmeyeceğimize, asla bundan vazgeçmeyeceğimize dair sözümüzü burada tekrarlamak, hatırlatmak istiyorum. Biz bir pazarlık hareketi, pazarlık partisi değiliz. AKP ile aramızda kirli bir pazarlık olmadı, asla olmayacak. Kirli bir alışveriş, kirli bir işbirliği asla olmadı ve asla olmayacak. tek bir cümleyle ben bütün Türkiye'ye, bütün bu sorunların çözümünün anahtarını hatırlatmak ve bunun sözünü vermek istiyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça, HDP'liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız' demiş...Bu manevrayı net olarak kafalardaki kuşkuları gidermek üzere nokta atışı olarak bitirmek istedi…HDP'ye oy vermek isteyenlerin 'kuşkuları' vardı çünkü.
AK Parti'nin HDP'yle fazla içli dışlı görüntüleri... HÜKÜMET ile İmralı'yla ve Kandil'le görüşmeler 'Acaba bilmediğimiz bir gizli anlaşma mı var aralarında' kuşkusunu veriyordu.
CHP'den HDP'ye yüzde 3.5 - 4 oy kaydığı görülürse bu kuşkular önemlidir…HDP'nin barajı aşmakta o oylara diğer bütün seçimlerden daha fazla ihtiyacı var.Demirtaş'ın tek cümlelik söylemi Saray'a tehdit değil beklediği yüzde 3.5 - 4 oranındaki emanet oyları kaybetmemek manevrasıdır. Aynı zamanda halkın oyları ile başa gelmiş ve çoğunluğu alarak zirveye yerleşmiş bir partiyi veya lideri tehdit etmek tabi ki doğru bir yaklaşım olmaz, o zaman da nasıl önleyeceksiniz diye tehlikeli kuşkular uyanır. Eğer demokrasi diyorsak her türlü sonuca razı olmalıyız zira başkanlık ya da hükümet olmak hiç kimsenin tapulu malı değilidir. zamanla değişkenlik gösteren birşeydir hiçkimsede sonsuza dek başta kalamaz ama en iyisi ise halka insanlara en güzel ve düzenli olarak bir gelecek temin etmektir...
Şimdi cumhurbaşkanının sözlerine bakalım:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kars'ta 'Türkiye'de Kürt sorunu yoktur' sözünü tekrarladı ve ekledi:'
Türkiye'de her kesimden insan gibi, Kürt kardeşlerimizin de sorunları vardır. Kimliklerinin tanınmaması sorunu vardır, inançlarına saygı duyulmaması sorunu vardır, geri kalmışlık, ihmal edilmişlik, hor görülme sorunu vardır. Bugün artık hiç kimse kökeni, inancı, kılığı, kıyafeti, yaşam biçimi, fikri, zikri yüzünden tehdit altında değildir, baskı altında değildir. Hala eksikler, aksaklıklar yok mu? Var tabii. Her şey dört dörtlük mü? Değil tabii. Ama bunlar her geçen gün eksiliyor.'
Son derece önemli tespitler.
1- problemi etnik temelli olarak tarif ederseniz, 'çözümsüzlüğe' destek vermiş olursunuz. Meseleyi 'sistem meselesi' olarak görmek ve 'sistem değişikliği' ile çözmekten başka çare yok.
CUMHURBAŞKANI Erdoğan'ın 'Ne Kürt sorunu ya' diyerek yaptığı çıkış da bu büyük resme bakarak yorumlanabilir.
Tabanındaki oyları sağlam tutmak, daha önce kurulan sandıklardan AK Parti'ye kayan yüzde 2 - 3 milliyetçi oyları bir kez daha çekmek ve bu arada CHP'den HDP'ye oy sızmaları için kovadaki çatlakları büyütmek.
Seçim öncesi bu açıklamalarla HDP ve AK Parti atakta.
Topu CHP ve MHP sahasında çeviriyorlar.
Gol arıyorlar. MHP ve özellikle CHP ani ve uzun paslarla kontra ataklar yaparlarsa bu oyunu bozabilirler.
2-Eğer Kürt sorunu yoksa ki 'artık Kürt sorunu yoktur'. Demiş, eskiden de yoktu, demek akıl karı değil tabi ki. Eğer yoksa neden çözüm süreci var… Diye sorarlar o zaman ve C.BAŞKANI da: E o zaman niye destek vermiyorsunuz…Ya da zaten çözüm süreci silahlı örgüte karşı yapılmakta… Demedi mesela… Aslında sorunsuz bir mesele yoktur önemli olan samimiyetle onları çözmektir…
Jargonlar sertleştikçe kutuplaşma ve gerginlik artıyor buda insanlara yansıyor. Aslında tehlikeli bir durum bunu önlemek ve barış, birlik, kardeşlik bunlar herkesin ağzından düşmeyen şeyler ama bunun tersini yapmak için bu kelimeleri kullanmak doğru değil…
Dikkat edin hemen herkes Cumhurbaşkanının ağzından çıkan şeye bakmakta ve günlerce onun üzerine yorum yapmakta, yani ne söz söylese onu gündem yapıp adeta hayatlarını ona adapte etmekteler, buda pasifleşme ve üretkensizlik getirmekte çünkü siz projeler ve yapacaklarınız ile konuşacaksınız ki siz gündem olmalısınız. Tabi ki burada cumhurbaşkanının gündem olmasın sözü çıkarmak doğru değil…Artık bağırıp çağırmak para etmiyor cebinizde ne vaatleriniz var o önemli….
NOT: Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekalılar tarafından inanılır…
NOT: Yeni siyasi hayatında sayın İsmail ÇALIŞKAN'a başarılar diliyoruz….