Ama ülkemizin baş döndüren gelişmeleri ve gündemin sık sık değişmesiyle; 2013 yılının sonlarında patlak veren olaylar zincirinin yaşanması; herkesin olduğu gibi benim de en kutsal varlığım olan Annemi kaybetmem neticesinde, yazımı değiştirmek ve geç yayınlamak zorunda kalmamdan dolayı bütün okurlarımızdan özür dilemekle makaleme başlamak istiyorum.
Malumunuz son zamanlarda ülkenin gündemi epey kalabalık. Dershanelerin kapatılması, rüşvet operasyonları, cemaat, paralel devlet, HSYK'nın yapısı ve artarda görevden alınmaların yanı sıra, havada uçuşan tekmelerle yetinilmeyip kafalarda dolaşan laptoplar...
Emekçiler elli, yüz lirayla cebelleşirken, aybaşını zar zor getiren işçiler ve dar gelirli ailelerin feryatları, evsizlerin, sokaklarda barakalarda yaşam savaşı veren fakir gurebaların, hastasını tedavi etme çabasıyla hastane köşelerinde koşuşturanların, uyuşturucu kullanım yaşının ilkokullara düşmesi ve ana babalarının telaşları, borçlular, banka kredisiyle boğuşanlar, birbirini tutmayan ay sonu hesaplarının didişmeleri, öğrenim kredisini yatıramayan öğrencilerin acınası halleri, iyi bir yaşam elde etmek bir yana, sadece hayatta kalma ve karın tokluğuna ayakta durmaya çalışanların feryatları arş-ı alaya ulaşmışken, ekranlardaki görüntülerden anlıyoruz ki her yerden para fışkırıyor.
Ayakkabı kutularında saklanan paralar, çelik kasalar, para sayma makineleri ve bunlara tek damla ter dökmeden sahip olduğu anlaşılan sakalı henüz yeni çıkmış yeni yetme oğlanların, magazin dünyasının ünlüleri ile gününü gün eden görüntüleri...
Bitlis'te Büryancılar Sokağı'nı mesken tutmuş seyyar saat satıcılarının yanından kolumuza basit bir saat bile takamamanın ezikliğiyle geçerken; muhterem beyler kollarında milyon dolarlık saatlerle arzı endam ediyorlar. Bir keşmekeşliktir almış başını gidiyor. Yargı hakeza, herkes birbirinden öç almak istiyor. Kanaatimce bu kavgaların ne ideolojik ne de sosyal bir temeli vardır, sadece ekonomik kaygılar taşımakla birlikte bu kavganın sonucunda da topluma yararlı bir sonuç çıkmayacaktır.
Olan biteni zaten görüyorsunuz, daha dün kahramandılar bugün hain. Hani meşhur bir atasözü vardır; 'Olma Keser Hep Bana Bana. Ol Testere Bir Sana Bir Bana' diye. Keserin akort ayarının bozulmasıyla her şey tersine döndü. Ekranlardan sürekli keser görüntülerinin servis edilmesinden duyduğum rahatsızlıkları da ayrıca belirtmek isterim. Temennim o ki bu işin faturası, bu testerenin dişlileri arasında bulunan biz vatandaşlara çıkarılmamasıdır.
* * *
Anlayacağınız 2013'ün son günleri pek de huzurlu geçmedi. Bir de 2013'te hayatını kaybeden aydın ve sanatçılarımız oldu. Mehmet Ali Birand, Müslüm Gürses, Tuncel Kurtiz, Adnan
Şenses, Nejat Uygur, Zafer Önen, İsmet Kür, Ferdi Özbeğen, Tekin Akmansoy, Turgut Özakman, Metin Serezli ve adını sayamadığım onlarca değerli aydın ve sanatçı... Kimilerinin cenaze merasim törenlerini ekranlarda izledik, kimileri de sessiz sedasız defnedildi de haberimiz olmadı.
Ben de 2013 yılının 20 Aralığında annemi, geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığından dolayı kaybettim. Bu süre içinde canımı en çok acıtan: Annem kalp krizi geçirirken Bitlis Devlet Hastanesinde bir Anjiyo Ünitesinin olmamasından dolayı annemin ölümü karşısında elimizin kolumuzun bağlı kalmasıydı. Sonradan öğreniyoruz ki nüfusu dört yüz binin altında olan illere Sağlık Bakanlığının ; 'Maliyet Kısıtlamaları' nedeniyle 'Devlet Kaynaklarının Etkin Kullanılması Politikası' sonucu, bir Anjiyo Ünitesi kurulamamasından ötürü yüzlerce hasta çevre illere mahkûm olmuş durumda. Bu gidişle anlaşılan o ki Bitlis'in nüfusu asla dört yüz bine ulaşamayacağından, maalesef bu gibi hayati Üniteler kurulamayacak ve acil vakalarda hastalarımız yine, Diyarbakır- Van yollarında ölmeye devam edecektir. Lakin Bitlis Devlet Hastanesinde iyi eğitimli hekimler olduğunu biliyoruz. Örneğin: Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Sayın Erdal DİLEKÇİ, Kardiyoloji Uzmanı Dr. Sayın Yalçın VELİBEY ve toplamda 65 uzman 3 pratisyen hekim...
Yetkililer; 'Bitlis'te Anjiyo Ünitesi olsa sizleri çevre illere göndermeden sizlere müdahale edebiliriz.' diyor. Sorun sadece bununla sınırlı değil. Bu sefer de Ambulans bekleme sıkıntısı baş gösteriyor. Her zaman afişe edilen ve 36 adet olduğu söylenen ambulanslar, on iki aktif istasyon her nedense ortalıkta gözükmüyor ve bizler Tatvan İlçesinden ambulans beklemek zorunda kalıyoruz. Yine sonradan anladığımıza göre Bitlis Devlet Hastanesi Acil bölümünde ambulans vakaları sık sık yaşanıyormuş. Allah; Tatvan İlçemize zeval vermesin, her zaman can simidi gibi yanımızda hazır bekliyor.
Ambulans sorununu, İl Sağlık Müdürü Dr. Sayın Erkan AKAGÜNDÜZ'e aktarıyorum. Sayın AKAGÜNDÜZ bu sorunu aşmak için Hastaneye 3 adet ambulans vereceklerini ve ambulansların İl Hastanesine hizmet edecek olmasından dolayı, 112 Acil Servisin rahatlayacağını söylüyor.
Van Lokman Hekim Hastanesi'ne sevkimiz yapıldıktan sonra hastamızı doktor gözetiminde Van'a götürüyoruz. Gecenin 22:30'da bizleri bekleyen Kardiyoloji Uzmanları ve Kalp Damar Uzmanı nezaretinde hastamız Anjiyo Ünitesinde yoğun bakıma alınıyor. Üç gün kaldığımız Van ilinde, yüzlerce Bitlisli hasta, şifa bulmak için Anjiyo Üniteleri ve Endokrinoloji Bölümleri'ne müracaat etmektedirler. Bu durum sıkıntının daha da derin olduğunu gözler önüne sermektedir.
Üçüncü günün sonunda hastamızı maalesef kaybettik. İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun (Şüphesizki Biz Allahtan Geldik ve O'na döneceğiz).
Maliyeti yaklaşık bir milyon iki yüz bin TL olduğu söylenen bir ünitenin kurulmasının; insan sağlığıyla ölçülmemesi gerekir. Bir sevkin Anatomisinden hareketle şunu belirtmek isterim: Dışı güzel ama içi boş bir hastane görüntüsünden uzak, bütün birimleri tam olan bir hastane umudu zor olmasa gerek. Umarım Bitlis Rahva Bölgesinde yapımı devam eden 'Dörtyüz Yataklı Bölge Hastanesi' bütün beklentilere cevap verecek ve eskiden olduğu gibi çevre illerde hasta kaybetme lüksümüz olmayacaktır.
Bu vesileyle elem verici durum karşısında bizleri yalnız bırakmayan, arayan, soran bütün dostlarımıza; Bitlis Devlet Hastanesi Baş Hekimi Dr. Sayın Erdal DİLEKÇİ, Kardiyoloji Uzmanı Dr.Sayın Yalçın VELİBEY'ye ve sağlık çalışanlarına en içten duygularımla şükranlarımı sunuyor, 2014 yılının bütün dünyaya barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk getirmesini temenni ediyorum....