Günümüz siyasetçi sorunları (Makam ve Para Âşıkları)!!!

Günümüzde, çıkarların ve menfaatlerin öne çıktığı, manevi hayatın dilde olduğu bir çarpıklık durumu söz konusu. Bizler, aslında içerisinde yaşadığımız durum hakkında tutarlı ve bütünlüklü bir fikrimiz yok.



İnsani yanımız azalıyor ve azaldıkça, çok konuşuyoruz ama konuşmak yerine, saçmalamayı seçiyoruz ya da sadece konuşmanın ötesine geçemiyoruz. Bugün gerçekleri söylemek için paraya, makama ya da güce ihtiyaç duyuluyor ama hakikatli güçlü olmak için güçlü sözcüklere, çok güçlü bir dile yani güçlü insani projelere ihtiyacımız var.

Ortada büyük sorunların olduğu aşikardır. Hepimizi çok yakından ilgilendiren bir yetersizlik sorunu olduğu çok açıktır. Bulunmamız gereken yerde değiliz ve ne yazık ki bunun farkında da değiliz. Farkında olmadığımız için yalnızca duygusal deneyimler biriktiriyoruz, sadece duygu ile hareket ediyoruz düşünceler donmuş adeta.

Belki de duygu ve inançlarımız bu kadar darbe almasaydı, bilincimiz, idrakimiz ve kimliğimiz yaralanmamış olsaydı, bu anormal durumu kabul etmeyecektik.

Duygularımızı ve hayallerimizi hatta düşüncelerimizi çalanlar önce bizlerin her alanda felaketini hazırlıyor, daha sonra da, felaketlerini hazırladıkları gibi bir kurtarıcı gibi dönüyor. Bunun farkında olmuyoruz.

İşte bizler bu bütün derin sorunlar karşısında, bu konular etrafında, derin çözümlemeler yapmamız gerekirken, çok ucuz, çok basit, çok yüzeysel açıklamalarla günü kurtarmaya çalışıyoruz.

İşin gerçeği söyleyemediğimiz ama kimi ucuz çıkarlarımızı bencilliklerimizi sürdürmek adına susuyoruz, hakikati söylemeye cesaret edemiyoruz. Cesaret: Doğruları öğrendiğimiz zaman başladığını bilmemiz lazım ve bu da ilim ile doğru orantılıdır. Eğer düşünce özgürlüğüne sahip olmuş olsaydık, hakikati söylüyor olacaktık.

Eğer bugünlerimize birikim yapmadan menfaatlerimizi ve çıkarlarımız için, korku ile sindirilerek susarsak tarih bizlere çok yönlü dersler vererek dövecek diz bırakmayabilir. Bizler itiraz etmediğimiz ve karşı çıkmadığımız her haksızlık için eleştiri yapmaya ve konuşmaya da hakkımız yoktur.

Özgürlük alanımız başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği ve bizlerin farklı düşüncelere açık olduğumuz noktalarda başlıyor. Mücadele çok yönlü ve birlikte yapılan güçlü sesler ile vücut bulur. Yüksek makamlarda ve parasına güvenen değersiz düşünce katliamcıları, güçlü ve yüksek bir dil karşısında alanları daraltılır, daralan alan yaşam hakkını mazlum ve liyakatlilere verir.

Makamı ve mevkisi için mazlumun duyguları(torpil) ile oynayan ve bu mevkileri garantilemek için çırpınan konuşma erleri, muhakkak yarının sahibine hamasetle varamazlar. Bu da bizlere konuşma değil, fiiliyata geçmeyi emretmektedir.