HADİ ORDAN SÜNEPELER

“İnsanı insan yapan en büyük özellik, içinde yaşamakta olduğu toplumda, “ötekileştirilene” yönelik olarak sergilediği davranışların bir empatiyi barındırması, koruyucu olması ve herkesin sustuğu dönemlerde “hayır” deme cesaretini göstermesidir.

Gerçek 'modernliğin' ve 'uygarlığın' ölçütü olan vicdan da aslında bu türden duruş ve davranışlarla kendini sergiler.' Yazar, yayıncı Ragıp Zarakoğlu böyle diyordu uluslararası Pen merkezine ulaştırdığı Azerbaycanlı vicdanlılara sahip çıkalım' başlıklı mektubunda.

75 yaşındaki Azeri yazar, düşünce adamı, eski parlamenter Ekrem Eylisli Taş Hayalleradlı kitabından dolayı Azerbaycan'da ölüm tehditi altında. Tabi ki diktatör Aliyev rejiminin yazarın can güvenliğini sağlamayacağı, hatta kışkırtıcı olacağı hiç şüphesiz.

Ne yazık ki Dünyanın her yerinde savaş çığlıkları atanlar alkışlanır, barıştan yana olanlar ise saldırıya uğrar.

Ekrem Eylisli de aynı şekilde saldırıya uğrayanlardan. Bir Azeri milletvekili Eylisli'nin kulağını kesene ödül vereceğini vaat ediyor, evinin önünde baltalı insanlar tehditler savurup linç etmek için bekliyor, eşi ve çocuğunun işine son veriliyor.

Oysa Eylisli, sadece şunu amaçladığını söylüyor: 'Azeri ve Ermenilerin düşman olmadığını göstermeye çalıştım. Ermeni bir yazarın da bir gün Azerilerin çektiklerini yazmasını umuyorum'

Ermeni yazar Levon Cavakhyan da Kirve adlı öyküsü ile 'Azeriler benim düşmanım değil' mesajını veriyordu.

Yazarlar, şairler, sanatseverler, duyarlılıkları ve o sevgi dolu mangal yürekleri ile bir toplumda barışın dilinin konuşulmasında, kimsenin ötekileştirilmemesinde, herkesin birbirini sevgiyle kucaklamasında lokomotif görevi görüyorlar. Nitekim Eylisli için Türkiyeli aydınlar da destek toplantıları düzenledi. İmza kampanyaları başlattı.

Benim için bütün savaşlar korkunçtur. Nesillerce insanların hafızalarından silinmeyecek acı olaylar yaşanır.

Yakın tarihimizde Yugoslavya parçalandıktan sonra düne kadar komşu olan Sırpların bir anda canavar kesilip Bosnalı Müslümanlara yönelik katliam ve zulümleri özellikle kadınlara yönelik tecavüz, bu tecavüz sonunda kadınları istemedikleri çocukları doğurmak zorunda bırakmaları, işkencenin bin bir türünü uygulamaları karşısında sosyalizmin bile insanlara bir arada yaşama kültürünü öğretemediğini görmekten büyük acı duymuştum.

Türkiye'de de insanlığın yıllarca unutamayacağı acıların yaşanmaması için barışın dilini önce öğrenmek sonra kullanmak durumundayız. Herkes ırk, cins, din ayrımını yapmadığını söyler, kimseyi ötekileştirmem der, ama arkasından farklı olanların en doğal haklarından biri söz konusu olduğunda çeşitli bahanelerle karşı çıkar. Bazı halkların adını küfür gibi kullanır. Oysa ayinesi iştir kişinin.

Solcuyum, sosyal demokratım diyorsaksöylemimizde eylemimizde barıştan yana, öfkeden uzak, ötekileştirmelere karşı, tam eşitliği savunmak olmalıdır ve unutulmamalıdır ki, solculuk devrimcilik sünepelerin işi değil.