Nerede nasıl bir eksiklik var sormaya, sorgulamaya başladım. Elbette kendinde kusur aramak toplumca pek başarabildiğimiz bir şey değildir. Kusur payı bizde varsa; kendinde kusur görmek, hata yapabileceğini düşünmek, insan olduğunu unutmamak aslında o kadar da kötü bir şey değildir. Literatürde biraz daha kibar karşılığı olan diğer adı özeleştiridir. Yani öze dönmek, özüne insan oluşuna dönebilmektir.
Hata yapabileceğini ve bunun telafisi için mücadele edebileceğini düşünmek ve bunu başarabilmek önemlidir. Hatta çok erdemce bir davranıştır. Az olan bir nesne nasıl ki değerli ise az kişinin başarabildiği olumlu davranışlarda bir o kadar değerlidir. Tabi genel olarak bunun ne kadarını başarabiliyoruz. Maalesef bugün insanlara eksik veya yanlış düşündüklerini söyleyemiyoruz. Bu durumu her dile getirdiğimizde karşıdan bir savunma edasıyla karşılık alıyoruz. Oysaki ne kimse tas tamam ne de dört dörtlük. İşte asıl mesele bu. Kendinde olan bir şeyi kişi görmeyince, kendinde olan bazı durumları bu sefer karşıda görüyor ve ağır bir karşılığa tabi tutuyor.
Olayın özüne dönmek gerek. Yanlış yapabilir, yanlış anlayabiliriz. Bunda her hangi bir yanlışlık yok. Asıl yanlışlık; yanlış yapamayacağımızı, yanılmayacağımızı düşünmek. Özür dilemeyi beceremeyen insanlar teşekkür etmesini de pek beceremez. Tabi ki bu durum ve tüm söylediklerimin istisnası olabilir. Yapılan hataların telafisi için tek ihtiyacımız olan durum o an, nefes alabiliyor olmak. Bazen bu imkan; yaşanılan tüm kırgınlıkların telafisin için insana en kolay en masrafsız fırsatı sunar.
Asıl mesele bu süreç içerisinde bizim neyi ne kadar başardığımızdır. Çünkü karşıdaki insanın karakter, statü ve bilişsel düzeyi, olayı sağlıklı ve güzel bir karşılık ile sonuçlandırmanıza yardımcı olabileceği gibi hiçbir sonuç elde edemeden hatta daha kötü bir ruh haline bürünmenize de neden olabilir. Tüm mesele; sizin başarabildiğiniz, gayret ettiğiniz öze dönme sürecidir. İnsan olma özelliğinizi ne kadar kullanabildiğinizdir.
'Bir gün bir ekip arkadaş bir dere kenarında dolaşırlar. İçlerinden bir tanesi çamura saplanmış bir akrebi fark eder. Usulca akrebin olduğu tarafa doğru gider ve eğilerek parmağıyla akrebi saplandığı çamurdan kurtarmaya çalışır. Bunu art arda dört beş kez dener. Her denemesinde akrebin onu ısırma girişimiyle karşılık alır. En sonunda arkadaşlarından bir tanesi, akrebi kurtarmaya çalışan arkadaşına ithafen: Vazgeç, sen onu kurtarmaya çalıştıkça o senin elini ısırıyor, bırak gel. Der. Akrebi kurtarmaya çalışan kişi seslenen arkadaşına dönerek bu güzel cümleyi kullanır. ' Onun fıtratında ısırmak var, benim fıtratımda sevmek. O kendi fıtratın vazgeçmiyorsa ben neden kendi fıtratımdan vazgeçeyim.' Der ve son bir hamleyle akrebi o çamurdan kurtarır. Onlar yoluna, akrep yoluna devam eder. Özümüze fıtratımıza dönmek, hata yapabileceğimizi ama telafi edeceğimizin de farkında olmak. Herkesi memnun etme yarışından uzak; olmamız gereken yerlerde, olmamamız gerektiği gibi olmak dileğiyle.