1 -Şırnak’ın Coğrafyası ve İklimi 
Şırnak, 37º31’ kuzey enlemleri ve 42º28’ doğu boylamları arasındadır. Topraklarının büyük bir bölümü Doğu Anadolu Bölgesi’nin, daha küçük bir bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sınırları içerisinde yer alan Şırnak’ın yüz ölçümü 7.172 km²dir. 

I M G 8145

Bu mevki Siirt’i Hakkâri’ye bağlayan yolla Mardin’i Hakkâri’ye bağlayan yolların kesişme noktasında yer almaktadır. Söz konusu yer aynı zamanda el-Cezire düzlüklerini Doğu Anadolu yaylalarına ve buradan Azerbaycan’a ulaştıran önemli bir yol kavşağında bulunmaktadır.

I M G 8147

Şırnak, doğuda Hakkâri, batıda Mardin, kuzeyde Siirt ve kuzeydoğuda Van illeri güneyde Irak ve Suriye ülkeleri ile komşudur. İl, altı ilçeden meydana gelmektedir. 

İlçelerinden Cizre, İdil ve Silopi Mardin’den, Merkez ilçe ve Güçlükonak Siirt’ten, Beytüşşebap ve Uludere Hakkâri’den ile dâhil edilmiştir. İl merkezinin denizden yüksekliği ortalama 1.375 metredir.

I M G 8146

Şırnak ilinin neredeyse tamamına yakın bir bölümü Güneydoğu Toros sistemine bağlı yüksek kütlelerden oluşur. Yer yer 3000 metreyi aşan bu dağlar üzerindeki doruklar, kuzeydoğudaki Karacadağ (3275m.) ve doğudaki Altın Dağı’dır (3358m.). Yörenin en önemli yükseltisi Cûdi Dağı (2114 m.) olup Küpeli Dağı, Kelmehmet Dağı ve Namaz Dağı ilin diğer önemli yükseltileridir.

I M G 8149

Batı ve güney kesimindeki bazı düzlükler dışında, ilin büyük bir bölümü akarsular tarafından derince yarılarak plato alanlarına dönüştürülmüştür. Dicle Nehri başta olmak üzere Kızılsu Çayı, Habur Çayı ve Hezil Çayı diğer önemli sularıdır. Başlıca vadileri Dicle, Kızılsu, Behram ve Habur’dur.

I M G 8148

2. Şırnak Adı 

Şırnak adının kökeni ile ilgili olarak tarih kaynaklarında kesin bir bilgiye rastlanmamakla birlikte il adının kaynağı hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetler arasında en önemlisi il adının Şehr-i Nuh’tan geldiğidir. Rivayete göre Hz. Nuh’un gemisi tufandan sonra Cudi Dağı üzerinde durmuş, tufandan kurtulanlar önce Heştan (Yoğurtçular/Semanin) Köyü’nü kurmuş daha sonra ise Hz. Nuh ve beraberindekiler günümüzdeki Şırnak şehrine gelerek burada ikamet etmişlerdir. Hz. Nuh tarafından kurulan bu şehre zaman içerisinde Hz. Nuh’un şehri anlamına gelen Şehr-i Nuh adı verilmiştir.

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yazılmış bazı kaynaklarda bu isme yakın kullanımlar bulunmaktadır. Örneğin: h.1333/m.1914 yılında çizilmiş, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde yer alan ve Botan Cezire’sini gösteren bir haritada Şırnak ismi “Şernah” şeklinde yazılmıştır. 1917 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebi Sevk-ül-ceyş (Strateji), İstatistiki ve Topoğrafya muallimi Muhammed Cemal tarafından kaleme alınmış Anadolu (İstatistiki, İktisadi, Askeri, Coğrafya) adlı eserde Şırnak ismi “Şırnah” veya “Şirnah” şeklinde kullanılmıştır.

Bitlis Kısa Kısa Haber 02.07.2024 Bitlis Kısa Kısa Haber 02.07.2024

Osmanlı arşiv belgelerinde ise Şırnak adı “Şernih”, “Şırnah”, “Şirnah” ve genellikle günümüzdeki kullanım ile aynı olan “Şırnak” şeklinde ifade edilmiştir. Yine Şırnak adının “gemi” anlamına geldiği de mahalli rivayetler arasındadır.

I M G 8152

3. Şırnak ve Çevresinin Tarihçesi 

Şırnak ve çevresi geçmişte birçok medeniyeti barındırmakla beraber bunlar bir süreklilik teşkil etmemektedir. Yöre, tarih öncesi dönemlerden itibaren Mezopotamya, İran ve Anadolu’da kurulan devlet ve hanedanların egemenliğinde kalmıştır .

Böyle bir coğrafyada yer alan Şırnak ve çevresi de tarih boyunca çeşitli devletlerin ve uygarlıkların hüküm sürdüğü bir coğrafya olmuştur. Şırnak ve çevresi eski çağlarda Asur ve Babil gibi Mezopotamya’da kurulan devletlerle komşu olmuş, ardından Kimmer ve İskitler’in akınlarına maruz kalmıştır. Bir süreliğine Medler’in hâkimiyetine giren yöre, M.Ö. 300 yılına kadar Pers İmparatorluğu’nun idaresi altında kalmıştır. Bundan sonra bir süre Büyük İskender ve onun mirasçıları olan Selevkoslar’ın hâkimiyetine giren yöre, Orta Çağ başlarında Sasaniler’in egemenliği altına girmiştir. Yöre, Sasani ve Bizanslıların mücadele ettiği bir yer olması nedeniyle bu iki devlet arasında birkaç defa el değiştirmiştir.

İslamiyet öncesi dönemde Şırnak ve çevresinde hüküm süren başlıca devletler ve hanedanlılkar; Subartular, Sümerler, Gutiler, Hurriler, Babiller, Mitanniler, Asurlar, Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Parthlar ve Sasanilerdir.

Şırnak ve çevresi İslam orduları tarafından fethedildikten sonra Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler ve nihayetinde Sultan Melikşah tarafından 478/1085 yılında tamamen Büyük Selçuklu Devleti’nin hâkimiyeti altına girmiştir. Selçuklulardan sonra Şırnak ve çevresi Artuklular, Eyyubiler, Moğollar, Memlükler, Anadolu Selçukuları ve İlhanlıların idaresinde kaldı. 1462 yılında Akkoyunluların, XVI. yüzyılın başlarında ise Safeviler’in eline geçen yöre, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferinden (1514) sonra Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına girmiştir.

Şırnak’ın Osmanlı idari teşkilatına kendi adıyla dâhil olması Tanzimat Fermanı’nın ilanını müteakip, yörede meydana gelen siyasi ve idari değişiklikler sonucunda meydana gelmiştir.

4. Şırnak’ın İdari Yapısı 

Osmanlı Devleti’nin idari yapısına XIX. yüzyılın ortalarında (1853) dâhil olan Şırnak’ın idari yapısını dört dönemde incelemek gerekmektedir. Bunlar: 1854-1872 Şırnak nahiyesi, 1873-1885 Şırnak kazası, 1886-1913 Şırnak nahiyesi ve 1914-1923 Şırnak kazası dönemleridir. 1854-1872 yılları arasında Şırnak, Diyarbekir Vilayetindeki, Mardin sancağına bağlı Hacı Behram kazasında yer alan bir nahiyedir. Şırnak’ın nahiye statüsü 1873 yılına kadar devam etmiş bu tarihten itibaren Şırnak kazası ve kaymakamlığı kurulması çalışmalarına başlanarak, Siirt Sancağına bağlı Dirgul ve Cizre kazasına bağlı Hacı Behram nahiyeleri bağlı oldukları idari birimlerden ayrılarak, 18 Nisan 1873’te Mardin Sancağına bağlı merkezi Şırnak olmak üzere Şırnak Kazası ve kaymakamlığı kurulmuştur.

Yeni kurulan Şırnak kazasındaki devlet işlerini yürütmek ve devletle halk arasındaki yazışmaları sağlamak için kazaya başta kaymakam olmak üzere, mal müdürü, tahrirat katibi, deavi kitabeti, sandık emini, zabıta memurları ve katipler tayin edilerek, bu görevlilere maaş tahsis edilmiştir. 1886 yılına kadar kendisine bağlı nahiylerle beraber merkez kaza olan Şırnak, bu tarihten itibaren tekrar nahiyeye dönüştürülmüştür.

I M G 8153

Bu dönemde Şırnak kazasına bağlı olan Dirgul nahiyesi Bitlis vilayetine, Goyan nahiyesi ise Hakkâri vilayetine bağlanmış, Şırnak kazası da Eruh kazasına bağlı bir nahiye olmuştur. Mardin sancağına bağlı iken kaymakamlığının kaldırılmasıyla Bitlis vilayetine bağlı Eruh kazasına ilhak olunan Şırnak nahiyesinin eskisi gibi kaymakamlık haline getirilmesi için bölge halkı tarafından merkezi hükümete ve Diyarbekir Vilayetine telgraflar çekilmiştir. Bunun üzerine sadrazamlık makamı, mahalli idare tarafından gerekli araştırma ve incelemeler yapılmadan Şırnak’ın kaymakamlık haline gelemeyeceğini ve Bitlis vilayetine bağlı, Eruh kazasına bağlılığının devam edeceğini

bildirmiştir. Şırnak’ın bu durumu halkın hoşuna gitmemiş olacak ki Mehmed ve Osman Ağalar gibi Şırnak’ın ileri gelenleri, nahiyelerinin Eruh’a bağlanmasına karşı çıkmışlardır.

Şırnak aşiret reisi Mehmed Ağa-yı Sorzade Abdurrahman, Adliye ve Maliye Nezaret-i Celilelerine sürekli telgraflar çekerek, Şırnak’ın mevkiî önemine binaen kaza merkezi haline getirilmesi için isteklerde bulunmuştur.
 

Telgraflarda, Şırnak’ın eskiden kaymakamlık merkezi olduğu ve çevresindeki köylerin toplamıyla on bini aşan haneye sahip olduğunu da belirtmiştir. Bunun üzerine Dâhiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) tarafından yapılan araştırmalar sonucunda Bitlis vilayetine bağlı Şırnak nahiyesinin üç vilayet (Diyarbekir, Bitlis, Hakkari) hududunda bulunması nedeniyle önemli bir konumda yer aldığı ve bu nedenle birinci sınıf bir kaza idaresi haline getirilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.

Şırnak’ın kaza statüsüne tekrar kavuşması için konunun Meclis-i Umumi’nin toplantısında kanun teklifi olarak verileceği de beyan edilmiştir. 4 Mayıs 1914 tarihinde Dâhiliye Nezaretinden çıkarılan ve Sadrazam Mehmed Said Paşa ile Dahiliye Nazırı Talât Paşa imzalı kanun tasarısına göre Şırnak’ın kaza olma durumu gündeme gelmiştir.
 

Meclis-i Mahsusa’da Şırnak’ın kaza olması hakkında görüşmeler yapılmış ve bu durum bakanların onayına sunulmuştur. Dönemin Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Adliye Nazırı İbrahim Bey, Dâhiliye Nazırı Talât, Harbiye Nazırı Enver, Şeyh’ül İslam ve Efkaf-ı Hümayûn Nazırı Hayri, Sadrazam ve Hariciye Nazırı Mehmed Said, Posta ve Telgraf ve Telefon Nazırı, Osman Efendi, Maârif Nazırı Mehmed Ferid, Ticaret ve Ziraât Nazırı Süleyman, Nafiâ Nazırı Mahmud, Şura-i Devlet Reisi Halil ve Maliye Nazırı Cavid Beyler Şırnak’ın yeniden birinci sınıftan bir kazaya dönüştürülmesine onay vermişlerdir.
 

Bu tarihten üç gün sonra Dâhiliye Nezaretinden Bitlis vilayetine gönderilen belgede Padişahın da Şırnak’ın birinci sınıftan bir kaza olmasına onay verdiği görülmektedir. Yapılan araştırma, inceleme ve görüşmeler neticesinde 23 Temmuz 1914 tarihinde Meclis-i Ayân’da bir kanun tasarısı yayımlanmış ve Şırnak yeniden resmen kaza statüsüne kavuşmuştur.

Şırnak’ta Yeniden Kaza Teşkiline Dair Kanun Lâyihası (23 Temmuz 1914)

Meclis-i A’yân
1325

Lâyiha-yı Kanûniyye


Birinci Madde: Bitlis Vilâyeti dâhilinde Şırnak nahiyesi birinci sınıftan bir kazaya tahvîl olunmuşdur.
İkinci Madde: İşbu kanûn tarih-i neşrinden muteberdir.
Üçüncü Madde: İşbu kanûnun icrasına Dâhiliye Nezareti me’murdur.
Kuvve-i İcraiyyece 8 Cemaziye’l-ahir sene (1)332 ve 21 Nisan (1)330 tarihinde tanzîm ve muvakkaten mevkii tatbike vaz’ idilmiş işbu layiha-i kanûniye 28 Haziran (1)330 tarihinde Meclis-i Umûmiyece kabul olunmuştur.

Meclîs-i A’yân ve Meb’usanca kabul olunan işbu lâyihanın kanûniyetini ve kavânîn-i devlete ilavesini irade eyledim
Fi 30 Şaban 1332/10 Temmuz 1330
Mehmed Reşad

Dâhiliye Nazırı                                                             Sadrazam Talât                                                                             Mehmed Said
Mühür
Meclis-i A’yân Kâtib-i Umûmiliği

Şırnak, 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Siirt ilinden ayrılarak Türkiye’nin 73. ili olmuştur.

Kaynak: Şırnak Belediyesi