Ağustos 2021'de Afganistan İslam Emirliği'nin ilanıyla birlikte oralara gitmeyi çok arzuluyordum. Kurban Bayramı'nda, kardeş yardım kuruluşlarıyla gitmeyi nasip etti. Nasip eden Rabbime hamdolsun.
Muş'tan uçakla İstanbul'a, İstanbul'dan da Afganistan hava yollarıyla yola koyulduk. Birçok ülke gezdim ama bu kadar heyecanlı olduğumu hatırlamıyorum. Uçak hareket ederken, alışık olmadığım bir sesle yüreğim titredi. Zuhruf Süresi'nin 13'üncü ayetiyle başlayan, "pilotunuz konuşuyor" anonsu, manevi bir coğrafyaya yolculuk yapacağınızı hissettiriyor.
Kabil'e yaklaştıkça bir yanda heyecanım artarken, bir yandan da bütün ruhum bir noktaya odaklandı. Evet, Kabil'in etrafını saran birbirinden yüksek heybetli dağlar. Birden o dağlara odaklanırken, şu dağın eteğinde mücahitlerin ABD, NATO, Rusya ve tüm şer odaklarına karşı verdiği destansı direnişi hayal ettim. Öteki dağın arkasında yerde yatan bir mücahidin gülümseyen tertemiz simasını gördüm, birden dağların eteğinden aşağıya inen binlerce mücahidin tekbir sesleri…
Hayal alemine dalmışken, yeniden besmeleyle başlayan sesle hayal aleminden uyanıverdim. Kabil Havalimanına inişe geçtiğimizin uyarısıydı. O heyecanla uçağımız Kabil'e iniş yaptı. Yaklaşık 5 buçuk saatlik yolculuk ne kadar da çabuk geçmişti.
Pasaport işlemlerinin ardından bizi dışarda güler yüzlü, kibar ve o kadar da cana yakın tercüman kardeşimiz karşıladı. Araca bindikten sonra gideceğimiz menzile doğru yol aldık. Ama gözlerim hep etrafı süzüyordu. Tevhid bayraklarının dalgalanması, önümüzde geçen arabaların üzerinde "Allah vekil olarak yeter" yazıları, Afgan kıyafetiyle dolaşan halk… Nereye gözünüzü çevirseniz size Allah'ı hatırlatıyor. Derken konaklanacağımız yere vardık. Orada verilen hizmet, gördüğümüz kardeşlik, yaşadığımız muhabbeti anlatmak için kitap yazmak lazım.
Bayram süresince vekaleten verilen kurbanlar kesilip, ihtiyaç sahiplerine ve yetimlere dağıtıldı. Yetim derken, neredeyse 2 milyona yakın yetimden bahsediyoruz. İç savaşlardan ve emperyalistlere karşı verilen mücadelede şehit olan mücahitlerden geriye kalan yetimler. Merak ettiğim ve kamuoyunda algı oluşturulmaya çalışılan birçok soruyu birinci ağızdan yetkililere sorarak, cevaplarını geniş bir şekilde aldım. Çok uzatmamak adına Afganistan, Afganistan'a ve İslam'a düşmanlık yapanların penceresinde anlatılıyor. Onların kadrajından bakılıyor. Oluşturulan algıların hiçbiri gerçeği yansıtmıyor.
Afganistan'ı sosyal, ekonomik, askeri, kültürel, eğitim anlamında değerlendirirken, 2021 öncesi yönetimi ve 2021 sonrası İslam Emirliği dönemini göz önünde bulundurularak analiz etmek lazım. Aksi halde doğru ve adil bir değerlendirme yapmak mümkün değil. 40 yıl boyunca savaşın getirdiği yıkımın tüm izlerini görmek mümkündür. Çetelerin hakim olduğu, uyuşturucunun zirve yaptığı, güçlünün zayıfı ezerek hakkını gasp ettiği, insanların korkudan dışarıya çıkamadığı, evlerinin duvarlarını yüksek, kapılarını sağlam yaptığı, insanların aç ve sussuz bırakıldığı, huzur ve güven ortamının olmadığı bir süreçten; İslam Emirliğiyle birlikte istikrarın sağlandığı, huzurun hakim olduğu, adaletin her alana sirayet ettiği bir Afganistan…
İslam Emirliği, öncelikle istikrarı sağlamak ve halkın ekonomik kalkınmasını, refahını yükseltmek adına çok ciddi çalışmalar yürütüyor. Her ne kadar ekonomik sıkıntılar varsa da halk İslam Emirliğine güveniyor. Halk, Afganistan'da hakim olan huzur ortamından ziyadesiyle memnun. Sokaklarda karşılaştığımız halk, İslam Emirliğinden memnun olduklarını ve asla geçmiş yönetimdeki kaoslu günlere dönmek istemediklerini belirtiyor.
Amerika'nın olmadığı yerlerde huzur ve refahın olduğunu Afganistan'da bir kez daha gördüm. Mücahidlere gelince; o kadar kibar, cana yakın, dürüst ve ahlaklı insanlardırlar ki onlarla otururken kalkmak istemezsiniz. "İslam, güzel ahlaktır" hadisini adeta libas olarak üzerlerinde taşıyorlar.
Şunu net bir şekilde ifade edeyim. Kamuoyunda İslam Emirliği hakkında, "kız çocuklarının eğitimine engel olunuyor, kadınların evden çıkmasına müsaade edilmiyor, istikrar hakim değil, insanların yaşam tarzına müdahale ediliyor" şeklinde asılsız ve mesnetsiz haberlere itibar edilmemesi gerektiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Afganistan, tarihinde hiç görmediği kadar bir huzur ortamına kavuşmuş. Tarihinde belki görmediği kadar manevi bir atmosfere bürünmüş. Tarihinde görmediği kadar ciddi bir kalkınma hamlesi yaşıyor. Afganistan'ın rol model olacağı bir ülke konumuna çok kısa bir süre içerisinde kavuşacağına inanıyorum. Özellikle Müslüman ülkeler, Afganistan'a yatırım yapmalı. Afganistan'ın kalkınması için elinden gelen bütün gayretleri sarf etmelidir. Bu Müslümanlar için bir gerekliliktir. Afganistan yalnız bırakılmamalı, kendi haline terk edilmemeli, sahiplenilmelidir.
Maneviyata gelince; Türkiye'de günah işlememek için olağan üstü çaba sarf etmek gerekirken, Afganistan'da günah işlemek için olağan üstü çaba sarf etmek gerekiyor. Çünkü günaha giden bütün yollar kapalıyken, hayra götüren tüm yollar ise açıktır.
Medreselerde öğrenciler günde sadece bir öğün yiyebildikleri, bazen bir öğün dahi bulamadıkları bir hayat yaşasalar da onurlu, iffetli, izzetli bir halk olduklarını görebiliyorsunuz. Nerdeyse yaşayanlar kadar şehitlerin olduğu bir toplumun, çorak toprakların şehit kanıyla yeşerdiği bir coğrafyanın, esareti kabul etmesi imkansızdır. Afganistan böyle bir coğrafya, böyle bir toplumdur. (Şükrü Tontaş-Afganistan izlenimlerim)