' Bu Dünyada dürüst olmanın, doğruyu söyleyip, yanlışı dile getirmenin ağır bir bedeli var. İşte o bedel var ya başımızın tacıdır'…Diyerek yazılarımızı yazmaya çalışıyoruz... Ama şunu unutmayın Elimden bir şey gelmiyor demeyin! Avuçlarınızda ne dualar gizlidir bilir misin? Bu minvalde Dünya konjonktürünü düşünerek özellikle ORTADOĞU da neler oluyor, neler planlanıyor… Bakmak gerektiğini düşünüyoruz…
Evet; Günümüz Küresel dünya siyasetini doğru okuyabilmenin temel faktörlerden biride geçmiş tarihsel olayları doğru okuyup doğru bir analiz süzgecinden geçirmek ve doğru bir perspektiften olaylara bakmak gerekir. Evet, herkesin kabulüdür ki bugün dünya siyasetinin ve güç odaklarının, sigara ve alkol masalarında harita çizenlerin, Dünya güç dengelerini değiştirmek için siyaset ve savaş yürüttükleri, en büyük kozlarını ve planlarını yürüttükleri merkez ülke SURİYEDİR! Diyebiliriz. Bugün Suriye de ki her teşkilatlanmış örgütün arkasında devlet veya devletlerin bahis-mevzu olduğu inkar edilemez bir gerçektir. İşte bu noktayı nazardan hareket edip Suriye de parmağı olan ülkelerin siyaset amaçlarını ve hedeflerini anlayabilmenin ve yorumlamanın temel mihenk taşı bu ülkelerin tarihlerini bilmekten gelir.
YEMEN'i de toz duman etmek istiyorlar görüyorsunuz… Özellikle İran ; Suriye ve diğer Ortadoğu eksenli ülkelerde amaçları ve çıkarları olan bir ülkedir. Bundan dolayı İran'ın pragmatik hareketlerine çok dikkat etmemiz lazım… Mesela: İran şeriatında ve aslında Şii ulema arasında da en çok tartışılan konu bu velayeti fakih sitemi oldu ve netice itibarıyla bu sistem halen devam etmekte. Bu yeni devletin dış politika stratejisinde ki en önemli madde de ABD ve İSRAİLİ şeytan olarak niteleyip bu ülkelerin emperyalist amaçlarını ve oyunlarını bozmaktı .Bu dış politika stratejisi, Sünni Müslüman aleminde de revaç gördü ve İran devrimi gerek Türkiye'de gerekse Sünni İslam aleminde başlarda desteklendi diyebiliriz .
Evet günümüz küresel siyasetine tekrar geldiğimiz zaman şunu görüyoruz ki zamanında ABD emperyalizmine en büyük savaşı açtığını belirten İran bugün Suriye politikası ve ABD yakınlaşmasıyla kurduğu İslam devrimi modelinden uzaklaştığını söyleyebiliriz .çünkü Suriye'de 200 bin insanı katleden Esad rejimini ısrarla desteklemeye devam etmesi ve geçtiğimiz günlerde CBS televizyonunda yayınlanan bir röportajda açıkça konuşan Kerry, 'Eninde sonunda müzakere etmek zorundayız' açıklaması bugün ESAD ,İRAN VE ABD'nin aynı stratejik pozisyonda birleştiğinin göstergesi oldu. Şimdi buradan ve tarih perspektifinden baktığımız zaman neyi görebiliriz. Buradan çıkarabileceğimiz iki mantıksal nokta mevcuttur
1- Şii şeriatının kurulup ve devam etmesini sağlayan yine emperyalist güçlerdi ki bugün İran'ın dış politika manevraları bunu gösteriyor…
2-Ya da kurulan bu İslam şeriatı kılcal damarlarını emperyalist VE KONVANSİYONEL zihniyetinin tekeline emanet etmiştir.
İran artık mezhepsel siyaset mantığını bırakıp İslam ortak PARADİGMA paydasında hareket etmesi gerekmektedir. Dünya Müslüman kanıyla yıkanırken, Müslüman nüfuz ortak bir mutabakat sağlayamazsa biz bu coğrafyada ölmeye ve kaybetmeye devam edeceğiz ve kaybedenler arasında İran'da olacaktır. Artık Müslüman alemi kendisine ve dinine uygulanan oyunları görmesi gerek ve bu oyunları kuranlara hamle şansı tanıma üstünlüğünü kendi lehine çevirmelidir. Buda Ortadoğu siyasetinde aynı düsturu ela alan bir Türkiye, İran ve Suudi Arabistan konsorsiyumuna muhtaçtır.
İran'ın Filistin meselesinde göstermiş olduğu bütünleştirici yaklaşımını Suriye politikasında da göstermesi gerekir. Bugün İran'ın Suriye konusunda yapması gereken Esad'ın yanında değil ona karşı direnen İslami cihat örgütleriyle aynı safta yer almasıdır. Bu direnişe ÖSO, PYD ve diğer örgütlerinde katılımıyla Esad kalıcılığını yitirecek ve Suriye halkıda kimyasal bombaların kıskacından derin bir nefes alacaktır. İran bunu yapmak zorundadır çünkü İslam aleminin İran'la birçok ortak noktası mevcuttur Kitabımız, peygamberimiz, Hz Ali, Hz Hüseyin'e olan samimiyetimiz ve sevgimiz birdir yezit ve zulüm odaklarına karşı duruşumuz ve kararlılığımızda aynıdır. Bu yüzden Dinler arası diyalog yerine mezhepler arası bir diyalog mevcut durumda İslam ülkelerin aynı dili konuşması anlamında tek çare gibi gözükmektedir.
Aslında anlamamız gereken: Bütün konvansiyonel emperyalist ülkeler İSLAM'ın yükselişini ve yayılmasını engellemek, önüne barikatlar çıkartarak manevra alanını daraltmak istiyorlar… Ama şunu unutuyorlar: 'onların bir planı varsa ALLAHIN da bir planı vardır'…
NOT: Kötü niyetliler suçlu arar, iyi niyetliler ise çözüm üretir…
NOT: Eğer yemek, içmek ve yatmak için gelmişsek Dünya'ya bana öküzden farkını söyler misin?…