Türk devlet modeli demokrasinin uzağında bu parelel güçlerin gölgesinde varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Toplumsal bir çok olayın-katliamın arkasında demokrasi ilkesinden uzak parelel yapılar vardır.
Parelel güçler devlet içerisine yerleşerek önemli kilit kurumları ele geçirip kendi egemenliğini sürdürüp demokrasinin önüne büyük bir set çekme ihtiyacı duymaktadırlar. Bu ihtiyaç 100 yıldır dış mihrakların desteği ile olmuştur. Sermaye'nin gücünü ellerinde bulundurup dışarıda saltanat sürerek içeride toplumun arasına nifak sokacak hareketler sergilemekten kaçınmazlar. Parelel güçlere verilen misyon gereği bunu yapmak zorundadırlar. Türkiye devleti Ergenekon gibi 80 yıldır aktif şekilde Türk bürokrasisi içerisinde ölümcül hücrelere sahip bir örgütü tam anlamıyla bitirememekle beraber kısır bir operasyon yaparak Ergenekon gibi ciddi bir parelel yapının üzerine gidememiştir. Ergenekon'un sadece bir kaç ayağına operasyonlar yaparak Kuzey Kurdistan kısmına ileşememiştir. Parelel yapılara ait tetikçi ve militanlar açığa çıkmamakla beraber kamufule edilerek farklı yapıların hizmetine sunulmuştur. Örnek verecek olursam Kuzey Kurdistan'da sayıları 5 bin'i bulunan Jitem kadroları 2000'den sonra kimlerin denetimine girdiği açıklanmamış bu kadroların akibeti henüz netlik kazanmamıştır. Kontra birliklerin dağıtılmaması Türkiye demokrasisi açısından ciddi sonuçlar doğurdu. Bir çok ''şaibeli'' eylemler yapıldı toplum tekrar korku imparatorluğuna sevk edilmek istendi.
AKP'nin 2000'den sonra ciddi bir halk desteği ile Türkiye'de hükümetleşmesi ve yayılması Cemaat'in işine gelmiş Cemaat'in kurumlara yönelik iştihanı artırmaya neden olmuştur. Devlete parelel olarak büyük bir güç olmak isteyen Cemaat önceden planladığı projelerini tek tek hayata geçirerek kısa bir süre içerisinde kilit kurumlara yerleşmeyi başarmıştır. AKP ilk gün tehlikenin farkında olmamakla beraber Cemaat'in kısa süre içerisinde bu kadar güçlü bir yapı haline geleceğini kestirememişti.
AKP ve Cemaat sürtüşmesi Cemaat'in gerçek yüzünü göstermesinin ilk başlangıç yeri bir önceki genel seçimler olarak değerlendirmek gerekir. Cemaat genel seçimler için AKP'den 100'e yakın liste talebinde bulundu. R.Tayyip Erdoğan Cemaat'in listesine sıcak bakmayarak sadece 10-15 isimle sınırla tutmuştur. Cemaat'in bu talebi Erdoğan tarafından geri çevrilince Cemaat bir çok girişimde bulunarak Erdoğan ve hükümeti yıpratmak için zaman zaman hamleler gerçekleştirdi. Oslo sürecinin sızdırılması , MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın sorgulanmak istenmesi kritik hamlelerin başında gelmektedir. KCK operasyonları ile yasa dışı dinlenme yöntemleri bir çok insanın sebepsiz bir şekilde tutsak edilmesiyle tavan yaptı. Özellikle yargı da yapılan '' iddianame düzeltmeleri '' kamuoyu tarafından dile getirilsede hükümetin bu olayın üzerine gidecek cesareti bulunmuyordu. Yargı ve Emniyet arasında bir çok insan hakkında yalan yanlış iddianemeler düzenlenerek insanların tutsak edildiği medya tarafından sık sık haber konusu olmuştur.
Mit Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden gerçekleştirilmek istenen darbenin habercisi PKK Lideri Abdullah Öcalan'dır. Abdullah Öcalan tutsak olarak bulunduğu İmralı cezaevinde cemaatin darbe girişimi içerisinde olduğunu Mit Müsteşarı Hakan Fidan'a mektup yazarak iletmiştir. Darbenin hedefi Hakan Fidan üzerinden R.Tayyip Erdoğan'ı devirmekti. Abdullah Öcalan'ın bu kritik hamlesi hükümetin işine gelmiştir ve Hakan Fidan'ı koruma altına alan jet bir yasa meclisten geçmiştir. ( Görüşme notlarında Öcalan'ın darbe sürecine ilişkin açıklamaları bulunmaktadır. ) Abdullah Öcalan'ın '' AKP sayemizde ayakta durmaktadır '' çıkışları bu kapsamda değerlendirebilir.
Cemaat'in bu denli içişlerine müdahele etmesinin nedeni Türkiye'de önemli meselelerde söz sahibi olmasından kaynaklanmaktadır. Önemli bir güç olarak kalmasının altında yatan nedenler ABD ve İsrail ile geliştirdiği ilişkiler olarak değerlendirmek mümkündür. Özellikle Gülen hareketi gibi oluşumların ABD nezdinde ''ılımlı islam '' olarak adlandırılıp ''istediğimiz islam modeli'' olarak sunulmasını hep manidar bulmuşumdur. Değişim sancılarının yaşandığı Ortadoğu'da Abdullah Öcalan- Hakan Fidan – Ahmed Davutoğlu üçlüsü arasında geliştirilen '' Yeni Türkiye '' modeli kısmen Türkiye'yi dış güçlerin gebeliğinden kurtarıp Ortadoğu'da daha güçlü ve sağlam bir devlet haline getirilmesi planlanıyor. Abdullah Öcalan dahil Kurdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani değişen Ortadoğu'da Dünya'ya açılma kapısının Arap ülkeri değil Türkiye olduğu noktasında hemfikir olmuşlardır. Mesud Barzani'nin Türkiye ve Kurdistan ziyareti bunun işaretlerindendir.
Dershane tartışmaları ile alevlenen kavga son olarak yolsuzluk adı altında daha önceden kurgulanmış bir operasyonun başlamasına neden oldu. Türkler ve Kürtler arasında geliştirilen uzun soluklu yeni projeden dış güçlerin rahatsız oldukları son geliştirilen operasyonda kendisini açığa vurmuştur. Türkiye ve bir çok Dünya ülkesinde bilinen bir gerçek var ; Kamu ihalesini herhangi bir şirket aldığında bu şirketler bir şekilde hükümet yanlısı kişileri görürler. Bunun örneğinin olmadığı bir ülke bulunmamaktadır. Özellikle operasyonların seçimler öncesi gerçekleşleşmesi mevzunun yolsuzluk değil direkt hükümeti devirmek olduğu apaçık ortadadır. Operasyonla beraber Türkiye Ekonomisi'nin dibe vurması Dolar ve EURO'nun tarihi rekorlar kırmasının önceden kurgulanan operasyonla direkt bağlantısı vardır.
Yargı da güç sahibi olmuş bu karanlık odakların bir çok dosya ve toplumu gerecek bilgilere ( yasadışı dinlemeler –görüntülere ) sahip olduğunu düşünmekteyim. Yolsuzluk operasyonu şuan için tam sonucuna ulaşmadığı için farklı yollar denenmesi içten bile değil. Özellikle KCK tutsakları ve tutuklu bulunan BDP'li milletvekillerinin tahliyesini beklerken HDP'li bir milletvekiline PKK üyeliğinden ceza vermek hapis yolunu göstermek derin yapıların geliştireceği oyunun işaretleridir. Kürtlerin bir süre bu kavgaların uzağında olması Kürt milletinin menfaatine yönelik olacağı kanaatini taşımaktayım. Kuzey Kurdistan'da geliştirilmek istenilen ciddi provakasyonlar olabilir. PKK adına eylemler yapılarak tekrar bir çatışma ortamı yaratabilirler. Kürtler millet olarak tecrübe edinmelidir geçmişte yaşananları şaibeli olayları düşünerek bugün geliştirilmek istenen kaosun nedenlerini iyi sorgulamalıdır. AKP hükümetinin kararlılıkla devlet içerisinde yapılanan derin güçlerin üzerine gitmesi gerekir. Ergenekon gibi örgütlerin durumu-güncel olup olmadığı tekrar ele alınmalıdır.
Yolsuzluk operasyonun ardından farklı fraksiyonlardan oluşan grupların tekrar bir Taksim buluşması yaratarak Kürtleri bu buluşmalara dahil etmesi kurgulanmış planın bir devamıdır. Özellikle bir kaç marjinal grubun olaylara dahil olmasıyla beraber geliştirilen '' Kürt halkı bizimle beraber '' söylemi oyundan ibarettir. Yıllardır aldatılan ve başkasının piyonu olan bir milletiz kimsenin gazına gelmeden süreci doğru okumak gerekir.
Açıkça belirtmek gerekirse, PKK lideri Abdullah Öcalan ve Kurdistan bölgesi hükümeti AKP'nin devrilmesinden yana değildir. Operasyonların hemen ardından Abdullah Öcalan'ın yaptığı '' Devlet'le görüşmeler olumlu geçiyor '' mesajı Öcalan'ın bu operasyonları doğru bulmadığının mesajıdır. Kanaatimce daha sonra detaylı bir açıklama yapacaktır. AKP hükümeti boyunca en ciddi ''Darbe'' girişimi altındadır. AKP hükümeti boyunca en ciddi ''Darbe'' girişimi altındadır.
Kürtler süreci soğukkanlı bir şekilde takip etmelidir. Özellikle geliştirilmek istenilen provakasyonlar karşısında gözlerini açmalı dikkatli olmalıdır. Bu meselenin bir diğer boyutu Öcalan'ı devirmektir. Kürtler hiç kuşku duymasın derin manada yapılmak istenilen Erdoğan'la beraber Öcalan'ı da devirmektir.