Saltanat ve Vicdan

Benim değerli okuyucularım, sevgili dostlarım bu hafta çok farklı bir makale ile bizzat şahit olduğum bir hadiseyi sizinle paylaşmak isterim.



Zaman geçtikçe insanlıktan nasiplenmiş bir kişinin hürriyet ve vicdanına ters gelen bazı ahlaksızlıklara şahit oldum. RAMAZAN ayındaydık İstanbul'un bir ilçesinde iftar yemeğine davet edildim. Koca bir kültür merkezi iftar yemeği için İlçe belediye başkanı ve dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı dahilinde millet vekilleri bakanlar ve çoğu siyasetçilerden oluşan 500 kişilik salonu dolduran davetli yemek misafirleri içeri akın etti.

Yoksulluğun süre gelen zamanlarında büyüdüğümden ilk defa böylesine görkemli bir davete şahit olmuştum.

Evet çünkü ensesi kalın şişman göbekli siyah takım elbiseli kıravatlı pahalı şık marka ayakabılı o kadar zengin insanları bir arada ilk defa gördüm.

Ve beyaz yuvarlak, onlarca bir o kadarda şık yemek masaları kurdurdular. Her biri onar kişilik olan bu büyük yuvarlak masaları, beş yıldızlı otel lüksüyle donatıldı. Ortasına da birer vazo ve vazoların içinde birer lilyum koymuşlardı..

İftar mı israf mı? Aramızda ipek gömlekli hanımlar ve beyler, bu masaların çevresine dizildi. Beyaz gömlekli, papyonlu garsonlar, bu 'israf sofraların' başındaki bu beleşçi enseleri kalın ve şişman göbekli beylere hanımlara gece boyunca hizmet ettiler. Şık porselen takımları içinde hazırlanan iftariyeler, papyonlu garsonlar tarafından masalara servis edildi. Suyu bitenin bardağına su konuldu. Masaların etrafındaki onlarca göbekli insanlarla iftar saati gelene kadar kameralara poz verdiler.

Sonrası mı?

Garsonlar yemekten sonra alacakları birer koli kumanya derdinde insanlığın onurunu zedeleyen hep birlikte beleş kumanyalara saldıracaklardı.

Gariban yutkundu! Aralarında, iftar yemeğine muhtaç tek bir kişi bile yoktu. Hepsi o kültür merkezine lüks arabalarıyla gelmişti. Onlar, yılın ilk iftarını böylesine bir şatafat içinde 'eda' ederken, oruçtan değil ama parasızlıktan onlarca gariban, kendileri yutkunarak belki o geceyi geçirdiler. Kara elbiseli, kara gözlüklü iri yarı korumalar,yoksul kesimin şatafatlı iftar sofralarına yaklaşmaması ve 'görüntü kirliliği' yaratmaması için ellerinden geleni yaptılar sağolsunlar. Asıl güvenlik ise kültür merkezin etrafını saran onlarca gariban polis memuru tarafından zaten sağlanmıştı.

Sonra da bu şişman göbekli ağabeylerimizin de ağa beyleri sırasıyla mikrofona çıkıp bir kaç palavra atmaması mümkün mü?

Yapmacık dini söylemlerle konuşmalarına başlayan bu üst düzeyli ağabeylerimizi alkış üzerine alkışa tuttular.

Malum program sona doğru ilerliyor, lüks çiçeklerini ellerine alarak, lüks arabalarına binip lüks evlerine gittiler. Böylece kültür merkezlerimizden biri görüp göreceği yine en 'lüks' eyleme imza attılar!

Şişman göbekli ağabeylerin lüks arabaların bagaçlarına komanya kolileri atıldı mahallelerindeki fakirlere verirsiniz adı altında bagaçlar kolilerle dolduruldu.

Oysaki hangisi mahallede ikamet ediyorduki fakir görsün ?

Dindeki yeri... O geceki gerçekleştirilen siyasi içerikli bu ihtişamlı iftar; yemeği dinimizin ruhuna ve geleneklerimize uygunmuydu? Çünkü: Ramazan İhtimamdır (özen); bunlar ihtişama dönüştürdüler. Ramazan nefsin terbiye edilmesidir; bunlar ülkenin görüp görebileceği en büyük terbiyesizliğe ve görgüsüzlüğe imza attılar. Ramazan paylaşmaktır; bunlar etraflarındaki açları görmezden geldiler. Ramazan tevazudur; bunlar soyluluk yarışına girdiler. Ramazan açların ve yoksulların halini anlamaktır; bunlar tokların ve zenginlerin halini anladılar!

Ramazan hoşgörüdür; bunlar işçilerin kendi ceplerinden kurdukları halk sofralarıyla inatlaştılar. Ramazan gerekirse az ama helal beslenmektir; bunlar belediyenin esnaftan zorla topladığı emeklerini yediler. Ramazan barıştır; bunlar kavgayı devam ettirmek için kullandılar.

Ben o gece kendime geldim.

O gece siyasetin bazı vicdanlara uygun bir yol olmadığına bir kez daha şahitlik ettim.

O geceden sonra fikirlerim zikirlerim değişti

O gece bir insanlıktan bir tokat yedim

Ve o gece siyasete son verdim.

Emin olun bu ahlak dışı iftar sofraları hala kuruluyor israf hala devam ediyor değişen hiçbir şey yok yiyen yiyene ama gören duyan ARŞ-I ALA'dır,unutulmasın ki YARADAN vardır o sadece mazluma yardır.

Hani, kuraldır; yiyene 'Afiyet olsun' denir ya... Artık bunlara ne dersiniz, ona da siz karar verin!

Evet dostlarım BİTLİS HABER YAYIN AJANSINDA bu haftaki bize ayrılan köşeye böylesine şahit olduğumuz gerçek bir hadiseyi sizinle paylaşmak istedim.

Bu vesileyle hepinize en kalbi duygularla sevgilerimi iletip saygılarımı sunarım bir dahaki makalede görüşmek üzere sağlıcakla kalın…