Demek ki seçimler de olmazsa siyasilerin halkı ve sorunları hatırlayacağı yok. Ancak seçimler yaklaşınca ya da koltuğun yumuşaklığı hatırlanınca, insanlarında olduğu, oy aldıkları, yönettikleri topluluklar akıllarına geliyor ama buda bir başarıdır.
Bütün partiler vaatlerini açıkladı. Tabi ki Türkiye gündemi hiç olmadığı kadar yoğun bir tartışma ve rey(oy) savaşında. Verdiği vaatleri notere gidip tasdikleyen mi dersin, asgari ücret 5.000 TL olsun söyleyen mi dersin, inanılmaz bir vaatler Cumhuriyetine dönmüş durumdayız. Vatandaşın kafası karışık ve hangi partinin verilen vaatleri yerine getireceğinden şüpheli. Parlamenter sistem bir yönüyle de vaatler sistemine benziyor. Her yeni gün bir vaatle karşı karşıyayız.
Aslında: Bugün, partilerin açıkladığı vaatlerin yabancısı değiliz. Mesela: Cem UZAN ve vaatleri şunu öğretmişti bize. Türkiye de: 'Halka ne kadar çok sallarsan, halk buna inanır ve sana hiç yoktan yüzde 7 lik bir prim verir.' Fikriyatı hayal değil mesela. Cem Uzan bu vaatlerde uçmuştu ve bence çok önemli bir oy bandını yakalamıştı. Buna benzer bir çok örnek bulabiliriz. Durumlar değişti insanların fikirleri ve hayat koşulları değişti bundan dolayı artık değişken durumdan dolayı artık insanlar da az çok neyin ne olduğu bilinci içerisinde…
CHP nin:
Mazot 1.5 lira
Her haneye 750 tl maaş
Sıfır vergi artı 1500 tl
Emekliye yılda 2 kez ikramiye
Vaatleri bunlar. CHP: Eski jargonu bırakarak yeni bir jargon ile ekonomik bir manevra ile girmeyi denedi. Eski nasyonalist fikrini değiştirerek, yeni bir dil kullanımı, gündemde daha çok yer almasını sağladı. Bu da hanesine artı olarak yansıdı ama oy bazında nasıl etkilenir onu da seçmen belirleyecek. Kaynağı nereden bulur, hangi ekonomik sistemi uygular, yeniden IMF'ye mi dönülür, yoksa farklı bir stratejileri mi var. Hala bunu açıklamış değiller. Bu da seçmenin aklında soru işaretleri yaratıyor. Tabi ki: 'Benim adım Kemal, Ben yaparım' söylemi akıllara gelmiyor değil.
HDP ise, birçok alanda, birçok yönde, çok sesli bir bildirge ile sahaya çıktı. Hdp'nin seçim beyannamesini açıklaması ve farklı sesleri dillendirmesi bir kazanımdır. Bildirge ekonomi ağırlıklı ve birçok yönden eleştiriye açık olmakla beraber, bir çok değişikliği de beraberinde getirmekte. Bu strateji oylara ne kadar nasıl yansır hep beraber göreceğiz. Ama olumlu yönde bir katkı sağlaması için seçmene anlatması ve inandırması gerekir.
ASGARİ ÜCRET…
CHP 1.500, HDP ise 1.800 tl olarak açıkladı. Bunların olmamasını kim istemez ki. Alt sınır, ekonomik çizgide yaşayan insanların, orta sınıf bir yaşam standartlarına kavuşmasını ve evine aş götürmeyen insan kalmamasını emperyalist zihniyet hariç kim istemez ki? Lakin bazı ekonomik sıçramaları gerçekleştirmek için üretmek gerek. Kabul edelim ki: Şu an üretimin ana damarı olan köy esnafı artık üretimden vazgeçmiş durumda, onlarda artık BİM'ler den alışveriş yapıyor ve üretmiyor. Küçükbaş, büyükbaş, hayvan besi hayvancılığından onlarda yüz çevirmiş durumda. Bunu hükümetin çiftçinin önünü tıkaması diye analiz edebilirsiniz ki bu böyledir çünkü AK parti de üretim de ve ekonomide karnesi zayıf kaldı, pansuman niyetli bazı iyileştirmeler yapmaya çalıştı ama onu da başaramadı. Olayın bir başka yönü de, halk olarak ta, bizler rahattan ve emek harcının olmadığı, tüketim anlayışından hoşlanmaya başladık.
Emek harcının olmadığı, insanların rahattan hoşlandığı bir Türkiye modelini muhalefet iyi bir analiz süzgecinden geçirmiş gibi. Türkiye de seçmenden oy almak istiyorsanız, zaten bunu göz ardı edemezsiniz. Çünkü: Seçmen Profili ekonomiyi önemsiyor. Partiler, bir siyaset mekanizmasının araçları ise oyunu kurallarına göre oynamak zorunda.
Büyük vaatler var, büyük vaatleri gerçekleştirmek içinde büyük ekonomik fonlara ihtiyacınız var. Acaba muhalefet nasıl bir dış politika, iktisat, yabancı vs. gibi para çekme stratejisi izleyecek ki bu vaatleri halka arz edecek fon sahibi olsun. Verilen sözler Türkiye'de normal şartlarda 1 yıldan fazla yürümez çünkü şuan hazinede biriken parayı kullanmaktan başka fon yok. Vaatler güzel yalnız dikkat ederseniz Ezoterik bir anlam da taşıyor. Büyük ihtimal muhalefette, inanmıyordur, seçim beyannamelerinde yer alan sözlere çünkü siyasette verilen sözü Konsolide bir biçimde tutma ahlakı vardır. Yani bugün bu vaatleri veren partiler bunu ilk dört yıllık siyasi haakimiyetinde vermek zorunda değil.
DİYANET İŞLERİNİN KALDIRILMASI
Vaatler arasında diyanetin lağvedilmesi mevzusu da göze çarpıyor. Cumhuriyet'in kuruluş döneminde, hilafet ve mecelle kanunlarının lağvedilmesi gibi... Türkiye demokratik, laik ve Cumhuriyet sistemini model alan bir ülke olduğu için Diyanet kurumuna ihtiyaç duyuyor. Çünkü: Cumhuriyetin ilk yıllarında tekkeler, zaviyeler, medreseler, dergahlar kapatıldığı için insanlar ölülerini yıkayacak kefenleyecek birini bulamıyorlardı. Diyanet, laik bir ülkeye yerleştirilebilecek herhalde en mantıklı kurum olmuştur.
Tabi ki İslam'da Diyanet, bir başka anlamıyla ruhban sınıfı yoktur. Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması esasına dayanıyorsa, bugün; Türkiye'de ki, laik sistemde Devletin dine karıştığının örneği seksenli, doksanlı dönemlerdeki hükümet profili çok açık kendisini gösteriyordu. Bugün ki hükümetin dine karışmadığını söyleyen büyük bir kesim olduğu için emsal göstermek ve tartışmak konuyu anlamak bakımından yararsız olacaktır çünkü bütün bir fikir kesimin kabul ettiği seksenli ve doksanlı dönemleri örnek gösterdim. İslam'da yaratıcının hükümlerini kıstas almanın yegane yolu kendi sistemini kurmaktan geçer.
Günümüz Türkiye'sinde, siyaset aslında tam anlamıyla olmasa da ekonomik modeli kıstas aldığı yadsınamaz bir gerçek. Seçmen ekonomik vaatleri önemsiyor. 13 yıllık Ak parti iktidarı ilk döneminde, seçim vaatlerini ekonomik kalkınma, refah düzeyini arttırma üzerine kurmuştu ve konsolide olarak genel başkanını lider konumuna getirmişti. Verdiği bütün vaatleri yerine getirdi mi peki? Bunun cevabını da insanlar çok iyi biliyor zaten…
Tabi ki Türkiye de, siyaset yalnız dört parti üzerinden yürümüyor. Her ne kadar, sadece dört parti girecek gibi görüntü sergilense de, farklı partiler de var. Mesela: SP BBP (milli ittifak) adında, birlikte seçime girecekler. HÜDAPAR adaylarını bağımsız olarak sahaya sürecek. Bunları görmemek adaletsizlik olur zira herkes: 'Eşitlik, adalet dediğine göre' görmeleri lazım…
Yahu yazıktır, şu kahvehane de oturan gençlere, kumara bulaşan gençlere, yazıktır, bırakın koltuğu, rantı, ihaleleri. Kurun adil, eşit ve hakkaniyet düzenini, bırakalım zulüm yapmayı, fakir fukaranın akşam evine aş götürdüğü, her ay başında nereye borç vereceğini düşünmeden, rahat yaşayacağı bir düzeni kuralım, bu pansuman icraatları bırakıp, elimizi vicdanımıza atalım, eğer bilmiyorsanız gelin, bu sistemi, bizler, sizlere anlatmaya hazırız. Ya da bilenlere danışarak beraber kuralım…
Eğer bütün partiler: Her şey insanlarımız için, refahı, huzuru ve barışı ülkemiz içerisinde bütün etnik, dini ve bütün farklı kesimlere vereceğiz.' Diyorlar ki hepsi bunu destekliyor ama gerçekte, neden? Bu yok, neden? Herkes kendi cumhuriyetini kurma, farklı fikirlere saygı anlamında ya da ortak bir konsensüs oluşturma peşinde değiller. Yoksa bizi kandırıyorlar mı? Ya da biz mi görmüyoruz?
NOT: BU YOLDA TEK BAŞIMIZA KALSAK DA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ…
NOT: BİZLERİ, BİR YERİN TARAFI OLARAK, LANSE EDENLER VE ELEŞTİRİ YAPACAĞINA, HAKARET EDENLERE KULLANACAĞIMIZ KELİMELER VE HARCAYACAĞIMIZ ZAMAN İSRAFTIR, DİYE. ONLAR BİLMİYOR, BİLSE YAPMAZLARDI DİYORUZ…
NOT: Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız.