SEVGİ KATLİAMI

Yaşantımız gereği sürekli bir mücadele halindeyiz. Ortada bir savaş yokken birbirimizi bertaraf ediyoruz. Tabi hayatta kalma savaşını saymazsak.

Aslında bütün uğraş ondan ibaret ya! Peki ya savaşırken kendi tarafımızda olanları yok ediyorsak. Ya en çok zararı, bizim için savaşan insanlara veriyorsak. Bunun, bu savaşın kazananı hiç biz olur muyuz?

Hayat öyle bir şekilde akıyor ki; biz akıntıya kapılmışız ama kıyıyı yürüyor sanıyoruz. Sonra kıyıya çıktığımızda fark ediyoruz. OLMAMIZ GEREKEN YER BURASI DEĞİL diye. Elbette ki hayat tercihlerden ibaret. Peki ya biz gerçekten doğru tercihleri yaptığımızdan, yapabildiğimizden emin miyiz? O sadece o an için geçerli oluyor ve sonrasında farkına varıyoruz ki kaybedecek bir şeyimiz kalmamıştır.

Bir gün bir hakim mahkemede sanığın babasını tanımış ve sanığa senin baban iyi bir yazardı, son kitabını bitirmesi çok güzel oldu, çok beğendim demiş. Ama sen yazık ettin böyle bir babaya bunları neden yaptın yazık değil mi demiş. Genç cevap vermiş bir gün yanına gittim baba dedim bir şey sora bilir miyim? o bana çok yoğunum sonra gel dedi. Aradan bir süre geçti tekrar gittim baba konuşabilir miyiz, biraz vakit ayırabilir misin? Dedim. O bana git başımdan bu kitabı bitirmem gerek dedi. Sizin için iyi bir yazardı ama benim için yaşanmamış ve kaybolmuş bir baba idi dedi genç. Hakim sessiz bir şekilde şu cümleyi kullandı. 'Yazık kitabını bitirdi ama oğlunu kaybetti'.

Aslında çoğumuzun hayatı bu tip özetlerle dolu bazen dünyanın güzelliğine kapılıp asıl olan güzellikleri yaşamadan ve farkına varamadan kaybediyoruz. Peki, nerde güzellik! hani yaşantı, hani hayatın anlamı! Yok, çünkü o hayata anlam katan insanlar yok. Biz sadece bizi gerçekten anlayan ve değer veren insanların yanında değerliyiz. Nasıl ki altının kıymetini en iyi sarraf biliyorsa bizi de gerçekten bilen insanlar anlar ve onlar bize hak ettiğimiz değeri verir. Aslında gerçekten sadece ölçütlerimiz önem kazanıyor hayatta. Yatıştırıcı olarak ya vardır bir hayır diyoruz ya da en iyisi böyleydi demekten başka bir şey yapamıyoruz. Bunu yapıyoruz çünkü işimize gelen bu. Ama acı bir gerçek, maddi hayat uğruna çok ama çok şey kaybediyoruz.

Bazen hayatımızdaki bazı güzellikleri kaybetmeye başladığımızda buna en büyük zararı küçük ihmallerin verdiğini koskoca varlıklarımızı kaybedince anlıyoruz. Boşuna denmemiş koskoca yangınlar küçücük kıvılcımlardan çıkar diye. Evet biz sıradan insanlara fırsat veririz, ilgiyi alakayı aksatırız, yaptığımız küçücük bir şeyi bizim için koskoca olan insanlara abartarak anlatır yüzüne vururuz, işte o an her şey tek kelime edilmeden anlatılmış ve bitmiştir sayılır. Küçücük dünya malına tercih edilmiş koskoca hayat dolu, hayal ve emekler bir gönül sofrasında başkasına ikram edilir. Aslında önemli olan her şeye rağmen, herkese rağmen olmak, iyi insanlarla olmak az da olsa, bir ve ya iki kişi bile olsa sağlam insanlara sahip olmak. Yoksa 10 tane 10 kuruş'ta 1 TL eder, 2 tane 50 kuruş'ta bir TL eder.

Vaktiniz, fırsatınız ve imkanınız varken sevdiklerinize sahip çıkın. Çok kelime tüketip bir şeyler anlatabildiğiniz insanlarla değil, Siz tek kelime etmeden sizden çok şey anlayan insanlarla birlikte olun. Varsa o insanlar hayatınızda daha da sahiplenin, yoksa aramaya başlayın ve asla vazgeçmeyin.

Bütün insanlar yanlış anlaşılmayacağını bildiği bir kalp ve asla bırakmayacağından emin olduğu bir çift el'e ihtiyaç duyar.