USLU ÇOCUK

Bir zamanlar ülkenin birinde despot bir kral yaşarmış. Kim farklı bir görüş sergilemeye kalkar veya öne çıkarsa hemen defterini dürermiş.



Mezkur hikayede anlatıldığı gibi laleler misali aynı hizaya getirilmiş uslu çocuk istiyorsunuz değil mi?

Farklı, özgün, enerjik, aktif, kendisi gibi olmasını ve kendisi gibi davranmasını istemiyorsanız(!) değil mi çocuğunuzu?

Bir dediğinizi iki etmeyen, sesi soluğu çıkmayan uslu, sessiz sedasız çocuk istiyorsunuz.

Çizilen bir çemberin içinden gün boyunca dışarı çıkmayacak çocuklar istiyorsunuz değil mı, öyle uslu ve sessiz.

Nitekim günümüzde dört duvar içine hapsedilmiş adeta kavanoza alınmış gibi dışarıyı camdan izlemek durumunda kalan çok çocuk var.

Bu dört duvarın içinde çocuklar çok uslu olmalılar.

Aksi takdirde 'hiperaktif' diye kendilerini psikiyatride bulabiliyorlar.

Hiperaktif diye haplara havale edilip etiketlendirebiliyorlar.

Paradoks olan ne biliyor musunuz?

Hem çocuğunuzun kendi ayakları üzerinde durmasını istiyorsunuz.

Hem de size hiç 'İtiraz etmesin' istiyorsunuz.

Hem çocuğunuz özgüvenli olsun istiyorsunuz.

Hem de kuzu kuzu uslu otursun ve hiç hayır demesin istiyorsunuz.

Hiç kar veya yağmur yağmasın, kış olmasın, soğuk olmasın, gökyüzü hiç gürlemesin...

Ama ilkbaharda her yer yemyeşil ve rengarenk olsun?

Bu mümkün mü?

Uslu çocukları bir de öğretmenler çok seviyor.

Daha doğrusu bazı yetersiz, vizyonsuz ve kendini gücelleştirememiş okul müdürleri, öğretmenleri; bazı öğretmenler de öğrencileri, bir tarağın dişleri gibi aynı hizaya getirme hevesinde, çabasında ve kafasında...

Bu irasyonel tutumla, hem çocukların çocuk olmalarına izin verilmiyor, hem de çocukların içindeki mucidin keşfedilmesinin iklimi yok ediliyor.

Evet evet ağız birliği yapılmışçasına evde anne babalar, 'Uslu olsan seni parka götüreceğim, sana şunu alacağım, sana bunu alacağım' diyorlar.

Okulda da bazı öğretmenler; 'Uslu olsan, efendi olsan sözlüde sana yüksek not vereceğim' diyorlar.

Böylesi çocuklar kuzu kalıyor.

Ezik oluyor.

Utangaç ve içine kapanık oluyorlar.

Akran zorbalığına maruz kalıyorlar.

Bir yüzüne vurulunca diğer yüzünü gösteren çocuklar oluyor.

Hayata küsüyorlar.

Çocuk olamıyorlar, çocuk...

Hatta böyle çocuklar; büyüdüklerinde muhataplarının yani duruma göre anne babasının, eşinin, arkadaşının ve amirinin duymasını istedikleri şeyleri söyler, o kişiyi memnun etmek adına hep kedinden ödün verirler.

Ama buna rağmen kimsenin istediği ve tercih ettiği biri de olamıyorlar.

Zira silik kalıyorlar.

Dahası bu çocuklar, girişimci olamıyorlar.

Bu çocuklardan ekmek çıkmıyor.

Peki, us'un kelime anlamı ne?

Us'un kelime anlamı, akıldır.

Düşünsenize çocuk sırf kuzu kuzu oturuyor diye akıllı diye övgüler diziyoruz.

Unutmayın ki oturarak üretim yapan tek canlı tavuktur.

İşte bu çocuklar, 'Vur, elinden ekmeğini al' türünden çocuklar oluyor.

Uslu çocuk yetiştirelim derken özgüvensiz, kuzu kuzu davranan, yani herkesin peşinden giden, hayır diyemeyen çocuk yetiştirmeyin.
*
Herkese ve herşeye evet diyen bir çocuğun annesi çocuğuna hayır demesi gerektiğini telkin ediyor.

Oğlum, sen herşeye evet diyorsun. Herşeye evet demen doğru değil.

Çocuk, tamam anne diyor.

Bir sonraki gün anne haydi fırına git ekmek al diyor.

Çocuk, hayır diyor.

Anne şaşırıyor.

Aslında çocuk yine hayır demiyor. Bir önceki gün annesine tamam dediği için hayır diyor.

Yani çocuk yine annesini onaylamak için hayır diyor.

Çocuklara zamanında hayır demeyi öğreterek duruş kazandırın.

Aksi takdirde koyun özelliklerini sergileyen bir çocuğa, çoban olmaya can atanlar çok.

Nitekim bir yabancı oğluna şöyle nasihat ediyor:

'Margo..oğlum, koyun olma! İnsanlar, koyunları sevmezler, yerler...' der.

Son olarak çocuk deyip geçmeyin. Bugünkü mutsuz yetişkinler, dün hizaya getirilip uslulaştırılan dolayısıyla çocukluğu çalınan çocuklardır.