1902 yılında Xerzan'da doğan Karapetê Xaço, Sultan II. Abdulhamid, Ermeni, Yezidi ve Asurlara yönelik katliam fermanını uygulamaya koyduğunda yedi yaşındadır. Köy yakmalar, toplu katliamlar ve tecridin günlük yaşamın bir parçası olduğu o günler için Xaço, 'Hamidiye askerlerine her yerde ölüm melekleri de eşlik ediyordu. Ana evladına sahip çıkamıyordu. Hepimiz kıyamet gününün geldiğini düşünüyorduk.' diyor. 5 kişilik ailesini kaybettiği 1915 yılının 1 Mayıs gününü ise şöyle anlatıyor..

'Önce köpeklerin sesini, sonra da kapı sesini duyduk. Tahta kapımıza çok sert vuruyorlardı. Kapıyı açmak için ben gittim. Silahlı üç adam dışarıda duruyorlardı. Kürtçe konuşuyorlardı. Herkesi, köyün aşağısındaki dere kenarına götürdüler. Oraya başka Ermenileri de getirmişler. Hiç vakit kaybetmeden önce erkekleri, sonra kadınları öldürdüler. Sonunda bir parça insaf vicdanlarına girdi ki, bizi bıraktılar. 'Sakın kimse evine geri dönmesin!' diyerek de çocukları uyardılar.'

Karabetê Xaço ve kardeşleri bir süre Kürt köylerinde dilencilik yaparak karınlarını doyurdular. Hiç kimseye de Ermeni olduklarını söylemediler. Kürtçe bilmeleri onların kendilerini gizlemelerine yardımcı olmuştu. Karabet ê Xaço ve kardeşleri birlikte köy köy dolaşıp, tutunacak bir dal ararken farkına varmadan ilk stranlarını da öğrenmeye, yollarda söylemeye başladı. Kız kardeşi on iki yaşındayken, bir köylüyle evlenince o da o köyde çobanlık yapmaya başladı (Filitê Quto'nun köyü) ve birçok dengbêj, masalcı, güzel sesli dervişle karşılaştı.

Uzun kış gecelerinde, köy meclislerinde dengbêjlerin şevberklerine katıldı. Zamanla onun sesinin güzelliği fark edilince, o da köy meclislerinde stran söylemeye başladı. Ve kısa zamanda Xerzan köylerinde genç dengbêjin şöhreti yayıldı. Bir süre sonra, onu da bölgede düğünlere çağırdılar: 'dengbêjliğe başladığım zaman artık gizli gizli ağlamayı bıraktım. Aç kaldığımda, birisi bana haksızlık yaptığı zaman, hatta erkek kardeşim on yaşında hastalıktan ölünce sadece stran söyledim“ diyor Xaço.

Sürgün ve katliamlar coğrafyasının kaderi Karapetin yakısını orada da bırakmadı. Şeyh Said isyanını ardından, sürgün ve katliama uğratılan Kürt aşiretleri ile birlikte Güneye göçetmek zorunda kaldı. Tekrar geriye dönmeleri için izin çıktığında ise nüfus kağıdı olmadığı için Qamışlı'da kalmak zorunda kaldı. O zamanlar Suriye Fransızların elindeydi. Yapılacak iş de olmadığı için de genç Karapet Fransız ordusuna katıldı ve tam 15 ay, 3 ay Kamuşlo, Derozor, Haseki gibi yerlerde Fransız ordusuna hizmet etti. Kendi anlatımına göre Komutanların hizmetçiliğini yapıyor, Onlara kahve yapıyor, ayakkabılarını siliyor, elbiselerini yıkayıp ütülüyor, böylece evinin geçimini sağlıyordu.

2. Dünya savaşı sona erdiğinde barış yapılır ve Fransızlar ülkelerine dönerken, orduda hizmet verenlere, Fransa'ya birlikte dönme hakkı tanıdıklarını açıkladılar. Fransa'ya gelmek istemeyenler de Suriye'de kalabilir veya istedikleri yere gidebilirler dediler. Qarapetê Xaço ise “ülkesine yani Hayasdan'a gitmek istediğini” söyler. Xaço böylece, 15 yıl hizmetlerinin karşılığı olarak Fransız delegasyonunun aracılığıyla eşiyle birlikte Sovyet Ermenistan'a gönderilmiş olur. Kendi anlatımına göre Binbir zorlukla 1946'da Ermenistan'a ulaşabilir.

1950 yılında Erivan Radyosunun Kürtçe bölümüne katılır. Fakat Qarapet'i orada ilginç bir sürpriz beklemektedir. Radyo yöneticileri söylediği klamların ağalar, beyler ve allah üzerine söylendiği için, Sovyet sisteminde bunun yasak olduğunu söylemektedirler. “Ağaların, beylerin üzerine değilse peki ne üzerine klam söyleyeceğim, kızlar üzerine mi?” diye sorar Xaço, “hem bizdeki ağalık, toprağın zenginliğin üzerine değil, yiğitliğin, cengaverliğin üzerinedir” der. O zaman hareketli ezgiler, oyun havaları oku derler. Qarapet buna da şaşırır: “Erkek adam nasıl oyun havası söyler?” Derken ara yol bulunur, Qarapet ne biliyorsa, nasıl istiyorsa onu söyler, Radyo da sansürden ne kopardıysa onu yayınlar...
50 yıldır da onun sesi bu radyodan, daha sonra kasetlerinden tüm dünyadaki Kürtlerin yüreğine seslendi.
Qarapetê Xaço, Ermeni ve Kürt uluslarının birbiriyle kesişen, çatışan yazgılarının bir sembolu, ortak duyarlılıklarının bir sesiydi. 5 çocuk, 15 torun sahibi bu asırlık çınar göçtüğünde arkasında binlerce kılama sığmayan bir hoş seda, büyük bir kültürel miras bıraktı bizlere.


SÖZ, KLAM VE KÜRTLER


Her Kürt klamının doğasında acı ve ağıt vardır, ancak Kafkasya Kürtlerinin söylediği stranda bu acı ve hasret korkunç derecededir. Sürgünlerin yaşattığı bu acı, insana kendi acısını unutturacak niteliktedir. Ve tarihin izlerini taşıyan bütün bu sesleri zamanın paslı çarklarından söküp, kulaklarımızdan kalplerimize damıtan bir güç vardı ki, bu da kulaklarımıza sesten heykeller dikmiş 'Erivan Radyosu'dur.

'Erivan Radyosu' derken hepimizin kafasında beliren isimlerin başında kuşkusuz o gelir; yani Xerabetê Xaço. Çocukluğumuzun dengbêjî, Kürt müziği ve sözlü edebiyatının ve bilcümle Kürt aydınının sınırsız borçlu olduğu söz ustası... Reşkotan Aşireti'nin hizmetkarı ve 'Fileh'i.... Filîtê Quto Ailesi'nin Dengbêjî... Garzan ovasının turnası, Suriye'de Hesen Axayê Cizrawî'nin kadim dostu, Fransız ordusunun askeri ve Kafkasya'da 'Xweşawazê Dengê Radyoya Erîvanê' yani 'Erivan Radyosu'nun hoş avazlısı...

Hafızası hala dipdiri olan ve 'Bu topraklarda üzerime dengbêj tanımam' diyen Xerabet klam ustası. Klam, sözlü Kürt edebiyatının temel öğelerinden, kahramanlık, acı, aşk gibi temaların genellikle enstrümansız, sadece insan sesi ile edildiği halk ezgisidir.

Efsanevi denbêjîn, Kürtlerin yaşayan Homeros'unun evinin bulunduğu Salxoz köyü, kış şartlarında Erivan'dan bir saat uzakta. Solxoz, Eçmiedzin nahiyesine bağlı bir köy. Eçmiedzin ise bütün dünya Ermenilerinin dini merkezi ve Patrik Karekin II'nin de bulunduğu önemli bir mekan. Uluslararası Ermenistan Havaalanı'na yakın mesafede alçalıp yükselen uçakların motor gürültüsü her daim Solxoz köyünde kulakları tırmalar.

TARİHE TANIKLIK EDEN 102 YILLIK SERÜVEN

95 yıldır Kürtçe klam söyleyen 102 yıllık acılı efsanenin sahibi Xerabetê Xaço'nun anne ve babası Ermeni. 20. yüzyılın ilk senesinde Garzan ovasının Reşkotan mıntıkasında, bugünkü Kozluk ilçesine bağlı Bileyder köyünde dünyaya gelen Xerabet'in anne ve babası, kardeşlerinin gözü önünde Kürtlerin vatanında öldürülüyor. Sonra Kürt aşiret büyüklerinin meclislerinde, dengbêjlerin divanında ve stranbêjlerin mihricanında hazır bulunuyor. Yıllarca onlara klam ve stran söylüyor. Şeyh Said'in Piran'dan başlayıp Diyarbekir içlerine yayılan savaşına, 'Roma Reş'in nasıl kök kuruttuğuna şahit olur. Her dengbêjin gıdası olan derdi, çileyi ve acıyı ta o yıllarda yüreğine dağlamıştır. 25 yaşında, bir gece alıp başını sınırın güneyine geçer. Suriye'ye gider, oradaki Kürtlerin arasına. Kamışlo ve Hesiçe'de kalır. Bugün 60 yaşını geride bırakan oğlu Sêrop orada doğar. Xerabet orada da Kürtlerin dostudur; onların dengbêjleriyle dosttur.

Xerabet bundan 56 yıl önce, 1946 yılında Mahabad'da Kürt bayrağı semalarda dalgalanırken Erivan yolundadır. Gelir Erivan'a yerleşir, yine de Kürtler içindedir ve Kürtçe söyler. Bu kitabın temeli atılırken, yani bu yılın ilk günlerinde, 'Ben buradayım ama beynim ve yüreğim oradadır hevalo! Görüyorsun anadilim olmasına karşın Ermenice'yi dahi düzgün konuşamıyorum. Ben Ermeniyim ama sahip ve koruyucularım Kürtlerdir' diyecektir Kevirbirî'ye. Kürtler için çok şey yapan bu söz ustası, hiçbir şey yapmadıysa da ömrü boyunca Kürtlerin diliyle, Kürtlerin acısını, ağıdını söyledi.

Zal û Dal bira bûn

Behra Wanê kaniya wan bû

Deşta Mûşî prêza hespê wan bû

Diyarbekir korta gidiya bû

Bismil cihê deveçiya bû

Bişêrî cihê kêf û hek û laqirdiya bû

Ridwana Bavê Temo cihê gewr û rinda bû

Rexşê Belek jî hespê wan bû


(Zal ve Dal kardeş idiler / Van Gölü kaynakları idi / Muş Ovası atlarını koşturdukları alan idi / Diyarbekir gidilerin merkezi idi / Bismil devecilerin yeri idi / Beşiri keyf, şaka ve eğlencenin mekanı idi / Temo'nun babasının Ridwan Köyü alımlı kızların köyü idi / Rexşê Belek de onların atı idiÉ)


KÜRT DİL USTASINDAN KÜRTLERE SİTEM

Ve Xerabet, doksan yıldır klam okuyan dudaklarından bu hasret dolu mısraları döktükten sonra, susuyor. Belli ki, içinde bir yerleri acımış. Sonra, tarihin izleriyle dolu yüzünde bir acıma belirtisi ve gözlerinde buğu. Sitem ediyor bize, 50 milyon Kürde:

'50 milyon kurmanc nikare li min xwedî derkeve û min xwedî bikeÉ'

(50 milyon Kürt bana sahip çıkamıyor, besleyemiyor beni...)

Bu bir çağrı, bir yakarış, bir emirdir! Hepimizi utandıran bu sözleri peki neden söylüyor Xerabet? Cevabı, altı gün boyunca divanına katılan, onu yeni nesillere tanıtan kitabın yazarı Salih'ten okuyalım:

'Oturduğumuz odadan içinde bulundukları durum apaçık seziliyordu. Yoksulluk ve çaresizlik her tarafa sinmiş görünüyordu. İki-üç sandalye ve yıkık dökük bir divan, camsız bir kab-kacak dolabı ve teneke bir odun sobası. Hava oldukça soğuk olmasına karşın, sobada sıcaklığın zerresi dahi yok. Sonradan Sêrop'tan öğreniyoruz ki, bir haftadır evlerinde sobaya atacak iki parça odun bile yok. Arada bir kapı açıldığında, keskin bir soğuk bedenimizi çepeçevre sarıyor. Yerde, kapı eşiğine bile serilemeyecek yırtık bir kilim parçası serili. Duvarda sayfaları iki sene önce koparılıp atılmış birkaç takvim. Benimle Siyabend arasındaki küçük sehpanın üzerinde kaset kapağı yerinde olmayan Sharp marka eski bir teyp... '
--------------------------------------------------------------------------------


ESERLERİ:


Göz yaşları altında toprağa verilen Karapetê Xaço, ardından binlerce kilam ve çok sayıda Kürtçe kaset bıraktı.


1-Eyşana Elî
2-Zembîlfiroş
3-Genc Xelîl
4-Xumxumê
5-Hesenîko
6-Lê dihol e
7-Bişêriyo
8-Lê lê Edûlê
9-Xezal
10-Filîtê Qutu
11-Silêmanê Mistî
12-De Xalo
13-Mîrzikê Zaza
14-Lawikê Metînî(dayîkê)
15-Evdalê Zeynê
16-Hey babikê
17-Nûrê
18-Ay lo Mîro
19-Mîro wayê
20-Derwêşê Evdî
21-Yane yane
22-Lo dilo
23-Diyarbekir
24-Lê Canê
25-Saliho û Nûrê