“Birlikten kuvvet doğar” ve “Nerede çokluk orada yokluk” diye bir biriyle çelişkili duran iki söz vardır. Aslında bu sözler bir biri ile çelişmez, çünkü birlik ile çokluk eş anlamlı değil benzer fakat farklı anlamlı iki kelimedir.

Birliğin söz konusu olduğu yerde düzen, amaç, hedef vardır. Çokluk ise sadece sayının fazla olduğu anlamına gelir. 'Birlikte iş yapılmasından' söz edilir ama 'çoklukla iş yapılmasından' söz edilmez örneğin. Birlikte bir iş yapıldığı zaman hangi işin, ne zaman, nasıl ve kimler tarafından yapıldığı bellidir.

'Sayıca çok olduğumuz halde niye zayıfız, dünyada bir milyon beş yüz bin Müslüman olmasına rağmen niye az sayıdaki Siyonistler bize zulmedebiliyor, %99'u Müslüman bir ülkede niye Müslümanlar ikinci sınıf, halen eziliyor?' gibi soruları sık sık duyarız.

Bu soruların cevabı çok basit 'Biz çoğuz ama birlik değiliz.'

Birlikte bir nizam, bir hiyerarşi vardır. Çoklukta ise fazlalıktan dolayı karmaşa, düzensizlik vardır. 'Çokluk birlik içinde hareket ederse bir anlam kazanır.'

Filistin meselesi ile ilgili son günlerde birlikte yaptığımız çalışmalar bunun en güzel örneğidir. Birbirinden bağımsız, farklı hatta birçoğu birbirine zıt grupları (*) ve STK'ları bir araya getirerek ortak bir amaç için eylemler yapıyoruz.

Sorumlular bir araya geliyor, tertip komiteleri oluşuyor, yapılacak işler belirleniyor, bu işleri kimlerin ve nasıl yapacağı birlikte kararlaştırılıyor ve yapılıyor.

Organizasyon aşamasında ciddi bir sorun yaşanmıyor çünkü uyumlu bir çalışma ve iletişim ortamı var. Eylem esnasında ise çeşitli sorunlar yaşanabiliyor. Bunun en önemli sebebi organizasyona katılan gruplara mensup fertlerin birbirine olan bakış açısı ve usul bilmemesi. Sorumlu şahıslar bir birlerine tahammül edebilirken, tabandaki fertler aynı hassasiyeti gösteremeyebiliyorlar. Bunun bir diğer sebebi de organizasyonda görev alan sorumluların diğer grupların fertleri tarafından tanınmadığı için ciddiye alınmamasıdır.

Sorunsuz bir iş, bir eylem olmayacağına göre yaşanan sorunlara rağmen birlikte iş yapmanın bereketli olduğunu düşünüyorum. Birçok grup ve STK yalnız başına yapsa daha fazla insan toplar ve belki de yaptığı eylem daha çok gündeme gelebilir. Ancak temelde aynı davayı savunan, aynı inanç etrafında kümelenen, dertleri aynı olan Müslüman grupların bir biriyle kaynaşması, birbirini tanıması ve en önemlisi de 'Ortak Sorunlarına Ortak Tepki' göstermesi başlı başına bir kazanımdır.

Birlikte iş yapmanın bir güzelliği de karşılıklı husumet içerisinde olan grupların sorumluları ve tabanlarının direk temas kurabilmeleridir. Bu temas kalplerin birbirine yakınlaşmasına vesile olmaktadır.

Ayrıca Müslüman gruplar ve STK'lar birlikte iş tutunca bu kez başka kesimler ile de ortak sorunlar çerçevesinde iş tutulması lazım anlayışı gelişiyor. Örneğin 'Filistin meselesi' sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın meselesidir. Orada masum bir halkın Siyonist hedefler uğruna yok edilmesi söz konusu, buna her vicdan sahibi itiraz eder. Dolayısı ile diğer kesimlerle bu ve benzeri konularda birlikte iş yapma adına diyalog çalışmaları başlatmalıyız, sözü daha gür çıkmaya başlıyor.

Bu yapılabilir ise toplumsal barış, birlikte yaşama bilinci, birbirini anlama, tanıma ve tahammül etme anlayışı gelişecektir. Bizim toplum olarak 'Yumuşak karnımız' olan bu durum ortadan kalkacaktır. Bu vesile ile İslami gruplara yeni tebliğ alanları da açılmış olacaktır…

Vesselam.

(*) Grup kelimesini bilinçli kullanıyorum, cemaat kelimesini kullanmıyorum. Çünkü cemaat tüm Müslümanları kapsar. Birden çok cemaat olmaz, Müslümanlar tek bir cemaattir. Gruplar İslam cemaatinin parçalarıdır.