Öğrencilerin sadece akademik başarılarını değil, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını da karşılayan öğretmenler, sınıfa giren öğretmenlerden daha etkili sonuçlar elde ediyor.
Sınıfa herkes girebilir...
Ancak önemli olan sınıfa girmenin ötesinde öğrencinin gönlüne girebilmektir.
Zira "ilgi" olmadan "bilgi" maya tutmaz.
Hem öğrenci, sevmediği birinden bişey öğrenmek istemez.
Hatta öğrenci, sevdiği şeyi bile sevmediği birinden öğrenmek istemediği gibi; o, sevdiği şeyden de soğuyabiliyor...
Dahası derslerden kopar, okula gitmek istemez.
Günümüzde artık bilgiye ulaşmak mesele değil. Esas mesele, öğrencilerle frekans kurup onların yörüngesine girerek gönüllerini fethetmektir.
Gönüllerinde öğrenmeye ilişkin bir pencere açabilmektir.
Onların ihtiyacı olan dokunuşu yapabilmektir.
Onlara esin kaynağı, ilham olabilmektir.
Bunun için de; "Yumurtanın içerden kırılması mevzusunun" farkında, şuurunda olmalı öğretmen.
Bu hassasiyette, bu derinliğe sahip olmalı öğretmen.
Aksi takdirde İbn-i Rüşd'ün ifadesiyle "Yumurta dışarıdan kırılırsa hayat biter, ama yumurta içeriden kırılırsa hayat olur.
Mümin Sekman: "Bilgi, beş harflidir. Beşte dördü ilgidir." der.
Öğrenciye ilgiyi ve değer vermeyi merkezine almayan bir öğretmen;
Öğrenciyi gözden çıkartır.
Öğrenciyi kapsamaz.
Öğrenciye hiçbir şey öğretemez.
Öğrenciyi okuldan soğutur.
Tek bir olumsuz davranışından dolayı öğrenciyi karşısına alır, öğrenciyi bela olarak görür.
Öğrenciyi harcar.
Eğitimde temel bir ilke: "Eğitim verilen kişilere değer verilmiyorsa onlara verilen eğitimin de bir değeri olmaz."
Bir öğretmenin öğrenciye bakış acısı, ona nasıl davranacağını belirler.
Örneğin "Ben hangi öğrenci ile ilgileneyim" diyen veya düşünen bir öğretmen, hiçbir öğrenci ile ilgileneceğini düşünmüyorum.
Bu söyleme maalesef defalarca, üzülerek ve hayrete düşerek tanıklılık ettim.
Bu mantaliteye sahip öğretmenler, sınıfa girmezse sizce de daha iyi olmaz mı?
Dünyanın en iyi eğitim sisteminde bile öğrencisinin gönlüne girmeyen, halinden anlamayan bir öğretmen, öğrencisine faydalı olamaz.
Elbette eğitim sisteminde sorunlar mevcut. Ama dünyanın en iyi eğitim sisteminden daha önemli ve daha etkili olan öğretmenin kendisidir.
Daha doğrusu, sınıfta en iyi veya en kötü sistem de, en iyi veya en kötü müfredat da öğretmendir.
Nitekim "Eğitimde temel etken öğretmenin karakteridir; hiç bir müfredat programı veya eğitim sistemi öğretmenin karakteri kadar çocuğu etkileyemez." der Doğan Cüceloğlu.
Dolayısıyla iki çeşit öğretmen var.
1. Sınıfa giren öğretmen,
2. Öğrencisinin gönlüne giren öğretmen.
Sınıfa giren öğretmen; öğrencisini okuldan bezdirir, soğutur ve okuma hevesini kırarak hayatını karartır.
Öğrencilerin her davraşını sorun eder.
Öğrencilerinin yanında yer almaz, öğrencilerini karşısına alır.
Öğrencilere eşit ve adil davranmaz.
Bütün öğrencileri kapsamaz.
Öğrencileri kıyaslar.
Öğrencileri, tembel çalışkan şeklinde etiketlendirir.
Birkaç öğrenci ile ilgilenir, haksızlık duygusu oluşturur.
Öğrencilerde okul fobisi oluşturur.
Öğretmenlik vakarına uygun davranmaz.
"Anne babası 'ilgilenmiyorsa' ben niye ilgileneyim" der.
En nihayetinde müfrefatı yetiştirir ama öğrencilerini yetiştirmez, harcar.
Ama öğrencilerin gönlünene giren öğretmenler, öğrencilerinin her sorununu çözmek için uğraş verir.
Her öğrenciyi kapsar.
Öğrencilerine ışık olur.
ilham olur.
Hayat olur.
Anne babası ilgenenilmeyen çocukları, dezavantajlı çocuk olarak görür, ilgilenir, sahip çıkar
Kısacası öğrencilerin gönlüne giren öğretmenlerin öğrencileri okula koşa koşa gider.
Sınıfa giren öğretmenlerin öğrencileri ise "Karnım ağrıyor, başım dönüyor" deyip okula gitmek istemezler. Dolayısıyla okula gönülsüz giderler, eve koşa koşa dönerler.
Bu arada lütfen kimse "Öğretmenlerden ne istiyorsunuz? demesin. Bugün öğretmenlerle ilgili olumsuz bir algı varsa bunun bir sebebi de öğrencilerin gönlüne girmek yerine, sınıfa öylesine girip çıkan öğretmenlerdir.
Öğrencilerde haksızlık duygusu oluşturan ve faydalı olmayan öğretmenlerdir.
Elbette öğretmenleri değersizleştiren bir çok farklı olgu ve neden var, ama esas işini gönülden ve hakkı ile yapmayan öğretmenler, daha çok öğretmenlerin hak ettiği değeri görmemesine neden oluyor, zemin oluşturuyor.
Kısacası, sınıfa giren öğretmenlerin öğrencileri; "Öff yine mi okul var? deyip okula gitmek istemezler.
Ama öğrencilerin gönlüne giren öğretmenlerin öğrencileri; "İyiki okul var" deyip okula koşa koşa gidip, eve güle güle gelirler.
@msahmarhan
Aile Danışmanı/Eğitimci-Sosyolog