Anesiad (Anadolu İşadamları Derneği) olarak 40 milyona varan nüfusuyla aynı dine mensup Özbekistan ülkesinin ticari, dini ve tarihi yapısını ziyaret edelim dedik.
Tarihte Balkanlar'da, Ortadoğu kültüründe ve dini yaşantıda büyük emeği geçen Buhari, Maturidi, Nakşibendi imamlarının çalışmaları sonucu ve o günün insan yetiştirme çalışmalarının etkisi hala devam etmekte olduğunu görüyoruz.İlk uçağımızın indiği Urgenç şehri oldu.
İlk dikkatimi çeken insanların sakin, kargaşadan uzak, bir birlerine saygısı olan bir milletle karşılaşmam oldu.
1991 tarihinde Rus sömürüsünden ve en son altı yıl önce Kerimov'un baskısından kurtulduktan sonra ülke hızla sanayide, inşaatta ve ibadette özgürlüğüne kavuşmuş olarak gördüm.
Kerimov döneminde asker polis ve devlet enerjisini İslama karşı kullanırken, yeni gelen şimdiki iktidar bu durumu tamamen değiştirdi.
Bir önceki iktidar örtü ve ibadet yasağı uygularken, yeni iktidar ibadete örtüye İslami eğitime karışmamakta, bilakis destek vermektedir. 30 kişilik Anesia(Anadolu İşadamları Derneği ) olarak Buharadaki Vali, ticaret odası başkanı ve yaklaşık 20 Özbek işadamlarıyla yaptığımız toplantıda tecrübe ve bilgi alış verişinde bulunduk. Bu toplantıda daha önce 35 olan turistik otel sayısını 230 çıkardıklarını yeni fabrikaların kurulduğunu söylediler. Bizde o sırada vali beyin yardımcısına bunlar güzel başarılar ama dünden beri şehirde geziyoruz. Bu halkın yüzde doksanı islam ama aynı paralelde yeni yapılan camileri ve okullarda dini eğitimi göremiyoruz. Bu konuda bir çalışmanız varmı deyince bize cevabı; biz geçmiş dönemden yeni kurtulduk, bunların alt yapılarını oluşturmaya çalışıyoruz dedi.
Urgenç Semerkant ve Buhara'yı gezerken Rusya'nın bu kadar tahribatına rağmen ülkede kadınların örtünmesi ülkemizden daha iyi olduğunu gördük. Çünkü son zamanlarda büyük şehirlerimizde insanlar elbise yokmuş gibi yarı çıplak gezmekte, bu da yönetimlerin eğitimde halkın dini inancına paralel bir dini eğitimi başaramadığını ve batıya özentinin getirdiği bir sonuç olarak önümüzde durmaktadır.
Bu çalışmada Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle bağımsızlığını kazanan Özbekistan'ın ulus devlet inşa sürecinde İslam'la ilişkileri ele alınmıştır.
Üç bölümden oluşan çalışmada Sovyet hakimiyeti öncesinde Özbekistan'da nasıl bir İslam anlayışının olduğunu anlayabilmek için tarihi arka plana bakmak gerekir.
Sovyet dönemi din politikalarının incelendiği İslam'ın maruz kaldığı ideolojik saldırılara odaklanılmıştır.
Bağımsızlık sonrası Sovyet baskısından kurtulup canlanmaya başlayan İslam'a yönelik politikaları hangi dinamiklerin olduğunu belirlemek lazım. Özbekistan bağımsızlık sonrası milli kimliğin inşasında İslam'a merkezi bir rol vermiştir. Laik devletin teşvik ettiği bir İslam'a dönüş ve İslam'ın canlandırılması süreci yaşanmıştır. Ulus devlet otoritesini tehdit etmeyen, siyasi talepleri olmayan bir 'Milli İslam' formu oluşturulmaya çalışılmış, özellikle siyasi talepleri olan İslam yorumları tehdit olarak algılanmıştır.
Afganistan ve Tacikistan gibi çevre ülkelerde konuşlanan radikal İslamcı grupların oluşturduğu terör tehdidi de Özbek yönetimini söz konusu formları bir güvenlik problemi olarak ele almaya sevketmiş ve sert politikalar uygulamasına sebep olmuştur. Sovyetler'in baskısı devam etmesine rağmen Kadirov'dan sonraki gelen Şefket Mirziyoyev son beş yıldır ülke gidişatını tamamen değiştirerek toplumu dininde ve ticaretinde özgür bırakmıştır.
Yeryüzü tüm insanlarındır hiç bir yere seyahat ve ikamet yasağı konulmamalı, hiç bir şekilde ırkçılık ve milliyetçilik hastalığına hele Müslümanlar olarak hiç bir islam toprağında müsade edilmemelidir. Herkes Allahın kuludur,sadece insanların üstünlüğü takvayla ve salih amel ile ölçülmelidir.