Bir önceki yazımda genel durumu ve ilk intibalarımı anlatmıştım. Bu yazımda daha ayrıntıya girerek izlenimlerimi aktaracağım.
Facianın yaşandığı Soma madencilik A.Ş'ye ait madende teknik ekip olarak görüşmeler yaptık. Burada daha önce çalışmış mühendisler ve işçiler, olay anında orada olmayan işçiler, olay anında orada olan işçiler, Zonguldak'tan gelerek kurtarma çalışmasında bulunan kurtarma ekipleri, iş yeri hekimi, sağlık personeli, işçi yakınları kısaca orada ulaşabildiğimiz ve bilgisine ihtiyaç duyduğumuz herkesle konuştuk. Facianın olduğu maden ocağına yakın büyük bir maden ocağı olan İmbat Madencilik çalışmasını durdurmuş, işçileri kurtarma çalışmalarına katılıyor onlarla da görüştük.Köle düzeni kurulmuş…
Görüştüğümüz insanların ortak yönü çekinmeleri, isim ve görüntü vermek istememeleriydi. Yakınlarını, iş arkadaşlarını, kaybetmiş olmanın hüznü okunuyordu hepsinin gözlerinde, birde İşten atılma korkusu ve tarif edemeyeceğim bir ürkeklik vardı insanlarda. Bu da işçiler, aileleri ve çevreleri üzerinde ciddi bir baskı olduğunu gösteriyordu.
Maden içinde ve dışındaki çalışma şartlarının çok ilkel olduğunu, kendilerinin insan olarak değil de adeta birer üretim aracı gibi görüldüklerini söyleyenler oldu.
Ücretlerin yetersiz olduğunu, en ufak bir kusurda yevmiyelerinin kesildiğini, işe alımların işçi ağaları üzerinden yapıldığını, borçlu olduklarını bu yüzden konuşmaktan çekindiklerini ve korktuklarını söyleyenler oldu.
Denetimler ve eğitimler yetersiz…
Görüştüğümüz çalışanların genel kanaati denetimlerin yetersiz ve göstermelik olduğu eğitimlerin ise zamanında yapıldığı ancak yeterli olmadığı şeklindeydi. Kişisel koruyucular benim gözlemlerime göre tam. Gaz ölçüm cihazları, maskeler, çelik burunlu botlar, baretler, eldivenler eksiksiz ancak işçilerin geneli maskeleri kullanmayı bilmiyor çünkü uygulamalı eğitim almadıklarını söylüyorlar. Ayrıca acil bir durumda ve panik anında nasıl davranacakları konusunda da yeterli olmadıklarını gözlemledim.
İçerideki ölü sayısı ve Suriyeli işçiler…
Biz oraya ulaştığımızda fısıltı gazetesi ve basın yayın organlarında içeride çok sayıda cesedin ve Suriyeli işçilerin olduğu yönünde iddialar vardı. Öncelikle bunları öğrenmek istedim ilk görüştüğümüz insanlara bunu sorduğumuzda olayın doğru olmadığı hemen anlaşıldı. O bölgede ve madenlerde Suriyeli işçilerin olmadığı konusunda herkes hemfikirdi. İçerideki ölü sayısını ise orada bekleyen aile sayısı veriyordu zaten, bakanlık içeride 18 ölü var açıklaması yapmıştı, ben de orada bekleyen aile sayısına bakınca rakamın doğru olduğunu düşündüm.
Eylemlerden rahatsızlar…
Görüştüğümüz şehit ailelerinin kendileri üzerinden politika yapılmasına tepkili olduklarını gördüm, aileler ve Soma halkının geneli dışarıdan gelip hak arama, hesap sorma gibi gerekçelerle eylem yapan gruplara tepkiliydi. Bize de bu bağlamda tepki gösterenler oldu. Tepki gösterenlerle konuşup MAZLUMDER'i ve amacımızı izah ettiğimizde tutumları değişti, bize yardımcı olmaya başladılar.
Maddi yardımlar yeterli, manevi yardıma ihtiyaç var…
Kolay değil bir ilçede 301 can kazada toprağa veriliyor, neredeyse herkesin bir yakını, en azından bir dostu, tanıdığı ölmüş, herkeste bir hüzün, her kalpte bir burukluk, her gözde yaş...
Bu insanların öncelikle manevi desteğe ihtiyaçları var, ekibimizdeki bayan arkadaşlarımızın söylediğine göre, onları ziyaret etmemiz bir dua okumamız bile ciddi moral desteği oluyor diyorlar. Yardım kuruluşlarının acil durumlara hazırlıklı olduklarını burada bizzat müşahede ettim. Ancak manevi destek olma konusunda oldukça eksikler var. Din adamlarının, psikologların, sosyologların örgütlenerek öncelikle bayanların bu tür durumlarda ailelerin yanında olması gerekir. Yardım kuruluşlarının bu alanlarda da çalışma yaparak sadece fiziki ihtiyaçları değil manevi ihtiyaçları da karşılama konusunda hazır olmaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Vesselam