Bu ülkenin ‘koalisyon’larla ilgili kötü anıları vardır. 1970’lerin Milliyetçi Cephe hükümetlerini hatırlıyorum.
Türkiye kutuplaşıp keskin cephelere savrulurken, memleket kan gölüne dönmüştü.
Koca ülke kendini şiddet, terör ve anarşiden oluşan bir kısır döngüye kaptırmıştı.
Liderler ve partiler, Türkiye'nin temel sorunlarına boşvermişler, bu kısır döngüyü birlikte kırmaya çalışmak yerine, bu korkunç kargaşadan kendilerine iktidar çıkacağını sanmışlardı.
Hayal kırıklığına uğradılar.
Ve Türkiye bir askeri darbe daha yaşadı.
Türkiye 1990'lara yine koalisyon hükümetleriyle girdi.
Bu koalisyonlar da derde deva olmadı.
Sorun çözmediler.
Habire sorun biriktirdiler.
Ekonomide yapısal reformlar bekledi.
AB yolunu açabilecek demokratik adımlar atılmadı.
Kürt sorunu daha derinleşti.
Kıbrıs meselesi eski tas eski hamam devam etti.
Siyasette 'asker sorunu'na dönüp bakan olmadı.
Sonunda deniz bitti, 2001'de duvara tosladık.
Bunun üzerine kısa süreli bir üçlü koalisyon hükümeti, özellikle ekonomide bazı önemli reformlar yaparak, doğru yolun kapısını araladı.
Son 13 yıla gelince...
Tek parti hükümetiydi.
Başlangıçta birçok alanda iyi işler yapıldı, ülkenin önünü açacak adımlar atıldı.
Ama sonra, bu kez bir tek parti hükümeti, 1950'lerdeki gibi otoriterleşmeye ve ülkeyi fena halde kutuplaştırmaya yöneldi.
Seçim sandığından çıkan çoğunluğu demokrasi sandı.
Demokrasinin sadece sandık çoğunluğu olmadığını, bunun yanı sıra demokrasinin bağımsız yargı, ifade özgürlüğü, güçler ayrılığı ve farklılıklara saygıdan geçtiğini öğrenemedi bu tek parti hükümetiyle, despot olmak isteyen lideri...
Türkiye yeniden kutuplaştı, cepheleşti.
7 Haziran bu kötü, kaotik gidişe seçim sandığında dur dedi.
Millet, kendi hür iradesiyle yeter artık dedi.
Şimdi tekrar koalisyon durağındayız.
'7 Haziran ruhu'ndan kaynaklanan demokratik olgunluğu devam ettirmekten başka çaremiz yok.
Bunun yolu da 'erken seçim'den çok, bir koalisyon hükümetinden geçiyor.
Demirtaş'ın koalisyon önerisi
Bu açıdan, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın dün koalisyon konusunda yapmış olduğu açıklamaları iyi düşünmekte, bu sese normalleşme, istikrar ve barış adına kulak vermekte yarar var.
Demirtaş'ın dedikleri şöyle özetlenebilir:
(1) AKP-CHP koalisyonunu dışarıdan desteklemeye hazırız.
(2) Bunun için temel ilkelerimizin, yeni anayasa dahil göz önünde tutulması gerekir.
(3) Çözüm süreci, eşit koşullarda ve şeffaf olarak sürdürülmelidir.
(4) MHP'nin 'çözüm süreci'ni reddeden anlayışının herhangi bir koalisyona zemin oluşturması, bu ülkede barış değil savaşdemektir.
(5) HDP olarak AKP ile CHP arasındaki bir koalisyon hükümetinin oluşumunda kolaylaştırıcı olarak devreye girebiliriz.
AKP ve CHP liderleri kulak vermeli
Demirtaş'ın bu açıklamalarını Türkiye'de siyasal normalleşmeaçısından önemsiyorum.
Tayyip Erdoğan'ı anayasal sınırları içine çekecek, demokratikleşme adımlarını atabilecek, 'çözüm süreci'ni devam ettirecek bir 'büyük koalisyon'un Türkiye'yi rahatlatacağını, istikrar ve barış yolunu kısaltacağını düşünüyorum.
Uzlaşma kültürü ya da uzlaşma geleneği inşallah bizim ülkenin de kapısını çalar.
HDP'den gelen bu sese, AKP ve CHP liderlerinin kulak vermesi dileğiyle...