Bu yazı, bir öğrencinin öğretmenine sitemidir. Öğretmenim, benim için velime ‘‘Yaramaz, adam olmaz’’ demişsiniz... Ama ne ilginçtir ki, tanımıyorsunuz beni... Beni tanımadan bu kanıya nasıl vardınız öğretmenim?
Bu yazı, bir öğrencinin öğretmenine sitemidir.Öğretmenim, benim için velime ''Yaramaz, adam olmaz'' demişsiniz...
Ama ne ilginçtir ki, tanımıyorsunuz beni...
Beni tanımadan bu kanıya nasıl vardınız öğretmenim?
Bir öğrenci ile ilgili bu denli kesin konuşup yargı oluşturmak, yermek ve etiketlendirmek sizce doğru mudur?
Size bir şey söyleyeyim mi öğretmenim?
Benim adam olup olmayacağım henüz belli değil, ama sizin bu tutum ve yaklaşımınızla iyi bir eğitimci olamadığınız çok iyi anlaşılıyor.
Belki de bunu bu şekilde ifade etmemeliyim, ama velime ilk lafınız; 'Çocuğunuz adam olmaz, problemli ve işe yaramaz' olmuş.
Velim şaşırıp kalınca sonra; 'Çocuğunuzun ismi neydi? diye sormuşsunuz.
Velim, ismimi söyleyince de 'Çıkartamadım, tanıyamadım' demişsiniz.
'Derse katılmıyor ki tanıyayım' diye eklemişsiniz.
Beni görmezden gelirseniz, derse dahil etmezsiniz; derse nasıl katılayım, nasıl beni tanıyacaksınız öğretmenim?
Hem siz, bütün öğrencileri kapsamıyorsunuz...
Sadece bir kaç öğrenci ile ders işliyorsunuz.
Sürekli bir kaç öğrenciyi görüp ilgileniyorsunuz.
Dolayısıyla beni ve bir çok öğrencinizi görmezden geldiğiniz için tanımadığınızı çok iyi biliyordum öğretmenim.
Bunu velime söyleminiz beni hiç şaşırtmadı.
Ama sizin de bilmeniz gereken çok şey var, çok...
Haddime değil, ama bana azıcık kulak verir misiniz, öğretmenim(!)
Öncelikle bir öğretmen olarak her öğrenciyi 'ismen' tanımanız gerektiğini düşünüyorum.
Zira ismen tanımadan 'kişilik' olarak hiçbir öğrenciyi tanıyıp o öğrenci ile bağ kurmanız mümkün değil.
Biliyor musunuz öğretmenim...?
Yapılan bir araştırmaya göre insanların en çok hoşuna giden şeylerden birisi de insanlara kendi ismi ile hitap edilmesiymiş.
Siz, ismimiz yerine, sen cevapla derseniz, tabii ki beni ve bir çok öğrencinizi hatırlamaz ve tanımazsınız.
Trajikomik olan da bize zorbalık ve yaramazlık yapanlara ilk sorunuz; 'İsmin neydi senin?' diye sormanızdır.
Dahası, her insan farklı bir iklimdir, farklı bir dünyadır.
Zira eğitim, bireysel farklılıklara önem verir.
İşte bizi ismen ve şahsen tanımadan, bizdeki farklılıkları, özel yeteneklerimizi fark edemezsiniz.
Ya da bizde gizli kalmış yetenekleri keşfedemezsiniz.
Yaşam hikayemizi, dolayısıyla kimin ne sorunlar yaşadığını bilemezsiniz.
Evet, hepimiz öğrenciyiz.
Ama hepimiz aynı değiliz.
Hatta aynı imkanlara sahip değiliz.
Bir çocuğumuzun dramatik hikayesi var.
Amacınız bize faydalı olmaksa, her birimizi ayrı ayrı tanıyıp, her birimizde var olan yetenekleri ortaya çıkartarak bizleri yeteneğimize göre yönlendirebilirsiniz.
Yaşadığımız sorunlara ışık tutabilirsiniz.
Öğretmenim anlamadıysanız, örnek verebilirim.
Bir de, keşke anlamayan varsa; 'Örnek verebilirim,' deseniz...
Siz, 'Ben dersimi anlatır geçerim' diyorsunuz.
Bir eğitimci dili kullanmıyorsunuz.
Eğitimci sorumluluğu ve hassasiyeti ile davranmıyorsunuz.
Neyse, örneğimize geçelim...
Öğretmenim, her tür ağaçtan oluşan bir ormanı düşünün. Bu ormandaki ağaçların, nasıl ki her birinin meyvesi, sertliği, yumuşaklığı ve işlenmesi aynı değilse, işte biz sınıfça her birimiz de ayrı ayrı dünyalarız, ayrı ayrı yetenekleriz.
Hatta düşünün ki, bir oymacı ustası bile her ağacı aynı şekilde ve aynı kolaylıkla işleyemez. Ağacın sertliğine ve yumuşaklığına göre şekil verir. Ayrıca bazı ağaçlar serttir, işlenmesi zaman alabilir, bazı ağaçlar yumuşaktır, hemen işlenilebilir.
İşte bizler de tıpkı bir orman gibiyiz.
Ormandaki her ağaç nasıl ki kendi kökü üzerinde gökyüzüne dimdik çıkıyorsa, bizleri de kendi ilgi ve yeteneğimize göre yetiştirip geleceğe hazırlayabilirsiniz.
Hem bizler, en işlenilip geliştirilebilir zamanda ve kıvamdayız.
Dahası bir çiçek için su ve güneş nasılsa, bizim için de ilgi ve sevgi aynı şeydir.
Ama siz, hiç bunun farkında bile değilsiniz.
Bütün ilginizi bir kaç öğrenciye veriyorsunuz.
İlgiyi, sevgiyi ve hatta bilgiyi eşit ve adilce dağıtmıyorsunuz.
Ah öğretmenim ah, bir bilseniz, hepimizin ayrı ayrı 'meyve' ve 'çiçek' olduğumuzu.
Ve ayrı ayrı 'tatlar' ve 'kokular' barındırdığımızı…
Unutmayın öğretmenim, hepimiz öğrenci olsak da, hepimiz farklı kişi ve kişilikleriz.
Hele sık sık 'Ben dersimi anlatır giderim...' demeniz, nasıl da içime oturuyor.
Biliyor musunuz öğretmenim, babam en çok derse 'katılmadığıma' kızıp azarladı.
Ama dersinize katıldığımı, sizi can kulağı ile dinlediğimi söylediysem de babamı inandıramadım.
Olsun öğretmenim olsun...
Ha..! Bu arada ne olursa olsun bizi tanımadan 'Yaramaz, adam olmaz' demeyin, bizim için.
Sonra anne babalarımız bize bağırıp çağırıyorlar.
Kızıp kızıp duruyorlar.
Evde anne babamız, okulda siz bu özgüven ve onur kırıcı sözler söylerseniz, biz nasıl mutlu ve başarılı olabiliriz?
Öğretmenim, bütün bu anlattıklarımı uygulamak sizin için çok zorsa, ama lütfen bize, 'ismimiz' ile hitap eder misiniz?
Zira yaramazlık ve zorbalık yapanlara isimleri ile hitap etmek yerine, bize ismimizle hitap etmeniz daha doğru.
Ha, bide unutmadan hatırlatayım, ismim Zeki...
İsmimi unutmayın olur mu canım öğretmenim(!)?
İşini hakkıyla yapan bütün öğretmenlere en derin saygılarımla...