Bir gün padişahin biri huzurunda bulunan vezirine sorar: Vezirim sence eğitim mi yoksa cibiliyet mi daha önemlidir. Vezir elbette cibiliyet önemlidir der. Padişah vezirden ülkesinin en iyi eğitimcilerini huzura çağırmasını.

Vezir denileni yapar ve ülkenin en iyi eğitimcilerini huzura toplar. Padişah içinizde bir kediye elinin üstünde servis yapmasını hanginiz öğretebilir der. İçlerinden biri öne çıkıp ben öğretirim der padişahım. Padişah durumdan gayet memnun şekilde onları gönderir ve tekrar sorar vezire; eğitim mi cibiliyet mi vezirim. Vezir gayet emin bir şekilde tekrar cibiliyet der. Aradan altı ay geçer ve kapı açılır, içeri giren kedi gerçekten elinin üstünde tepsi ile padişaha doğru yaklaşır. Padişah durumun verdiği gururla: vezirim görüyorsun bak eğitim işte. Kedi biraz daha padişaha yaklaşınca vezir cebine koyduğu fareyi kedinin önüne atar. Ee tabi fareyi gören kedi tepsiyi fırlattığı gibi farenin arkasından koşar. Vezir Padişaha dönüp, YA PADİŞAHIM BEN SİZE DEMEDİM Mİ CİBİLİYET DİYE. Bir canlı ve ya bir insan istediği kadar eğitim alsın her şeyden önce onu oturtması için gerekli bir zeminin kendisinde bulunması şarttır. Bu zemin de tartışmasız cibiliyet, (karakter-kişilik)tir.

Elbette hayatımızda eğitimin yeri kesinlikle yadsınamaz. Ama alınan eğitim ve alınan eğitimin yansımaları birey, toplum ve doğaya ne derece katkı sağladığı göz önünde bulundurulmalıdır. Yoksa günümüzde insanları ve doğayı bir anda yok edecek olan cihazların icatları eğitimli insanların ellerinden çıkmaktadır. Tamam belki bu durumun haklı tarafı olarak devletlerin güvenliklerini sağlamak diyebiliriz. Ama bunlar insanlara ve doğaya muazzam zararlar veriyorsa bunun haklı tarafı biraz arka planda kalmaktadır. Öte yandan eğitim sadece cihazlarla sınırlı kalmıyor.

Devlet başkanları, yöneticiler, idareciler dahası siyasetçiler, bazen verdikleri en ufak bir karar çok ciddi krizlere yol açabiliyor. Bunun en önemli sebebi de sadece ekonomik çıkar oluyor. Yani bugün eğitimcisi de eğitimsizi de isteyerek veya istemeyerek ciddi ölümlere sebep olup, seyirci kalabiliyor. Ve tabi bu durum da Hristiyanlık, İslamiyet, Müslümanlık en acısı İNSANLIK çoğu zaman söz konusu bile olmuyor. Belki de bu sorunlar hiçbir zaman son bulmayacak. Ama belki de azaltılabilir. Bu da empati, hoşgörü, anlayış, yardımlaşma, dayanışma ve anlayışla sağlanabilir. Peki günümüzde kendi kişisel çıkarlarından öte farklı bir devleti veya milleti düşünen lider veya siyaset anlayışı var mıdır? Çoğumuz da biliriz ki yoktur. Kişisel çıkarlar ve menfaatler de var olduğu sürece bu huzurlu ortam durumun yaşanması oldukça güçtür. Bir gün bir acıya seyirci kalınmadan, gözyaşlarına ortak olunan dünya var olduğunda; belki huzur ve mutluluk denilen kavramlar daha somut olur.

Sadece okullarla sınırlı kalmayan, hayatın her yerinden alınan bir eğitim sistemi ile yaşayıp var olmak dileğiyle.