Mekke’nin hakim güçleri Müslüman olanlara şiddetin her türlüsünü uygularken Yasir ve ailesi gibi bir çok Müslümanı işkenceler ile öldürürken bile Hz Peygamber(a.s) onlara “sabır” tavsiyesinde bulunmuştur.
Müslümanların arasında çok iyi savaşçılar olmasına rağmen, düşmanlarına suikast düzenleyip Müslümanlara yapılanların intikamını alabileceği halde, bunu yapmamış ısrarla müşrikleri 'hakka ve adalete' davet etmiş, Müslümanlara sabır telkin etmiştir.
'Bir gün Abdurrahman bin Avf ve beraberinde bir grup Mekke'de Hz. Peygamber'e(a.s) gelip: 'Ya Rasulallah! Biz müşrik iken hiç kimseye boyun eğmezdik, ancak Müslüman olduktan sonra boynumuz büküldü,' diye dert yandılar. Bunu üzerine Hz. Peygamber(a.s) 'Ben affetmekle emrolundum, onun için kimseyle vuruşmayın,' buyurdu. Cihada ancak Medine'ye gittiğinde müsaade etti.'(Bunlar İbni Kesir'in ifadeleri)
'Ellerinizi(savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin!'… (Nisa 77) ayeti bu olay üzerine nazil olmuştur.
Bu ayet-i kerime ile ilgili olarak,
Üstad Reşit Rıza da şöyle der:
'Anlaşılan, ayeti kerime, Müslüman cemaat hakkında inmiş ve onunla yüce Allah Müslümanlara eski adetleri olan intikam, asabiyyet ve dünyalık şeyler için savaş ve mücadeleyi yasaklamıştır. Onlara rahmet ve şefkat hisleri aşılayan namaz ve zekatı emretmiş; gönüllerindeki cahiliyye eseri olan asabiyyet ateşi dinip yerine en mükemmel insani duygular yerleşinceye kadar hal böyle devam etmiştir. Onun için, işin başında cihadın hemen farz kılınmasını temenni etmişlerdir. Hatta cihadın olmayışını bir zillet telakki etmiş ve bunun için Hz. Peygamber'den müsaade istemişlerdir.'
Hz Peygamber(a.s) Kendisini öldürmeye gelecekleri haberini aldığı zaman, düşmanlarına pusu kurup onları öldürmek yerine evini yurdunu terk ederek hicret etmeyi tercih etmiştir.
Bu örnekleri çoğalta biliriz…
Mekke döneminden örnekler vermemin sebebi: Müslümanlar şu an bulundukları topraklarda hakim değiller, hakim olmadıkları gibi namaz ve zekat gibi ibadetleri bile sağlık bir şekilde yerine getirmemektedirler dolayısı ile Mekke dönemini yaşıyorlar.
Müslümanların cahiliye geleneği olan asabiyet, (kavim, kabile, mezhep, grup, cemaat, tarikat, toprak v.b gibi) ve dünyalık şeyler için çalışıp Allah'ın dinini yaşayıp ve tebliğ etmek acziyetleri ortadadır.
Hz Peygamberin(a.s) bizim için en güzel örnek olduğunu sürekli okuyup durmaktayız, onun neyi, niçin, nasıl yaptığına bakmak zorunda olduğumuzu da biliyoruz.
Bildiğimiz bir başka gerçek bakara süresi 214. Ayet'tir,
'Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle
sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler 'Allah'ın yardımı ne zaman?' dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır'
İslam belli aşamaları geçmeden, Mekke dönemini anlamadan, Kur'an ve Hz Peygamberin(a.s) Sünnetini hakkı ile anlayıp yaşamadan, cihat adı altında eline silah alıp kan akıtmayı onaylıyor mu?
Hele de ben Müslüman'ım diyenlere, hayır sen Müslüman değilsin diyerek öldürmeyi 'velev ki Müslüman dahi olmasa' onaylıyor mu?
Sorularının cevabını size bırakıyorum.
Vesselam