“Kalbinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir” der Mevlana. Acaba bize geri döneceğini bilsek gerçekten kalbimizden gelen her şeyi yapar mıyız bunu insanlara sunar mıyız?
Dürüst olmak gerekirse hayır. Hele bazı şeyleri asla. Bazen güzel bir cümleyi bir insana hediye etmek, onun yüreğine o güzel cümleyi kullanmak nedense zor gelir. Artık bunun zorluğu ve katkısı her ne ise!
İnsanlar dürüst olmayı özellikle kendisine dürüst davranılmasını çok isterken ve bundan taviz vermediği gibi aksini de asla kabullenmeyi istemez. Ama gelin görün ki aynı durumu, dürüstlülüğü başka bir insana sunarken durum oldukça farklı bir hal alır. Nedense karşıdakinin dürüst davranılmaya o kadar ihtiyacı olmadığı hissine kapılır. Oysa ikisi de dürüst davranılmaya aynı derecede ihtiyaç duyar. Ve bunu hayatın her anında hissetmek ister. O yüzden sahip olduğumuz güzellikleri dürüst bir şekilde ifade etmeye gayret etmeliyiz ve sadece güzellikleri içimizde barındırmalıyız. Güzellikleri barındırmalıyız ki, sonra ne söyledik diye neden incittik diye fazla yıpranmak durumunu yaşamaktan uzakta kalabilelim.
Kullandığımız güzel cümleleri ve yaşattığımız güzel duyguları karşımızdaki insanlardan önce bizim yaşadığımızı unutmayalım. Nasıl ki karşımıza atmak için elimize aldığımız çamur ilk bizim elimizi kirletiyorsa, güzel duygularda böyledir ilk bizi bizim kalbimizi mutlu edip o gülümsemeyi bizim yüzümüze sunar sonra karşımızdakine.
Yavuz Sultan Selim ne güzel demiş 'herkes yediğinden ikram eder' diye. Varsın biz güzelliği huzuru, mutluluğu, şefkati, hoşgörüyü ikram edelim. Biz bu güzellikleri ikram edelim ki sonra ne ikram edilecek diye bir endişeye kapılmayalım. Gönül sofrasına gönül rahatlığıyla otura bilelim.
İnsanlardan Ne Duymak İstiyorsanız Sizde Onlara Onu Söyleyin.