Sorunları tanımlamak ve bilmek çok önemlidir, sorunun kaynağına inebilmeliyiz, eğer biz kaynağa inmezsek, nasıl mücadele edileceğini bilemeyiz! Asıl kaynağa indiğimizde, kurumları ve politikaları ile birlikte, gerçek yanlışları görmemiz sağlanır ve ona göre adım atacağımızı belirleriz.
Bütün yerlerimiz, özellikle de en önemli unsurlarımız. Siyasi, sosyal ve ekonomik buhranlarla boğuşuyor boğuşurken de biz sadece bu sorunları tanımlıyoruz. Sorunun bizim sistemdeki duruşumuzdan kaynaklandığını görmek istemiyoruz. Bu durumda, akla ve vicdana sığmayan durumlarla karşı karşıya kalıyoruz.Sadece üzülüyoruz, belki de bu ağır imtihanla yüzleşmek istemiyoruz. Halbuki bizler adil, huzurlu refahlı ve barış dolu bir memleketin olabilmesi için çabalıyoruz. Kalplerin köreldiği, gözlerin adeta kar ve para hırsıyla körleştiği bir zamanda gözler bizde!
Elimizdeki nimetlerin yok oluşunu izleyerek yürüyemeyiz, hep birlikte kazanmalıyız ve tüketmeliyiz. Bu gidişata tepki ancak doğruyu bilmek ve uygulamak ile kavuşulur. Bu da haksızlıkları cesaret ile haykırmak, pervasızlıkları göz göre göre izlemek ve bir şey yapamamak. Evet: Çözüm bizde ama bizim kendimizden haberimiz yok…
Çözüm üretmemiz neyle meşgul olduğumuza bağlı ve neye zaman ayırdığımıza bağlıdır. Bir futbol maçına ayırdığın zaman kadar bir gönüllü faaliyete zaman ayıramıyorsan kapasite gelişmez. Bir diziye zaman ayırdığın kadar, bir kardeşinin sorununa yardımcı olmak için zaman ayıramıyorsan çözüm imkanı artmaz. Elinde imkan varken istifade etmiyorsan, dilinde imkan varken ifade etmiyorsan, kalbinde imkan varken sessiz kalıyorsan, insanlığın yaşadığı bu ağır imtihanla yüzleşilemez!
En önemli şey senin adaletsizlik karşısındaki duruşun. Bunun için; önündeki yanlışlara ses çıkarabilmen ve bu yanlışlarla birlikte doğruları haykırabilmen senin asil duruşunu belirleyen en önemli faktördür. Bu faktörleri vicdanen ve insan olarak yapabilmelisin.
Bizler tükenişe zorlanan çevremizde, standart olana alternatif arıyoruz. Bu arayışa cevap verecek birikime, fikre, hakiki duruşa sahip kişilikler ile
toplumun can damarını yakalayacaktır çünkü girdiler ile çıktılar değişmedikçe değişmez bu memleket…
Bizler bu mevcut duruma başarı pergeli olarak. Entelektüel çevre, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, sermayemiz, gençlik hareketleridir. Güçlü bir yer haline gelmek istiyorsak yarından sonra hazırlığımızı yapıp yola koyulmalıyız.
Gayret göstermeliyiz, herkesi bir araya getirebilecek programlar hazırlayıp geleceğe taşınacak stratejiler hazırlanmalı. Kucaklaşmayı sağlayıp, adaletle liyakati birleştirip daha hızlı mesafeler kat edebilmeliyiz. Bu mesafeler bizlere öncü olmalı…
Maneviyatçı bir söylemin karşılığı ile kitleleri boş vermişliğe iten kişilere itibar zedelenmesi olacak ve bu noktada dışa bağımlılık artacaktır, çözümlerini havzamızda üretmeliyiz, medeniyete öncü olacak kuşaklara el atmalıyız..
Yapacağımız fedakarlık bizim kalitemizi ortaya koyacaktır. Çünkü üzerimize düşeni yapmazsak yarınlara karanlıklarla gireceğimiz kesindir. Karanlıkları aydınlığa çıkaran ilim ve bilim ile hazzın ve faydacılığın geriye itildiği bir düşünce sistemi oluşturmak zorundayız.
Aslında: Biz bu hale nasıl geldik? Sorusu sorulacak ve biz böyle değildik. Bizi bu hale getiren ortam, durum ve yapıtlar karşısında asil duruşu ve hareketi sağlamalıyız. Her türlü başa, hakikati söyleyecek topluluklar oluşturmalıyız ve bu topluluklar kurtarıcı olmalıdırlar…