İnsanlık, çok derin bir mesele... Sorumsuzca çalışmaları ve duyarsız davranışları ile basitliğin ve ucuzluğun bütün tonlarını barındıran, "Hormonlu karpuz" misali kabak tadı veren önemli ama değersiz insanlar var.
Zira karaktersizliği, hiçbir kaliteli elbise ve hiçbir mevki-makam örtemez.Dahası bir çok insan, bir çok şeyin sahibi oldu; ama karakter sahibi olmadı/olamaz.
Nitekim bulunduğu konumun ağırlığını taşıyamayıp basitliğin, seviyesizliğin ve samimiyetsizliğin dibini, her davranışında ve konuşmasında adeta bir marifetmiş gibi sergileyen önemli ama değersiz ve hatta özgül ağırlık mahrumu, yığınca zevat var.
Dolayısıyla önemli insan ile değerli insan arasında çok derin ve ince bir fark var.
Bir statüye, yani bir mevki-makam veya mal-mülk sahibi olup 'Önemli biri durumuna gelmiş,' ama değerli olmayı başaramamış, yapmacık ve itici çok insan var.
Peki, önemli ama değersiz birinin ne gibi özellikleri olur?
Önemli ama değersiz insanların bir ilkesi olmaz. Zira söyledikleri ile yaptıkları örtüşmez.
Önemli biri olmanın cazibesine kapılıp tutarsızlık ve dengesizlikte sınır tanımaz.
Hadini bilmez.
İnsani ilişkileri, bukalemun misali duruma, ana ve zamana göre değişkenlik gösterir.
Yapmacık olur.
Mış gibi ilişki geliştirir. Mış gibi insanları dinler. Mış gibi insanlara ilgi gösterir. Mış gibi çalışır.
Liyakat ve nitelik olmaz.
Topluma, bir değer katmaz.
Laf salatası yapar, icraat olmaz.
İnsani ilişkilerinde temel ölçüsü, menfaat olur.
Kişilere katkısı olur; topluma değil.
Gücüne güvenir, haklı olduğuna değil.
Dolayısıyla her tarafından basitlik, seviyesizlik, samimiyetsizlik ve ucuzluk kokar.
Nitekim önemli biri olmak için okuyup kaymakam olunca babasını ayağına çağırarak ne denli değersiz biri olduğunu gösteren malum kaymakam hikayesi herkesçe bilinir.
Dolayısıyla hastasına müşteri gözü ile bakan bir doktor, önemli ama değerli biri değil.
Ayakları yerden kesilen, tutarsız, ilkesiz ve yapmacık davranan bir kurum yöneticisi, önemli ama değerli biri değildir.
Malzemeden çalan bir müteahit ya da iş insanı, önemli ama değerli biri değildir.
İnsanlara umut verip kandıran bir avukat, önemli ama değerli bir değildir.
Öğrencisini gözden çıkartan bir öğretmen, önemli ama değerli biri değildir.
Medyadan örnek verecek olursak;
Erman Toroğlu, önemli biri ama değerli biri değildir.
Acun Ilıcalı, önemli biri ama değerli biri değildir.
Müge Anlı, önemli biri ama değerli biri değildir.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Hele hasbelkader bir şekilde bulunduğu mevkiden dolayı 'Önemli biri' durumuna getirilmiş kişilerin kendilerini 'Değerli sanmaları' kadar zavallıca bir vaziyet olamaz.
Hem tarih, önemli konumlara gelerek önemli biri olup ama değerli biri olmayı beceremediği için namı-şanı bilinmeyenlerle dolu.
Esasında dramatik olan da üçkağıtçıların, 'uyanık' dolayısıyla akıllı olarak takdir edildiği ve hayranlık uyandırıldığı bir toplumda, çocukların dürüst yetişip önemli ve değerli biri olmaları mümkün olmamasıdır.
Çünkü farkında ya da farkında olmadan üçkağıtçıları, çocuklara 'Rol model' olarak telkin edip çocukları üçkağıtçılığa, dolayısıyla önemli ama değersiz biri olmaya teşvik etmiş oluyoruz.
Bir çok önemli ama değersiz insanlar, üçkağıtçı değilseler de basit davranışları ile saygın da değiller.
İşte önemli ama değersiz biri olmanın bataklığı ve zemini, bu dil ve mantalite ile şekilleniyor.
Dil ve mantalite böyle olunca bir çok kişi önemli ama değersiz olduğunun farkında bile değildir.
Maalesef önemli biri olma uğruna, 'Bir çok değer' yok sayılıp 'hasıraltı' ediliyor; her yol mübah görülüyor.
Vaziyet böyle olunca 'Önemli olmanın cazibesi' ile gülünç duruma düşen düşene...
Kısacası insanlık, derin mesele...
Zira hem önemli hem de değerli olmak, özünde bir insanlık meselesi. Dolayısıyla bir karakter gerektirir.
Değerler eğitimi temelinde, önemli ve değerli bireylerin yetiştirilmesi dileğiyle...