Son dönemde iktidar tarafından en çok kullanılan kavram “yeni Türkiye” kavramıdır. Bu kavram toplumda heyecana yol açtığı gibi devlete bakış açısını ve devletten beklentileri de beraberinde getirmektedir. İktidar adeta artık hiçbir şey eski Türkiye’deki gibi olmayacak demektedir.

Bu durumda en çok heyecanlananların başında eski Türkiye'de zülüm görmüş dindar kesim gelmektedir. Bu insanlar eski Türkiye'de kız çocuklarını okula gönderemiyor, başını açmadan çalışamıyor, işyerinde kimliğini gizlemek zorunda kalıyor, fikir ve düşüncelerini açık açık söyleyemiyor, kısacası tam bir kuşatılmışlık, dışlanmışlık ve ötekileştirilmişlik durumu yaşamaktaydı.

Eski Türkiye'nin bir gerçeği olan olağanüstü hal dönemlerinde, İslami düşüncesinden dolayı Müslümanlar sistem düşmanı, vatan haini gibi algılanarak, haklarında suç uydurulup çıkarıldıkları DGM'lerde polisin gözaltında işkenceyle imzalattığı ifade tutanakları delil olarak kabul edilip ceza evine tıkılıyorlardı.

Eski Türkiye'de derin devletin, devlet içindeki değişik çetelerin, itirafçıların, içine ajanların sızdığı örgütlerin işlediği/ işlettirildiği suçlar masum Müslümanları içeri tıkmak için, örgüt kapsamına sokulmuş ve birçok Müslüman ceza evlerine atılmıştı.

Eski Türkiye'de 'şuanda bir suçu yok, ama ileride suç işleme potansiyeli yüksek' gibi ifadeler kullanılarak birçok masum hayırsever Müslüman içeri tıkılmıştı.

Eski Türkiye'de devlet içinde çeteler vardı, o çetelerin amaçları doğrultusunda karanlık kişiler, karanlık örgütler, karanlık işler yapardı, yüzlerce faili meçhul ve kayıp insan vardı.

Eski Türkiye'de laik, demokratik, Atatürkçü olmayan herkes vatan ve millet düşmanı sayılmaktaydı. Vatan ve millet düşmanı olmanın cezası ise ölüm cezasıdır. Bu yüzden birçok Müslüman 'faili malum' bir şekilde öldürülmüş veya kaçırılmıştı.

Eski Türkiye'de derin devlet vardı, terör örgütlerinin bir kısmı bu derin devlet tarafından kurulur, isimlendirilir ya da kurulan örgütlere sızar onları taşeron olarak kullanırdı.

Yeni Türkiye'de, eski Türkiye'nin saydığımız ve sayamadığımız 'zulümleri neticesinde içeride yatan 600 civarında mahkûm 28 Şubat mağduru' olarak halen yatmaktadır.

İçeride yatan 600 civarındaki mahkûmun büyük bir kısmı sisteme karşı olma suçundan, sistemi İslami bir yapıya dönüştürme çabası içerisine girme suçunu işlediği için yatıyor. Çok az bir kısmı ise silah kullanmak, adam öldürmek gibi suçlardan yatmaktadır.

Onların yakınları ve dostları yeni Türkiye'den onların daha iyi ceza evlerinde yatırmasını değil. Yakınları haksız yere ceza evinde yatarken, daha iyi yollar yapılmasını görmek, daha iyi dersliklerde ders görmek, daha iyi hastanelere gitmek, hızlı trene binmek, Marmaray'dan

geçmek, bilmem kaçıncı boğaz köprüsünü görmek, şu çılgın proje, bu kadar büyük hava alanı falan görmek değil.

Yakınlarıyla beraber olmak, onların zindanlardan çıkarılarak özgürlüklerinin verilmesini istiyor.

Yeni Türkiye'ye düşen bu insanları eski Türkiye'nin DGM'lerinde aldığı cezaları, '28 Şubat yargılamalarını yok sayarak' yeniden yargılanmalarını sağlamaktır. Polisin işkenceler altında aldığı ifadeleri değil, savcının topladığı delilleri ve aldığı ifadeleri dikkate alarak haklarında bir karar verilecekse verilmesini sağlamaktır.

Vesselam