Gazze'nin direnişini gördükçe seviniyoruz. Filistin halkının sabrını, inancını, teslimiyetini gördükçe imreniyoruz. İşgalci çetelerin, yardakçı hainlerin korkusunu gördükçe de umutlanıyoruz.

Bu nasıl bir tufandı ki dünyayı dize getirdi. Bu nasıl kopan bir tufandı ki küfrü dizginledi. Dosta cesaret, düşmana korku saldı. İmreniyorum bu tufana. Dağlardan inen bir tufan mı? Denizleri yaran bir tufan mı? Gökten süzülen bir tufan mı? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. O da Gazze'den kopan bir tufan var. 

İnanın dostlar; ne zaman elimi açsam Gazze aklıma geliyor, kendime dua etmekten hayâ ediyorum. Rabbimden bir şey isteyeceğim zaman, Gazze'de hiçbir şeyin olmayışını düşününce utanıyorum istemekten. 15 aydır her elimizi açtığımızda dualarımızda Gazze var. Rüyalarımızda, hayallerimizde, gündemimizde Gazze var. 

O kopan tufan çok şeyi yuttu. Düşmanın kibrini, hain işbirlikçilerin beklentilerini, kokuşmuş Avrupa'nın sözde insan haklarını, Avrupa Birliği'nin, Birleşmiş Milletlerin olmayan gücünü, ikiyüzlü hainlerin, yenilmez denilen orduları, her şeyden haberdardır denilen istihbaratları, delinemez denilen kubbeleri…

Bir de işgalci ABD'nin başına yeniden seçilen sarı öküzün planlarını yuttu. Evet, bir esir takası oldu hem de işgalcilerin tüm ihlallerine rağmen. Direnişin gücünü hazmedemeyen işgalci Netanyahu, ABD'ye gitti ve talimatlar verdi. Malum sarı öküz, geldiği andan itibaren herkesi tehdit etmeye başladı. 

Özellikle Gazze'den Filistinlileri çıkaracağını küstahça açıkladı. Hemen her gün Filistin için yeni bir tehditte bulundu. Ama yaptığı tehditlerin beyhude olduğunu o da biliyordu. Filistinlilerin direnişten vazgeçmeyeceği, Gazze'yi terk etmeyeceğini adı gibi emindi.

Zaten 15 aydır her türlü desteği vermişti işgalcilere. Bütün desteklerine rağmen işgalci İsrail hem sahada hem de masada kaybetti. Bundan sonra da çok şey yapamayacağını o da biliyor. Bir yandan ABD'nin ekonomisine çöken milyarderleri yönetimine almasıyla gelen eleştirileri örtbas etmek, bir yandan da dünya ülkelerine gözdağı vermek için durmadan tehditler savuruyor, dikkatleri üzerine çekiyor. 

Fakat 57 İslam ülkesinin, 2 milyar Müslümanın gözlerinin içine baka baka "Gazze'yi cehenneme çevireceğini,  Filistinlileri Gazze'den çıkaracağını, Gazze'yi satın alacağını" söyleme cüretinde bulunabiliyor.

Ama İslam ülkelerini idare edenlerden bir ses yok. Duyulmayacak şekilde mırıldanan liderler de yok değil. Ama gönül ister ki cumartesi gününe kadar bir tufan kopsun ümmet coğrafyasında. 

Bir lider çıkıversin ve desin ki; Ey Trump! Eğer cumartesi günü Gazze'ye yönelik bir saldırı yaparsanız, bir füze atarsanız, Müslüman kardeşlerimizin kılına dokunursanız, Gazzeli bebekleri ağlatırsanız, israili tarihten, sizi de Ortadoğu'dan sileriz. Bunu demelerini bekliyoruz idarecilerden. 

Ama idare edilen halktan da şunu demelerini bekliyoruz; Ey bizleri idare eden amirlerimiz! Artık kınamanın ötesine geçin. Şu İHA'larınızı, SİHA'larınızı hazırlayın. Füzelerinizin koordinatlarını Tel Aviv'e göre ayarlayın. Şu kapıları açıverin. Gazze'ye bir nefes olun. 

Çok mu zordur bunu demek. Ne oldu da yerimize çakılıverdik. Sokakları, meydanları boş bıraktık. Bugün çıkmazsak ne zaman çıkacağız? Şu konsoloslukların önünü dolduruverelim. Sınırları zorlayalım. Mensubu olduğumuz, kendimizi ait hissettiğimiz STK'larımızı, cemaatlerimizi, tarikatlarımızı, kurumlarımızı, idarecilerimizi adım atmaya zorlayalım. Bir tufan koparalım. Öyle bir tufan olsun ki Gazze'yi özgürleştirsin. Tıpkı Aksa Tufanı gibi. Selam ve dua ile…