Kan, gözyaşı ve huzursuzluk: ‘Bu coğrafyanın kaderi ya da bizler bunu hak etmedik.’ Gibi nice düşünce ve konuşmalarla, günümüzü geçirip, durağandan fiile geçemiyoruz.
Önemli olan kişiler ya da liderler değil, sistemlerin değişimidir. Siz tatil yaparak tarih yapamazsınız, özellikle de sloganik, hamasetle…Terörist ve terörizm işini yapar. Çünkü onlara biçilen roldür o, rollerinin en iyisini yaparak kazanç sağlarlar. Terör ve vahşet elbet bitebilir ama NASIL? Önce insan olarak, insanlığımızı eşitleyerek.
Peki: Kim diyebilir ki, beli bükük, çöp tenekelerinde artık toplayan çıplak bedenli, yalın ayak, soluk yüzlü, ürkek bakışlı binlerce ihtiyar insandır.
Kim diyebilir ki; evlerde hizmetçilik ve kapıcılık, dairelerde odacılık yapanlar gerçekten insandır.
Mevcut sistem, ahlak ve vicdanı bozmak, toplumu alt üst etmek, ferdi ve sosyal yıkılışı hazırlamaya meyilli ise nasıl önlenir ölümler.
Bir yandan vurguncu seçkinler yığını, bir yandan yoksullar yığını… Bunlar neyin eseri sırf eğlenen, gezen bir kutup,
bir yandan muhtaçlık ve perişanlık, diğer yandan bolluk ve şımarıklık. Güzel demiyor mu üstadımız.
Bilge adam ne de güzel anlatıyor değil mi?
Bizim kendimize ait ahlakımız vardır. Düşmanın ise teknikleri ve maddi üstünlükleri var. Burada ruh ve madde mukayesesi söz konusudur ve bu savaşta ruh galip gelecektir.
Eğer muktedirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Herkes er veya geç önce milletin sonra Allahın önünde hesap verecektir.
Belki de terörü ve kaosu çözümleyecek düğüm noktaları bunlar. İlla ki bir üst akıl ve ya düşman aramaya gerek var mı?
Neyi, nasıl yaptığımız ve ne yapacağımız önemlidir. Karşı çıktığınız duruma alternatifiniz yok ise kaybetmeye mahkum olursunuz.