Önder eğer belediye başkanlığına adaylığını koyarsa BDP'ye sempatisi olmayan çevrelerin bile ilgisini çeker. Türkiye’de siyasetin kendisini tam olarak bulamadığı önemli konularından biri, Türkiye’de yerel seçimlerin içeriğidir.
Bizdeki yerel seçimler ne kuş ne de balığa benzer. Adayların belirlenme sürecinden seçim kampanyalarına kadar biraz kuş, biraz balıktır. Merkezi yönetimin siyasetteki ağırlığı, adı 'yerel seçim' olan bir konuyu doğal olarak bulanıklaştırır. Adayların çoğu bu yüzden yerel değil geneldir. Bazı illerde seçmen kimi seçtiğini bile bilmez. Daha önce adını hiç duymadığı, sonrasında da duymayacağı birileri Ankara'daki parti merkezi tarafından belirlenmiştir. Yapılacak tek şey, odaya girip mührü parti logosunun altına basmaktır. Yerel seçimlerde belki de en ilginç adaylar bağımsızlardan çıkar. Bağımsızların çoğu, işin doğası gereği, gerçekten yerel insanlardır. Kafalarının arkasında Jet Fadıl örneğinde olduğu gibi binbir türlü farklı hesap olabilir ama nihayetinde ya memleketinden seçime girecektir ya da seçime gireceği memleketin bütün kahvehanelerine uğrayıp bir nutuk çekecektir. Hasan Celal Güzel'in bağımsız adaylığını hatırlarsanız elinden tuttuğu gibi öpmediği seçmen bırakmamıştı. Sadece seçim bölgesinde de değil bir ara hızını alamayıp bütün Türkiye'yi el sıkışıp iki yanağından öptüğü bir seçim kampanyasına dönüştürmeyi başarmıştı.
Konuyu dağıtmayalım... Yerel seçimlerdeki bu ne kuş ne balık hali seçim kampanyalarına da yansır. Yerel bir seçimin en büyük hamlesi, genel başkanın yerel seçimin yapılacağı ilde yapacağı mitingdir. Bu miting sırasında son yıllarda adet olduğu üzere yerelliği temsilen liderler omuzlarında yerel takımın bir atkısı ile sahne alırlar. Prompter metnine daha önce bölge milletvekilleri ve belediye başkan adaylarından toplanan bir-iki 'yerel' bilgi serpiştirilmiştir. Yine de genel başkanın aklı çoğu zaman ya bir gazeteciye vereceği cevapta ya da uluslararası kamuoyunda duyulmasını hedeflediği birkaç cümlededir.
Muhtemelen önümüzdeki yerel seçim mitinglerinde Mısır darbesini konuşmaktan şehirlerin çöp sorununu ya da en basit ulaşım sorununu konuşmaya yine zaman kalmayacaktır. Türkiye'nin anayasal sistemi merkezi kral kılmakta ve yerel seçimleri de genel seçimlerin bir ön provasına dönüştürmektedir.
AK Parti'nin belediye başkan aday adaylarına baktığınız zaman tam da bu dediklerimi görebilirsiniz. Mesela Binali Yıldırım İzmir'den de aday olabilir, İstanbul'dan da... Genel merkez için santraç tahtasındaki önemli bir 'taş' kadar ağırlığı vardır. Veya Beyoğlu'nun hayli yerel belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan'a bir türlü İstanbul belediye başkan adaylığı için sıra gelmez. Oysa tecrübesine baktığınızda mesela şu günlerde adının en az Egemen Bağış kadar İstanbul aday adayları arasında dolaşması gerekirken Ahmet Misbah Demircan genel merkezin kararı ile kenara çekilmiştir. Kaderini bekler durur...
Bakmayın AK Parti'den örnek verdiğime, bu durum MHP'de de benzerdir, CHP'de de...
CHP'yi yerel seçimlerde diğer partilerden ayrıştıran ise hep dışarıdan bir aday arama telaşıdır. İstanbul Belediyesi için işadamları düşünülür, gazeteciler adaylığını açıklar, her daim köşede naz yapan bir Mustafa Sarıgül vardır. Ezber bozan, sürpriz yapacak ve en önemlisi CHP'yi temsil edecek bir CHP'li çıkaramaz CHP! Ha İstanbul ha Bodrum, fark etmez. Başka partinin güçlü adamı, CHP için her daim parti içinde yıllarını vermiş politikacısından daha değerlidir. Bu ikiyüzlülük, günlük çözümler, seçim dönemi çat pat kurulan transferler yüzünden güven vermez seçmene. Seçilmemeye mahkûm girer yerel seçimlere...
Yerel seçimlerin aslında en nev-i şahsına münhasır partisi BDP'dir. Adayları yüzde yüz yereldir. Gerçi her seferinde İmralı'nın icazeti alınır ama güneydoğuda mezrasından mahallesine, belde belediyesinden belediye başkanına kadar adaylar 'tanıştırılır'. Mahallenin çocuğu, semtin abisidir. Neredeyse seçmenler akraba kadar yakındır adaylarına. Gelin görün ki onların da güneydoğudaki bu büyük avantajı batıya gittikçe dezavantaja dönüşür.
İşte bu ezberi BDP için kıracak bu sefer ilginç bir BDP'li var. Sırrı Süreyya Önder eğer İstanbul belediye başkanı seçimlerine adaylığını koyarsa bugüne kadar BDP'ye hiçbir sempatisi olmayan çevrelerin bile ilgisini çekeceğinden emin olabilirsiniz. Eğer 'Büyük Barış Projesi' hayata geçerse BDP'nin kendini yenilemesi ve yepyeni bir siyaset dilini etnik siyasete entegre etmesi gerekecek. Sırrı Süreyya BDP'yi geleceğe taşıyacak böyle bir siyaset ikliminin ilk işaret fişeğini andırıyor. Gezi olaylarının ilk günü bir İstanbul milletvekili olarak dozerlerin karşısına dikilmesi ile BDP adına üretilen bütün önyargı ezberlerini bozmuştu.
Sırrı Süreyya Önder'in muhtemel bir İstanbul adaylığı, CHP'nin tüm hesaplarını gözden geçirmesine yol açar.
Sırrı Süreyya'nın kazanacağından pek emin değilim ama BDP'nin böyle bir adaylıktan kaybetmeyeceğine eminim.