Diğer ülkelerde, daha doğrusu Avrupa ülkelerinde politika ya da siyasete pek rağbet yoktur. Hatta katılım da bizim ki kadar yüksek değildir.

Çünkü seçime katılan bütün partiler, ülke insanlarının, bütünün yararı için mücadele ederler; buda halk bazında güven olarak yansır. Yani seçime, geçim kapısı olarak bakılmaz.

Bize gelirsek: Seçim atmosferi, bizi, çevremizi ve tüm ülkeyi kaplamış durumda. Partilerin, adaylarını belirlemesi ile birlikte, yarış kızışacak ve artık liderler meydanlara inmeye başlayacak. Görünen şudur ki: Bu seçim her yönden kritik olduğunu görmekteyiz. Nedeni ise şu:

Dört büyük parti ve partilerin önemli seçim atakları, Partilerin isim bazında bölgelerde büyük kozları var. Tabi politize olmuş kemik seçmen için, Türkiye siyasetinde isimlerin hiçbir anlamı olmuyor. 7 Haziran seçimlerinin şu anda görünen ve gözlenen halk nezdinde de konuşulan ve merak edilen iki önemli başlığı var.

1-Başkanlık sistemi

2-HDP VE HAKSIZ YÜZDE ON BARAJI


Başkanlık sistemi: Demokratik yönetimlerin bir parçası ve şu an yönetildiğimiz parlamenter sistemden daha iyi ve sağlam olduğu aşikardır. Aslında, ülkemizde bulunan sistemi şu an Dünyada bu şekilde uygulayan bir ülke bulmak çok zor. Parlamenter sistem dediğimiz, ne iktidar bloğunu ne muhalefet bloğunu demokrasi dinamizmiyle doldurmuyor. Halkın özgürlük ve eşitlik taleplerini karşılayamıyor. Hele bir hükümet bunalımı denen olgu var ki, halkı perişan eden ve halkın gün yüzü görebilmesinin yolunu da siyasilerimizin ortak akıl ve fikirde anlaşmasına bırakan o siyasi bunalım.

Başkanlık sistemi Türkiye'ye olur mu, olmaz mı diye çok tartışılıyor. Merkez sağ dediğimiz partiler, bu sisteme yanaşırken, sol tabandaki partiler bu sistemin ülkeyi bir diktatör yal sisteme götüreceğinde hemfikirler. Bir yönden haklılar, çünkü: Başkanlık sisteminin ne olduğunu, neleri kapsadığını, nasıl bir sistem olduğunu, doğru, dürüst, halka anlatılmış değil. Aynı şekilde, bunu istemeyen muhalefette, neden istemediğini anlatamıyor ya da kafalarında ki başkanlık sistemini açıklamamaktadırlar.

Bizim gördüğümüz ve aslında siyasilerinde bir konsorsiyum oluşturabileceği, temel nokta rejimin değiştirilmesidir. Çünkü: Bu iki kutuplaşmış tarafında kabul etmediği, demokratik sistemlerin olmazsa olmazı hükmünde bulunan kuvvetler ayrılığının, parlamenter sistemde işlemediğini görmeleridir. Parlamentoda çoğunlukta olan grup hükümeti kuruyorsa, yasama ve yargının birbirinden bağımsız olduğundan kim söz edebilir.

Parlamenter sistemle 100. yılımıza girmeye hazırlanıyoruz. Peki: Bu sistem, yüzyılda bize neler getirdi, neler götürdü, bu çıkarımları ve en basit emsaliyle; terazi hesabı yapmazsak, parlamenter sistemin neden gerekmediğini, neden değişmesi gerektiğini anlayabiliriz. Başkanlık sistemi savunuculuğu yapmıyoruz ama siyasi entelijanslarımızın, en azından bu parlamenter sistemden kurtulmamız için, bize gereken ve tarihi köklerimize uygun, halkımızın zihnindeki isteklere ve demokrasi anlayışıyla çelişmeyen, yeni bir rejimi tartışmaları, rasyonalist bir bakış olacaktır.

Küresel Dünya ölçeğinde, başkanlık modeline bakarsak; Dünyayı yöneten veya yönettiğini sanan beş ülkenin de bu modelde bir yönetim anlayışıyla, demokrasiyi yürüttüklerini görebiliriz. Hükümet Türk tipi bir başkanlık sisteminden bahsediyor. Bu sistem: ABD başkanlık sistemini referans alıp karşılaştırdığımız zaman, bazı farklılıklar mevcut. Peki, açıklanan Türk tipi başkanlık sisteminde neler var. Özel hatlarıyla şöyle:

Başkan, doğrudan halk tarafından 5 yıllığına seçilecek. ABD'deki sistemden farklı olarak, tek meclis olacak ve üniter yapı korunacak. Başkan, vatana ihanet gibi suçlardan yargılanabilecek.

Çift meclisli ABD ya da Fransa modelleri tercih edilmeyecek. Ülkedeki yönetim süreçlerini hızlandırmak için, tek meclisli bir yapı gündeme gelecek. Aynı zamanda tüm kesimleri temsil eden temsilcilerin, eksiksiz bir şekilde, bu mecliste yer alacağı barajsız bir seçim modeli hayata geçirilecek. Bu, konular dışındaki teknik detayların Haziran seçimlerinden sonra netleşmesi bekleniyor.

7 Haziran 2015 genel seçimleri, önümüzdeki asrın plan ve stratejilerini belirleyecek. Başkanlık sistemi ve HDP'nin baraj durumu, İki başlıkta, aslında birbirine giriftleşmiş gözüküyor. Çünkü AK PARTİ'nin seçim kartlarının en önemli konusu, başkanlık sistemi ve bu sistemi Türkiye'ye getirebilmenin zeminini yaratmak için ya 330 milletvekili çıkarıp halk referandumunu isteyecek ya da 376 milletvekili çıkarıp, doğrudan, anayasa değişikliğiyle bu sistemi değiştirecek.

AK PARTİNİN 330 veya 376 milletvekili çıkarabilmesinin koşulları, HDP nin barajı geçemeyip Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ki, milletvekillerinin AK partiye kalmasına bağlı. Çünkü seni başkan yapmayacağız, diyen HDP eş başkanı DEMİRTAŞ, bu sisteme karşı olduğunun sinyallerini vermişti. Ama HDP barajı aşabilir çünkü gökkuşağı gibi, her kesime seslenen aday profilleri ile özellikle, yüzde elliye yakın bayan adaylarla seçmenin karşısına çıkması HDP'nin şansını artırdı. Ayrıca CHP ile HDP arasında kalan sol, ya da sosyal demokrat seçmen, eğer HDP barajı geçemezse Erdoğan diktatoryası, korkusu var. Diye düşünmekte.

Evet görünen şu ki halk bu seçimde dolaylı bir şekilde REJİMİ oylayacak, diyebiliriz .

NOT : İÇERİK VE ANLATIKLARIMIZA ODAKLANMA YERİNE, KELİME VE İMLA HATALARINA ODAKLANAN ZİHNİYET, SİZE CEVAP VERMEK VAKİT İSRAFIDIR…

NOT: Dünyadaki en huzursuz insan, kaIbinde hased ve kin oIan insandir...