Geçen hafta, Türkiye gündemi taze bir haberle birlikte, geçmiş siyasi olayları yâd etme durumunda kaldı. Siyasi aktörler, saha çalışmalarında seçmen nezdinde heyecansız ve tuzsuz bir çorba misali devam eden seçim atmosferini canlandırmak için birbirlerine karşı daha da yükselen hakaret savaşına devam ederken; gündem istisnai bir şekilde değişti.
Gelen taze haberle birlikte diyanet-din, Taksim-Kabe, Kudüs-Müslümanlar-Yahudiler argümanı gündem üstünlüğünü bu habere bıraktı.
BİR VAHŞETİN MİMARI, KENAN EVREN…
9 MAYIS 2015 Kenan Evren, nam-ı diğer, darbeci paşa hayata gözlerini yumdu. Ardında çok fazla zulüm, ölüm, kan ve gözyaşının hesabını bırakarak hiç bir insan evladının hakkını vermeden ahret dünyasına intikal etti. Dünya mahkemeleri cezasız kaldı. Lakin mahkemelerin en büyüğü Mahkem-i Kübra kendisini en tarafsız, en masum bir yargıçlıkla hükmünü ve cezasını vermeye muktedir olacaktır ki zaten güvenilir muhakeme, hakkın muhakemesi değil midir? Darbeler, cuntalar, demokrasinin, adaletsiz ve haksız bir şekilde lağvedilmesidir. Evren paşa, darbe yaptığı için hiç bir zaman pişman olmadığını ve olmayacağını her zaman söyledi.
DARBEYE GİDERKEN…
1978-1979 dönemi gençlik hareketleri, kutuplaşmalar, fikir bunalımları yaşayan ülkemizde, ölümlere, acıya ve kana susamış ideolojilere gün yüzü olmuştu. Sağ-sol kavgasının fitilinin ateşlendiği ve darbeye kadar binlerce gencin birbirini taşlarla, sopalarla, kurşunlarla katlettiği bu dönem, kalbimizde halen kabuk bağlamamış bir yara ukdesinde bulunmaktadır. Fransız ihtilalinden sonra toplanan ulusal mecliste sağ tarafa oturan bir takım gruplarla, sol tarafa oturan bir takım grupların oturma düzenlerinden dolayı ortaya çıkan bu kavram, bizim ülkemizi de istila edip kitleleri kutuplaştırmış ve aynı yöne secde eden, aynı topraklara vatan diyen; gençleri birbirine düşman etmişti. Diğer yazılarımızda da bahsetmiştik. 'Avrupa zehirli oklarını ve böl, parçala, yönet anlayışını ülkelere kelimeler, kavramlar, kutuplaştırıcı ideolojiler sokarak elde ederler.' Demiştik. İşte 1978-1979 döneminde sağ-sol mevzusu genç kitleleri ele geçirmiş ve birbirine rakip ve düşman eylemişti. Fikirler güzeldir. Düşünceler farklı olduğunda anlamlıdır, lakin fikir denen olgu farklı fikirleri ötekileştirme anlamı güdüyorsa, bu fikir hastalıktan ötedir. 1978-1979 döneminde sağ-sol fikir akımları üniversiteleri de taşıp, lise sıralarında ki öğrencileri bile hegemonyası altına almıştı. Yabancı bir el bu grupları birbirine karşı kışkırtmaya devam ediyordu ki o, yabancı el, sabah öldürücü silahları bir gruba verirken, akşam ondan alıp diğer gruba vererek insanları kutuplaştırmaya ve birbirlerinin fikirlerinden dolayı, birbirlerine nişan almaya yöneltiyordu. Yabancı el isteğine ulaşmıştı kaos, anarşi ve ölüm kusan genç akıllar, birbirine karşı aslında nedeni bile belli olmayan nedenlerle ölüm kusmaya başlamıştı.
Mezhep ayrıştırıcılığı da vardı yabancı elin planları arasında;
ALEVİ-SÜNNİ mezhep ayrıştırıcılığını insanların zihinlerine enjekte ederek insanları birbirlerine mezhepsel doktrinler üzerinden düşman etmeye başlamıştı. Alevi evlerinin Maraşta, Çorumda, Sivasta işaretleyerek tansiyonu yükseltmişlerdi. Yalan haberlerle insanların zihin algılarına küfür zerk etmeye başlamışlardı. Peki darbeci paşalar bu kaos ortamını görmelerine rağmen: 'Neyi bekliyorlardı.' Diye sormak gerek ?
Bekledikleri şey tamda buydu, darbe zemini hazırlanacak meşru hale getirilecek ve insanlar darbeden sonra isyan etmeyip paşayı göklere çıkaracaktı. Nitekim darbeci paşa, zeminin oluştuğuna kanaat getirdikten sonra, meşru gördüğü darbeyi gerçekleştirmişti. Darbe sonrası tam bir facia oldu. Darbeci paşa, bir sağ dan bir sol dan astırarak, ne sağ grubunun, ne sol grubun yanında olmadığını gösteriyordu
, aklı sıra. O aslında tam olarak kimin tarafı olduğunu belli ettiriyordu .Milletin tam karşısı. Diyarbakır cezaevi işkenceleri, çocuk yaştaki insanların, yaşlarının büyütülerek asılması, darbeci paşanın tarafını gösteriyordu. Nitekim darbe sonrası CİA Türkiye masası istasyon şefi paul Henze nin askeri müdahaleyi haber alırken, haberi ulaştıran diplomatın 'seninkiler, bizim çocuklar işi başardı' şeklindeki konuşması darbeci paşanın kimin güdümünde olduğunu açıkça gösteriyordu. Darbe sonrası medyada ki ve halen günümüzde de belli yayın organlarında ki kalemşörlerin de darbeyi destekleyen yazıları hafızamızdaki yerini koruyor. Bir seçim arifesindeyiz, tansiyonu yükseltebilirler tarihten ders almamız gerek, tarihin günümüze ayna tutması gerek, çok okuyup iyi araştırmamız gerek, mazlumu mazluma öldürten zihniyetin oyunlarını görmek için…
UNUTMAYIN: ARKADAŞLAR ÇOK İYİ BİLİN Kİ FİKİRLERİNİZLE İNSANLARIN BEYİNLERİNE DEĞİL, KALPLERİNE NİŞAN ALMADIKÇA, NE DÜŞÜNCELERİN BİR ANLAMI OLUR NE FİKİRLERİN
NOT: HERKES BENİM DÜŞÜNCEME KATILIRSA YANILMIŞ OLMAKTAN KORKARIM (OSCAR WİLDE)