Değerli okuyucular biz Müslüman kardeşler İslam ülkelerinde yaşadığımız halde dinimizi hakkı ile yaşamadığımız ve önemsemediğimizden komşu ülkelerimiz (ırak, Libya mısır Suriye Cezayir vb.) halleri bize her şeyi açıklıyor. Muhterem biraderler bu dehşetli asırda hep beraber ve birlikte olmalıyız.
Bir Hikaye: Bedevi aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabîlesi varmış. Birbirinden belki elli adamdan fazla öldürdükleri halde; Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit; o iki düşman taife, eski adaveti unutup omuz omuza verip, o haricî aşireti def'edinceye kadar, dahilî adaveti hatırlarına getirmezlerdi. Bir misal daha verecek olursak bir gün iki dağ keçisi kavga ettiğini gören arslanlar biri hemen saldırmak istemiş ve diğeri onu durdurmuş, niye bırakmıyorsun diye sorunca bırak iyice yorulsunlar ki ikisi de bizim olsun.
İşte Müslüman kardeşler bu anlatmak istediklerimi en iyi şekil açıklayan Bediüzzaman (risale-i nur'dan )dinliyelim.
İŞTE EY Mü'MİNLER!... Ehl-i îman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Her birisine karşı tesanüd ederek, el-ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecbur iken; onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslama girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkarane tarafgirlik ve adavetkarane inad; hiçbir cihetle ehl-i îmana yakışır mı? O düşman daireler ehl-i dalalet ve ilhaddan tut, ta ehl-i küfrün alemine, ta dünyanın ehval ve mesaibine kadar birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırs ile bakan, belki yetmiş nevi düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silahın ve siperin ve kal'an: Uhuvvet-i İslamiyedir. Bu kal'a-i İslamiyeyi, küçük adavetlerle ve bahanelerle sarsmak; ne kadar hilaf-ı vicdan ve ne kadar hilaf-ı maslahat-ı İslamiye olduğunu bil, ayıl!..
Ehadîs-i şerifede gelmiş ki: ahir zamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları, İslam'ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev'-i beşeri hercümerc eder ve koca alem-i İslamı esaret altına alır.
EY EHL-İ îMAN! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız! İhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı kal'a-i kudsiyesi içine giriniz; tahassun ediniz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz. Ma'lûmdur ki; iki kahraman birbiriyle boğuşurken; bir çocuk, ikisini de dövebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı müvazenede bulunsa; bir küçük taş, müvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir. İşte ey ehl-i îman! İhtiraslarınızdan ve husumetkarane tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner, az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Hayat-ı içtimaîyenizle alakanız varsa, düstûr-u aliyeyi düstûr-u hayat yapınız, sefalet-i dünyeviyeden ve şekavet-i uhreviyeden kurtulunuz!.. Türkiye'yi ele alırsak Müslüman kardeşi Müslüman kardeşine kırdırmak değil mi ? hepimizde sonuçta ölümü tatmıyacak mıyız? Madem öyle neden ahirete hesabımızı ağırlaştırıyoruz. Beraber ve huzur içinde yaşamak varken bu kin, nefret, düşmanlık nerden düşünelim zalimlerin ve nefsimizin oyunlarına gelmiyelim.
Huzurlu barış içinde yaşamak dileğile.