Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla… Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a, Selatü selamların en güzeli Efendimize (S.A.V), ve dini yalnızca Allah’a has kılan ihlaslı mü’minlerin üzerine olsun.

Bu haftaki yazımı, samimiyet üzere yazmamın nedeni günümüz bir çok Müslümanların gerek dünyevi gerekse uhrevi olsun her hal ve davranışların da ihlas ve samimiyeti yitirmeleri, ilahi Rızanın maksad-ı dışına çıkmaları; içtenliği kaybetmeleri ve bunun neticesinde riyaya kaçmaları…

İmtihan dünyasında ne yaparsak yapalım 'Ameller ancak niyetlere göredir. Her kese niyet ettiğinin karşılığı verilir' hadisin ifadesiyle ya lehimize ve yahut aleyhimize işleyecektir. Söylediğimiz sözden attığımız adım'a kadar hayatımızın her saniyesinden hesaba çekileceğimizi unutmamak gerek. İster açık ister gizli olsun hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz 'Deki göğüslerinizin içindekilerini gizleseniz de onu açıklasanız da Allah onu bilir'( Ali İmran 29) buyuran Rabbim hiçbir şeyin kendisine gizli kalmadığını en veciz bir şekilde ifade etmektedir. O halde bizler de bu bilinç ve şuurla hareket edip neyi niçin ne maksatla yaptığımızı iyi düşünmemiz gerek.

Peygamber Efendimiz , 'Din bütün insanlara karşı samimi olmaktır' ve yine 'Din samimiyettir' buyuruyor derken neyi kast ediyor acaba. Samimiyet! ne yazık ki günümüz şaşaalı hayatın içinde, sahte sözcük ve tebessümlerin arasında kaybettiğimiz en değerli bir olgumuz. Aslında bir bilebilsek bu bir tek kelimenin içinde ne sırlı güzelliklerin saklı olduğunu, insan hayatına ne çok değer ve anlam kattığını…

Nedendir bilinmez dünya kapkarınlık girdaplara doğru sürüklenmektedir; İnsanoğlunun içine düştüğü hüsranlar, ruhi bunalımlar, debresyon ve kaygılar giderek artmaktadır. Ya insanın ekmek su gibi ihtiyaç duyduğu güven duygusu her geçen gün biraz daha yitirilmektedir. Bırakın dışarıyı evlat babasına, baba evladına, kardeş kardeşe güvenmiyor. Herkes kuşkulu, aldatılmak korkusu bütün benliğimizi kaplıyor. Ya dışarısı! Müslümanların sokakları kötülük akıyor; her taraf hırsızlık, gasp, cinayet, dayak, zulüm ve zorbalık dolu. Bir esnaf akşam eve dönerken dükkanıma ne tür bir güvenlik sağlayabilirim, malımı ne şekilde koruyabilirim düşüncesi ve endişesini taşıyor; her akşam yastığa başını koyarken daima birileri tarafından aldatılmanın ve soyulmanın korkusunu taşıyor. Peki kendimizi kimden koruyoruz ? Ne enteresandır ki Müslümanlardan koruyoruz. Hani malını, canını, namusunu koruduğu kadar Müslüman kardeşinin de malını, canını ve namusunu koruması gereken Müslümanlar…

'Bizi aldatan bizden değildir' buyuruyor Rahmet peygamberi. Maalesef biz bizden olamadık. Aldatmak, kayırma, hile, düzenbazlık bizim tabi bir takım davranışlarımız haline geldi. 'Bizi aldatan bizden değildir' sözünü ne çok iyi anlamışız böyle. Müslüman aldatmalımıydı? Müslüman kayırmalımıydı? Hayır! Bizler böyle olmamalıydık. Samimiyet ve ihlası hiçbir zaman bırakmamalıydık. Çünkü bizler Salih meller işlemekle emrolunduk. Çünkü bizler ' Dini yalnızca Allah'a has kılmakla emrolunan Müslümanlar idik.

Evet! Rabbimizin ' Ancak ihlaslı kullarım müstesna' buyruğuna dahil olabilmemiz için hayatımızda her işimizde, hal ve davranışlarımızda samimiyet libasını giymeliyiz. Yoksa ' dünya menfaat üzerine dönüyor' saçmalığına kapılıp; ihlas ve samimiyetimizi bırakıp, menfaat düngüsün de kendimizi kaybedip ebedi saadetimizi mahvu perişan edeceğiz.

Bir sormak gerek kendimize, menfaat Müslümanlar arasında tutulabilir bir olgumu olacaktı..

Müslümanlar işlerinde, ticaretlerinde, alişverişlerin de menfaatimi gözeteceklerdi. Ben kazanayım da diğerinden bana ne egosuyla mı hareket edecekti. Bizler işerimizde, ibadetlerimizde, sözlerimizde, fikirlerimizde samimiyeti yitirecekmiydik. 'Din samimiyettir' düsturunu böylemi anlayacaktık. İslam, 'din samimiyettir' derken Allah'a karşı samimi olun da, insanlara karşı iki yüzlü mü olun, işlerinizi her türlü hile, düzenbazlık üzerine yürütün demekmiydi ? 'Dini yalnızca Allah'a has kılın ' kuran düsturunu, bütün dünya işlerinizde samimiyeti ve ihlası bırakın anlamına mı geliyordu haşa. Bizler islam'ı doğru anlayamadık maalesef. Bu gün gelinen noktada bunu gösteriyor. Dünyayı ve Hayatımızı düzeltmek istiyorsak kendimizi yeniden inşa edelim. Bozulan dünya yeniden bir düzen vermek istiyorsak samimiyet ruhuna bürünmek gerek.

İbadetlerimize samimiyet Ruhunu verelim….

Hayatımıza, her işimize samimiyet yükleyelim…

Sözlerimizi, ölmüş, sahte sözcük ve tebessümlerden kurtarıp samimiyet ile tekrar diriltelim…

Kirli odakların tuzağında, günah, masiyet ve isyanla kirlenen fikriyatımızı samimiyet ile temizleyelim…

Hayatımıza samimiyet yüklediğimizde, kaybettiğimiz bütün güzelliklere yeniden kavuşacak, ruhumuz özlemini duyduğu bütün güzel duygularla yeniden dirilecek ve ruhumuzda esen fırtınaların nasıl dindiğini o zaman fark edeceğiz… Rabbim Hz.İbrahimiz, İsmailin, ve Hacerin samimiyetini bizlerede nasip etmesi temenni ve duasıyla…