Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla.. Bizler birbirimizle uğraşıp dururken, birbirimizin hata ve kusurlarını ortaya çıkarmak için adeta yarışırken maalesef Siyonist rejimler, göstermiş olduğu başarılarını perde gerisinde kadeh tutuştururken ve İslam dünyasını nasıl parçaladıklarının hazzını yaşıyor...
Sinsi ve şeytani planlarını uygularken kimi ahmaklar onlara maşa olduklarının farkında bile değiller. Neyin kavgasını yapıyoruz? Yeryüzünde bilhassa İslam aleminde açlık, sefalet, yoksulluk ve zülmün pençesin de inim inim inlerken Müslüman olarak neyi paylaşamıyoruz? Barınma kamplarında açlıktan ölen çocukların minnacık bedenleri yatarken; duvarlarda boyunlarında ip olduğu halde darağacında sallanır gibi sallanırken neyin kavgasını yaptığımızı, neyi paylaşamadığımızı tekrar hesap etmeli; birbirimizle uğraşmaktan körelen duygularımızı kontrol etmeli , İslam dünyası olarak gelindiğimiz bu noktada merhamet ayarlarımızı tekrar gözden geçirmeli, ardına düşüp yuvarlandığımız şeylerin nelere mal olduğunu ve asıl yapmamız gereken şeylerden nasıl taviz verdiğimizi bi kez daha düşünmeli. Kendi çıkar ve menfaatinden ziyade islam'ın selameti ve maslahatını gözetmeli.Ne var ki İslam'ın bu çalkantılı hengamesinde vicdanlar susturulmaya, gözler perdelenmeye çalışılırken olanları görmezden gelip sadece seyretmekle yetiniyoruz. Müslümanlar olarak bizler Ali İmran suresinde geçen , Rabbimizin bu konudaki uyarısını dikkate alarak ona göre hareket etmeli. 'Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlara pek büyük bir azap vardır. ' (105)
Bizler bölük pörçük parçalandığımız, benim cemaatim, benim grubum, benim hocam, benim mezhebim diye taassupçu bir yaklaşım içerisine girdiğimiz sürece kaybetmek kaçınılmazdır elbet. Ki bizler birbirimizi yediğimiz içindir ki! Başkaları leş kargalar gibi masum bedenleri acımasızca yutmalarını seyretmek zorunda kaldık. Mülteci kamplarında açlıktan ölen çocukların cansız bedenlerini büyük bir soğukanlılıkla seyretmek zorunda kaldık.
Bizler birbirimizle uğraşırken, zalimler, İslam alemi üzerinde zulüm oyununun en alçakçasını oynarken durup seyretmek düştü biz ümmete. Bizler birbirimizi yerken, Suriye de, Filistin de, ırak da ve daha nice İslam beldesinde Müslüman kadının ifettine el uzatanları görmezden gelip; tacize, tecavüze uğrayan yüzlerce Fatmaların, Zeyneplerin, Zehraların çığlıklarına duyarsız kaldık, yakarışlarına kulak tıkadık.
Ve nihayetinde öyle acınacak bir hale düştük ki yeryüzüne anarşi, terör, savaş ve sömürüden başka bir şey götüremeyen batı emperyalizminden medet umar hale geldik. Ne acı bir hakikat! Efendimiz (S.A.V) tek başına bütün bir dünyaya medeniyet götürürken, bu gün sayı olarak milyarları aşan biz ümmeti, değil başkasına kendi asayişimizi sağlamaktan aciz kaldık; yeryüzündeki tağutlara savaş açacağımız yerde birbirimizi yiyecek kadar aciz bir duruma düştük. Ve bunun neticesinde zillete, esarete, sefalete boyun eğmek zorunda kaldık.
Zira bir olmaktan çıktık. Bir olmak tan çıkınca da parçalara bölündük, parçalara bölününce ittihad-ı İslama davet etmek yerine, cemaatimize, meşrebimize, grubumuza davet ettik. Bütün bunlar yaşanırken ne hale geldiğimizi bile unuttuk . ' Hep birlikte Allahın ipine kurana sımsıkı sarılın. Parçalanmayın Allahın size olan nimetini hatırlayın.; hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve onun nimeti sayesinde kardeş kimseler oluvermiştiniz.' Ve 'Sizi hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüklerden men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa ermiş kimselerdir.' Buyuran Rabbimizin emirlerini unuttuk. Oysa Allah'ımız bir, bize hakikat yolunu gösteren Peygamberimiz (S.A.V) bir, kitabımız bir ve daha bizi birliğe davet eden nice birlerimiz varken hakikatı parçalamayı, marifet sayıp üstünlük iddia ettik kendimizce. Oysa mahkeme-i Kübra da aynı şeylerden hesaba çekileceğimizi unutmamak lazım.
Farklı görüşlerimiz farklı düşüncelerimiz olabilir ama bu bizi birbirimizden ayırmamalı. ' Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için pek büyük bir azap vardır.' (ali İmran 105) Ayeti kerimesini tekrar okumalı.selam ve dua ile.