İnsanı diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan temyiz gücü; düşünme ve anlama melekesi; İnsanın her çeşit faaliyetinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayıran yeteneği; Ahlâkî, siyasî ve estetik değerleri belirlemede en önemli fonksiyon...
İnsanı diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan temyiz gücü; düşünme ve anlama melekesi; İnsanın her çeşit faaliyetinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayıran yeteneği; Ahlakî, siyasî ve estetik değerleri belirlemede en önemli fonksiyon; İnsanın en güzel surette yaratılışının sırrı; Doğru kullanılırsa İnsanı Eşrefi Mahlukata çıkaran özellikli nimet; Yeryüzünde icraat yapma izni, halifelik mührünün verilme sebebi; Serbest irade ile sorumluluk alma vesilesidir akıl.Dünyada emrimize amade kılınan her nimetin kullanımında, iyi ve kötü yönü vardır. Her şey insanın kullanımına verilmiştir. Serbest irade ile imtihan gereği onu iyiye de, kötüye de kullanabilir. Parayı, gücü, makamı, bilgiyi ya da elindeki çakı gibi kesici bir aleti her iki şekilde de kullanma yetkisi insandadır. Akıl nimeti verilmesinden dolayı, serbest irade ve sorumluluk verilmiştir. Akıl yoksa serbestiyet ve sorumluluk ta yoktur. Eğer akıl devrede ise kişi imkanlarını iyiye kullanır. Akıl devrede değil, yada başkaca bir kullanım ile meşgul ise, imkanlar ve nimetler kötüye kullanılır.
İnsanlar farkında olarak ya da olmayarak aklını hakikatlere kapatabilir. Çocuğun aklı oyunda, Ya da aşkın gözü gördür gibi deyimler bu gerçeğin ifadesidir. Yani bağımlılıklar ve duygular aklı devreden çıkarmış, kararları artık akıl vermiyor demektir. İşte bazen bizlerde nefsimize, partimize, derneğimize, işimize, makamımıza, sevdiklerimize, şöhretimize, duygularımıza ya da başkaca ideallerimize aklımızı kaptırmış olabiliriz. Bu durumda akıl bağımlılıklarımızın etkisinde olduğundan doğru karar veremez.
Akıl her zaman her doğruyu tespit edemez. Çünkü Allah yarattığı her nesneye bir ölçü koymuştur. Gözlerimiz her şeyi görmez, kulaklarımız her sesi duymaz. Bu durum bizim için büyük bir nimettir. Her sesi, her nesneyi perdesiz görsek, her kokuyu duysak hayat çekilmez, hatta kulaklarımız yüksek ses frekansından patlar yaşam hiç olmazdı. İşte Allah aklımıza da bir anlama, kavrama ve hafızada tutma sınırı belirlemiştir. Her şeyi bilemeyiz ve bildiklerimizi unutup aklımızda tutamayız. Unutmak ta bir nimettir. Zira insanoğlunun yaptığı her, hainliği, zülmü, yolsuzluğu, kahpeliği, vahşeti unutmayıp hepten aklımızda tutsak, asla gece uyuyamayız.
İnsanlar dünya hayatını bir oyun, eğlence, süs, oyalanma, övünme mal ve evlat çoğaltma yarışı gibi görmektedir. (Hadid 57/20) Bu nedenle hayatta oyuna, süslenmeye, süslemeye, övünmeye, dünya malına ve gelecek nesillerine de bunları miras olarak bırakmaya tüm enerjilerini odaklamaktadır. Yani aklımız oyunda.. Dünya ise bir sevgili gibi bizi kendine aşık etmiş, tüm gücümüzle ona sarılmış durumdayız. Artık akıl devreden çıkmış, duygu ve çıkarlar karar verdiğinden doğru yoldan, fıtrattan saparak saçma sapan bir bağımlılık hastalığına düşeriz. Hele hele nefsani ve şeytani arzularımız duygularımızı körüklüyorsa, yada aklımızı duygularımız gibi başkaları yön veriyor ve yönetiyorsa, normal anlama, kavrama ile doğruyu, güzeli bulma yetimizi hepten kaybederiz.
Yaratılışın amacını, yaratıcının isim ve sıfatlarını, gelecek ve geçmişimizi bilemeyiz. İlahi emir ve yasakları, helal ve haramları, nasıl ibadet edeceğimizi, bizden istenen ahlaki doğruları bilemeyiz. Aklımızı nasıl ve ne için kullanacağımızı da bilemeyiz. Gaybi haberleri ve onlardan ders almayı bilemeyiz. Yani başka bir ifade ile yaratıcının insana vereceği hayat kitabına ihtiyaç vardır. Vahi akıl ile bilinir, ancak akıl vahi ile yoğrulmadan doğruyu bulamaz. Bu nedenle hayat kitabımız Kur'an akıl ile anlaşılır, akıl Kur'an ile birleşince tüm prangalarından, duygu ve zafiyetlerinden, bağımlılık virüslerinden kurtularak temizlenir ve özgürleşir. Bu durumdaki aklını hayatına tatbik eder kişi rıza-i ilahi ile mümin olur. Ancak şeytan buna izin vermemeye çalışır. Başarılı olursa bilerek inkar eden azgın firavun-i müşrik bir mahluk ortaya çıkar. İyi ki ölüm vardır, iyi ki yaşam kısadır, yoksa bu zalimlerle ne yapardık.
Kur'an'da aklı kullanma ile ilgili 49 ayet vardır. yedi tanesini zikredelim.
Enam 32 – Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır, hala akıllanmayacak mısınız?
Enbiya 10- Muhakkak ki, hayatınız için gerekli notları içeren, size şan ve şeref sağlayan bir kitap indirdik. Neden düşünmüyorsunuz?
Furkan 44 – Yoksa sen onlardan çoğunun söz dinlediğini, yahut aklını çalıştırdığını mı sanıyorsun? Doğrusu onlar davarlar gibidirler, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.
Müminun 80- Hayatı veren de, öldüren de O'dur. Gece ile gündüzü peş peşe getiren de O'dur. Öyleyse hala aklınızı başınıza alıp bunları bir düşünmez misiniz?
Mülk 10- Ve ilave edecekler: 'Şayet biz gerçeği işiten ve aklını çalıştıran kimseler olsaydık, elbette bu alevli ateşe girenlerden olmazdık!'
Enfal 22 – Çünkü Allah katında yerde gezinen canlıların en kötüsü, o düşünmeyen sağır ve dilsizlerdir.
Yunus 100- Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Fakat akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı musallat eder, o pislikte bırakır.
Bizim ruhumuzu, künhümüzü bilen Rabbimiz bu zafiyetimizi vahi ile kapatarak üzerimizdeki nimetini tamamlamaktadır. Yani vahi aklı özgürleştirerek isabetli karar alınmasını sağlamaktadır. Eğer biz ilahi vahiyi dikkate almazsak doğruyu yanlıştan, iyiyi çirkinden ayırmada hata yaparız. Bu nedenle hayatın tamamını akıl ve Kur'an odaklı olarak yaşayarak, akıl ve kuran süzgecinden geçmeyen tüm hatalardan sakınalım, doğruları ise hayatımıza uygulayarak Rahmanın istediği anlamlı hayatı yaşayalım inşallah.