Bir süre önce Kurban Bayramı tatili dolayısı ile Bitlis’te idim. Bayramların bir başka güzel geçtiği memleketimin tarifi olmayan havasını doyasıya ciğerlerime çektim.
Eski buz gibi, tertemiz suyumuz yok ama, artık damacana suyuda almıyoruz, damacana suyu ile ilgili spekülasyonlardan sonra karar verdik artık ağabeyim Sait bey bize suyu ile ünlü yakın bir köy var gidip ordan kaynağından getirecek. Ben orda olmasamda, orda yaşıyor gibiyim. Hayallerime sığdıramadığım memleketim Bitlis'in yıllardır içinde olduğu sıkıntıları bir türlü aşamayışı beni derinden üzüyor. Sinirlerimin zıpladığı zamanlar oluyor. Hala bir Şehirlerarası otobüs terminalimiz yok, bir havalimanımız yok. Bunlarla ilgili bir girişimde yok… Bazı mangalda kül bırakmayanlar varya eh tabi onlardan başka kimseye konuşma hakkıda verilmediği için onlara göre herşey toz bembe… Havalimanı ile ilgili yıllardır yaşadığım sıkıntıları anlatsam sayfalara sığmaz.Asıl konumuza geleyim, yaklaşık iki yıl önce kısa adı BETAV olan 'Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı' dergisinin, 17. Sayı 129-130. Sayfalarında yayınlanmış olan Bitlis Eren Üniversitesi ve Bitlis'te Spor başlıklı bir yazımda şu ifadelere yer vermiştim; 'Bir süre önce ağabeyim Mehmet Sait Bey'in düğünü için Bitlis'e gitmiştim. Fırsattan istifade edip, Bitlis Eren Üniversitesinin yeni kampüsünü ve yeni binalarını gezdim. Yine eski yüksekokula arkadaşlarımın yanına ve Rektörlük binasına da fırsat bulup gittim. Eski binaların çok modernize edildiğini, yeni kampüsün ve yeni binaların ise harikulade devasa binalar olduklarını gördüm. Yani tam bir üniversiteye yakışan kampüs ve kampüs içi binalar gözümüze çarpıyordu. Yapan ve yaptıran ellere sağlık, keselere bereket diyorum. Asıl konumuza geleyim; eski kampüste arkadaşlarımı ziyarete gittim demiştim ya işte ziyaretim sırasında baktım arkadaşlar Rektör geliyor dediler. Şaşırıp arkadaşlar bir bölüm başkanı filan olmasın, Rektörler pek böyle gezmezler demiştim. Arkadaşlarım bizim Rektör her zaman öğrencilerin arasına karışır, sorunlarımızı dinler demişlerdi. Ben kendim hala Kocaeli Üniversitesinde Beden Eğitimi Öğretmenliğinde öğrenciyim. Bu benim 2. Üniversitem, daha bugüne kadar Rektörümüzü uzaktan bile görmedim. Üniversitemizi temsil eden bir Milli Sporcu olmama rağmen henüz rektörümüzle karşılaşmadım. Kendi Rektörümü eleştirmiyorum yanlış anlaşılmasın. Başta güvenlik olmak üzere, birçok nedenden dolayı her vakit serbest gezmek, öğrencilerin arasına karışmak çokta mümkün olmayabiliyor. Belki de bizim Rektörümüz bunları yapıyordur bana denk gelmemiştir. Fakat ilk defa Bitlis Eren Üniversitesine gittim ve Rektörü öğrencilerin arasında öğrencilerle konuşurken, gülerken görmek açıkçası beni çok mutlu etti.
Sonra merak ettim kendi alanım olan sporla ilgili Bitlis Eren Üniversitesinin çalışmalarını araştırdım. Kısa süre önce Bitlis Eren Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nun kurulduğu öğrendim. Yine BEÜ tarafından Tatvan'a bir su sporları merkezi kurulduğunu, her yıl su sporları ile ilgili çeşitli faaliyetlerin yapıldığını öğrendim. Yine BEÜ tarafından çeşitli ulusal ve uluslar arası sosyal, kültürel ve sportif aktivitelerin yapıldığını heyecanla öğrendim.
Buradan BETAV dergisi aracılığı Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru'ya başta öğrencilere olan gördüğüm yakın ilgisinden ve o güler yüzünden dolayı yine ilimizin sporu ve gençliği için yaptıklarından dolayı bir Bitlisli olarak en samimi duygularımla teşekkür ediyorum.' Demiştim.
Bu yazımı müteakip bazı tokatlamaya değmeyecek i…… hakım da olur olmaz laflar etmişlerdi. Ben Rektör Mahmut Doğruyla tanışmıyorum bile kendisini bugüne kadar ziyaret
bile etmedim. Uzaktan yakından alakam yok kendisi ile, sadece sempatik buluyorum, birde çalışmalarını okulun fiziki koşulları anlamında iyi buluyorum. Mental koşullar anlamında üniversitenin ne durumda olduğunu çok bilmiyorum fakat BEÜ'de okuyan arkadaşlarımın çokta bir şikayetlerinin olmadığını gördüm.
Bir süre önce Bitlis'de yaklaşık 84 STK bir bildiri yayınlamış üniversitenin mevcut durumunu değerlendirip, yönetimin gitmesini istemişler. Bu ve benzer platformlar demokratik toplumların olmazsa olmazlarıdır. Bitlis'de bu ve benzer platformlar olmalıdır. Bugüne kadar geç bile kalınmıştı fakat doğru işler için, doğru konularda bunun yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Eski Amerikan başkanlarından Thomas Jefferson ne güzel demiş; Ara sıra çıkarılan küçük isyanlar, hükümetlerin sağlığını koruyan ilaçlardır. Bu sivil toplum örgütleri aslında üniversiteye ve üniversitenin yönetimine ciddi bir iyilik yapmışlardır. Rektör bey bu STK yöneticileri ile bir kahvaltıda bir araya gelmeli ve bunlarla bir çay içip teşekkür etmelidir. Şuda varki eleştirmek kolay olduğu için herkes eleştirir fakat iş bir şeyler yapmaya gelince icraat üreten yazıkki pek bulunmaz. Doğum yapmak üzere olan hamile bir kadını bile eleştiren kişilere şahit oldum. Hatta bir defasında kendi arkadaşımın bile bunu yaptığını gördüm. Hiç unutmam, bu arkadaşıma doğum yapan bayanın sesinin buraya kadar gelmesini eleştiriyorsun hadi öyle ise sen bir çocuk yap dediğimde sus pus oluvermişti. Bir internet gazetesinde okumuştum; Hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu 'Renklerin Ustası' anlamına gelen Ranga Geleri olarak tanısa da kısaca Ranga Guru derlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Racigi ise artik eğitimini tamamlamış ve son resmini bitirerek Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru; Sen artık ressam sayılırsın Racagi. Artık senin resmini halk değerlendirecek. Diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve meydanda en görünen yere koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış.
Racigi birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki tüm resim çarpılardan neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Resmi alıp götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeni bir resim yapmasını istemiş. Racigi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş.
Ranga Guru resmi tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış…
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da boyalar da bırakıldığı gibi duruyor. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış. Ranga Guru demiş ki;
Sevgili Racigi, sen ilk resminde insanlara firsat verildiginde ne kadar acımasız eleştirebileceklerini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı… Oysa ikinci resminde onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Şunu hiç unutma sevgili Racigi, kötü yönde eleştirmek kolaydır, yapıcı eleştiride bulunmak ise kolay değil ve eğitim gerektirir.
Mesela üniversiteye yapıcı bir eleştiride bulunayımmı? Necmi Yelkikanat'ın 2. Bitlis Kent Kurultayı sürecinde kabul edilmeyişini hala anlayabilmiş değilim. Necmi beyin yazılarından okuduğum kadarı ile bayağı üzülmüş. Bir dönem Türkiye vergi rekortmeni olmuş, yine bir dönem Valilere, Büyükelçilere, Rektör adaylarına referans olmuş, rektör olup ülkemize hayırlı işler yapmalarını sağlamış bir büyüğümüzün Mahmut bey tarafından kabul edilmemesi bana çok garip geldi. Üniversitemiz yönetimi başta Rektör bey olmak üzere acaba bu konuda ne diyorlar? Açıkçası merak ediyorum.