Geçtiğimiz hafta siyonist işgalci katiller tarafından Lübnan'a bir siber saldırı gerçekleştirildi. Saldırı anının görüntüleri korkunçtu. "Pager" ismi verilen ve haberleşmede kullanılan bir elektronik cihaz patlatıldı.

Bu cihazı kullanan binlerce kişi yaralandı, onlarcası şehid oldu. Bu saldırıyla Hizbullah direnişçileri hedef alınmıştı. Direnişi kırmak istiyorlardı. Direniş; daha güvenli bir iletişim sağlamak, siyonist katillerin hedefi ve çalışmaları deşifre etmesini minimize etmek gayesiyle kullandığı cihazlardı. 

Bu cihazların nasıl patlatıldığı? Siber bir saldırı mı, öncesinde cihazlara yerleştirilen bir patlayıcı mı vardı? Bunun üzerinde çok konuşuldu. Ama hakikat olan şu dur ki bir düğmeye basılarak binlerce insan bir anda yaralandı, onlarcası şehid oldu. Bu saldırı iki defa tekrarlandı.

İster cihaza bir siber saldırı olsun, ister üretim esnasında veya nakliyede istihbarat tarafından bir patlayıcı cihazlara yerleştirilsin, hiç fark etmez. Amacına varılan hain bir eylem gerçekleştirildi. Hem de çok kolay bir eylem. Oturduğunuz yerden sadece bir DÜĞMEYE basmakla bunların hepsi oldu. 

Peki, sadece düğmeye basmakla elektronik olan cihazlar mı patlıyor? Düğmesi israilin, ABD'nin elinde olan sadece elektronik cihazlar mı var? Hayır. Düğmesi dışardaki katillerde olan ve yerli diye bilinen çok sayıda elektronik olmayan cihazlar da var.

15 Temmuz'da okyanus ötesi Pensilvanya'dan düğmeye basıldığında nasıl harekete geçildiğini toplum olarak gördük. Halkın parasıyla alınan silahların namluları nasıl da halka çevrildiğini, o namlulardan çıkan kurşunlarla 250 şehit, binlerce yaralı verdiğimizi zannedersem unutmamışız. 

Basılan o düğme başarıya ulaşmış olsaydı şayet, bu halkı bekleyen felaketleri düşünmek bile istemiyoruz. 
Ya Gezi olaylarında birkaç ağaç bahanesiyle yapılanlar! Bir toplum nasıl kaosa sürüklendi? Kitleler nasıl patlayan bir bomba haline getirildi? Bir anda memleketin gündemi de huzuru da nasıl da bozuldu?

6-8 Ekim vahşetinde Kobani bahanesiyle Vandallar nasıl da sokaklara çıkarıldı. Bir anda özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun sokakları ateşe verildi. İş yerleri, okullar, camiler, medreseler… Hedef haline getirildi. Sakalı, çarşaflı, örtülü insanlar saldırıların odağı oldu. 
Kobani'den gelenlerin de içinde olduğu mazlumlara kurban etini dağıtan Yasin Börü ve arkadaşları vahşice şehid edilmedi mi? 52 canımız hayattan koparılmadı mı? 

Ya çukur siyasetinde yaşananlar! Binlerce gencimiz çukurlara gömülmedi mi? Şehirlerimiz yakılmadı mı? Sokaklarımız yaşanamaz hale gelmedi mi? 
40 yılı aşkındır, 40 binden fazla Kürd evladı hayattan koparılmadı mı? Kendi ideolojik fantazilerine kurban etmediler mi? On binlerce Kürd'e bir mezar taşını dahi çok görmediler mi?

Özellikle son günlerde HÜDA PAR'ı hedefe koyan, saldırının odağı haline getiren düğmeye nereden basıldığını kamuoyu bilmiyor değil. 
Peki, bunların düğmelerine nerden basılıyor? Bunlar düğmesiz mi çalışıyor? Hayır. Hepsinin düğmesi dışarda. Lübnan'da patlatılan cihazlara basılan düğmenin merkezi de ülkemizde yaşanan olaylara basılan düğmenin merkezi aynıdır. Aynı merkezden düğmeye basılıyor. 

Düğmesi başkasının elinde olan sadece cihazlar değilmiş. Düğmeye basıldığında sadece cihazlar patlamıyor. Aynı şekilde düğmeye basıldığında toplumsal patlamalar da sosyal patlamalar da ekonomik patlamalar da kültürel patlamalar da meydana gelebiliyor. 
Öyleyse düğmesi israilin, ABD'nin elinde olan ve patlamaya müsait olan her türlü cihazlara karşı dikkatli ve tedbirli olmak lazım. Özellikle HÜDA PAR'a saldıranlar, HÜDA PAR'a saldırı üzerinden bir patlamanın zeminini hazırlıyorlar. Saldıranların düğmesine nereden basıldığına dikkat etmek gerekmez mi?