Başbakan seçim meydanında sesleniyor, “Biz gidersek beyaz Toroslar geri gelir” diye. Bazılarının hiçbir şey anlamadığı çok belli ama bu küçük cümle bazıları için o kadar çok şey anlatıyor ki tüyleri diken diken olanlar var. Hatta onlardan biri de benim.
Peki nedir bu beyaz Toros hikayesi?90 lı yılarda adına JİTEM denen derin devlet yapılanmasının Jandarma Özel Harekat timleri arasından seçtiği ve sözde Devlet adına görev yapan, Vicdanı olmayan, Allah'tan korkmayan, İnancı İmanı olmayan, Vahşetten zevk alan, infaz ve tecavüz çetesi bir gurubun, her şehirde kullandığı aynı marka arabanın adıdır.
Camları kurşun geçirmez ve siyah film kaplı, her sokakta görülebilen, çok ağır ilerleyen, bagajında çok sayıda sahte plaka bulunan, çoğunlukla infaz etmeyi yada işkence yapmayı düşündükleri kişilerin mahallelerinde dolaşan ve 'Çırpınırdı Karadeniz' şarkısının çalındığı, beyaz renkli 'Renault 12 Toros' marka otomobildir bu hikayenin beyaz toros isimli karakteri.
Başbakan Davutoğlu beyaz Toros hikayesini nerden biliyor bilmem ama öyle görünüyor ki bu kirli beyazın insanlara neler yaşattığını iyi biliyor.
Beyaz toros deyince Ürperenler var demiştim ya, işte o ürperenler, bu sözü duyunca öyle tahmin ediyorum ki kendilerini bir anda 90'lı yıllarda hissettiler.
Ben bu cümleyi duyduğumda ilk aklıma gelen şey, 1993 yılında bir bir sabah okula gitmek için uyanıp uykulu gözlerle hazırlık yaparken, Havanın durumunu görebilmek için yaklaştığım pencereden gördüğüm acı hatıra geldi aklıma.
Karşı komşumuz Avukat Şevket EPÖZDEMİR amcanın evinin önüne park etmiş halde görmüştüm Beyaz TOROS'u. Eğilerek izlemeye ve olanları anlamaya çalışırken bir anda içimi derin bir korku kaplamıştı. Sıra bizim eve de gelebilirmiydi diye.
Birkaç dakika sonra pijamalarıyla ve uykudan uyandığı beli olan, çünkü hiç çıkardığını görmediğim kalın çerçeveli gözlüklerini bile takamadan, ensesinden yakalanmış ve darp edilerek evinden çıkarıldığını görmüştüm. Araca zorla bindirildiğinde arkasından Kızı Şilan'ın yükselen ağlama ve bağırma seslerini duymuyorlardı bile.
Bu hengame içinde birkaç dakika sonra araca binerek gözden uzaklaştılar. Mahalleli bir süre sonra korka korka sokağa çıkmaya başladı ve teseli edici sözlerle, eşine ve çocuklarına metanetli olmalarını, Şevket amcaya bir şey yapamayacaklarını söylüyorlardı.
Herkes 'Korkmayın o bir Avukat, ona birşey yapamazlar deyince aile sakinleşmiş ve mahalleli dağılmıştı.
3 gün sonra bir okul çıkışı eve geldiğimde mahallede ki tuhaf kalabalık dikatimi çekmişti, Yine Karşı komşumuzun evinin önünde kalabalık ve kargaşa vardı, Ben Şevket amcanın gelmesine seviniyorlardır diye düşünürken evden yükselen ağıtlarla yine hüzün yaşandığını anlamıştım.
Halk tarafından Çöplük diye tabir edilen Vangölü kıyısında bir askeri hurdalık alanın kenarında, ensesinden tek kurşunla infaz edilmiş cesedi bulunmuştu.
Legal siyaset yapan bir avukatın bile bu denli rahat ve korkusuzca infaz edildiği bir coğrafya da, Sıradan insanların ne kadar daha ağır ve vahşice infaz edildiğini varın siz düşünün.
İşte bu sebeple 'Beyaz TOROS' cümlesi bu denli bir travma ifade etmektedir bölge halkında.
Sayın başbakan şantaj mı yaptı, tehdit mi etti bilmiyorum ama o günlerin tekrar gelme olasılığı bile kaygı verici. Sırf o günler tekrar yaşanmasın diye, sandık başında birkez daha düşünmekte fayda vardır diyorum. Vesselam…